Tarih: 13.09.2025 21:39

Doç. Dr. Çelik: Anayasa bağlamında manevi bir eğitim sistemi kurgulamalıyız

Facebook Twitter Linked-in

HÜDA PAR İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkanlığı tarafından İstanbul'da "Toplumsal Mutabakat Arayışı ve Yeni Anayasa" çalıştayı gerçekleştirildi.

Topkapı'da bir otelde düzenlenen çalıştayda, 3 oturum ile yeni anayasa çalışmalarında takip edilmesi gereken yol haritası, dikkat edilmesi gereken hususlar ve toplumun beklentilerine ilişkin önemli değerlendirmeler yapıldı.

Şeyh Cemal Mürsel Hoca'nın Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başlayan çalıştay, HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcı ve İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkanı İshak Sağlam'ın açılış konuşması ile devam etti.

HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu da bir selamlama konuşması gerçekleştirdi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi 29. Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, "Neden Yeni Bir Anayasa? Türkiye'nin Anayasa Serüveni" başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.

Çalıştayın son oturumunda "Eğitimin Yeniden Yapılandırılması: Süreklilik, Değişim, İhtiyaç ve Beklentiler" başlığıyla Doç. Dr. Halil İbrahim Çelik, bir konuşma yaptı.

Çelik, sunumunda; eğitimin tanımı ve tarifinden başlayıp, Türkiye'deki eğitim alanındaki değişim ve dönüşümü, bu dönüşümün ülkeye maliyetini, eğitimin uluslararası ilişkiler bağlamındaki dönüşümünü; ardından Türkiye'deki güncel eğitimin temel altyapılarını bazı fotoğraflarla anlattı.

Eğitimin, Osmanlı Devleti modernleşme ve yeniden yapılanma döneminden itibaren bir 'iç işimiz' olmaktan çıktığını söyleyen Çelik, "Eğitim artık önce Fransa'nın, ardından Almanya'nın, sonra 1947'den sonra özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nin Türkiye üzerinde, 'yeni nesil insan' yetiştirmek için uyguladığı bir model hâline gelmiştir. Başarılı olup olmaması ayrı bir mesele olmakla beraber, geldiğimiz noktadaki dönüşüm önemli bir noktayı göstermektedir." dedi.

Çelik, "Batılı öğretim üyelerinden Türkiye'den bu ülkelere eğitim için giden öğretim üyelerimize, uzmanlardan bir anlamda eğitim bir Batı'nın ihraç aracı hâline gelmiştir. Ama üzülerek söyleyelim ki, Avrupalılar Türkiye'ye eğitim ihraç etmek isterken aslında sonuna kadar açık olan kapıyı zorla kırmaya çalışmışlardır. Çünkü şöyle kötü bir örnek var: II. Abdülhamid döneminde, Robert Koleji açılmıştır. II. Abdülhamid bir genelge ile Müslüman Türk çocuklarının Robert Koleji'ne gitmelerini yasaklamıştı. Ama Müslüman aileler, çocuklarına 'mahlas isimlerle' bu okullara kaydettirdiler." diye ekledi.

Yeni çalışmalarda, 'Türk Eğitim Sistemi', 'Maarif Modeli'nin ön planda olduğunu ifade eden Çelik, "Çok dolu bir şeyler yapılıyormuş gibi bir görüntü oluşuyor ama temel yaklaşım o kanunlardaki Cumhuriyet çocuğuna ideal, makbul vatandaş yetiştirme düşüncesinde bir değişiklik görmediğimizi ifade ediyorum." ifadelerini kullandı.

'Peki ne yapmalıyız?' sorusu var. Ben şöyle formüle ediyorum: Öncelikle anayasamızda bir eğitim düzeni var. 42'nci madde ile doğrudan, 24-58 ve 59 ile dolaylı olarak eğitime atıfta bulunuluyor.

Anayasa ve devlet bağlamında eğitim düzeninde yapılması gerekenleri anlatan Çelik, şöyle konuştu:

"Anayasa ve devlet bağlamında biz, öncelikle milletin manevi ve maddi imkânlarıyla bağlı bir eğitim sistemi kurgulamak zorundayız. Yani biz eğitim sistemini kurgularken, milletin ilgisini, ihtiyaçlarını ve milletin beklentilerine uygun bir eğitim modeli kurgulamak zorundayız. Bunu kurguladığımızda bir diğer nokta; Türkiye'nin ihtiyaçları ve eğilimlerini dikkate almak zorundayız. Şimdi bazı şehirlerimizde hâlen var: Tavanı olmayan, Amerikan çatılı okullar yapıldı, hiçbir zaman ısıtamadığımız... Bu bile aslında çok simgesel bir şey olarak yapıyı gösteriyor. Ama benim daha çok üzerinde durduğum, bunları düzeltebiliriz de... Esas düzeltmemiz gereken nokta, bizim öğretmen yetiştirmeye ilişkin yapacağımız düzenlemelerdir. Binaları ne kadar güzel yaparsak yapalım ne kadar teknolojik ürün koyarsak koyalım, sonuçta binayı mektep, teknolojik araçları ders aracı yapacak olan muallimdir. Bu nedenle, muallimin nitelikli yetişmesi ve medeniyet kodlarımıza uygun muallim yetişmesi son derece kıymetlidir.

Son olarak da öğrencilere... Bizde 'ezber' çok tartışılıyor. Elbette ezber içinde olacak. Ama mutlaka öğrenmeyi öğrenen, bilgiyi yapılandıran, bilgiyi üretebilen, yönlendirebilen öğrenciler yetiştirmek zorundayız. Bunun içinde anayasanın sınırlayıcılıkları değil, iyi yetişmiş muallimin Selçuklu, Osmanlı medrese örneklerinde örneklenmiş olan müfredatın öğrenciye ve öğretmene göre belirlendiği, öğretmen tarafından belirlendiği ve finansman kaynaklarının vakıflar aracılığıyla karşılanıp, eğitimcinin devlet bürokrasisi ile ekonomik bağımlılığının olmadığı bir eğitim yapısının kurulması gerekiyor."

"Medeniyet değerlerimizle uyumlu öğrenciler yetiştirmek için çaba sarf etmeliyiz"

Öncellikle aileler başta olmak üzere çocuklarını sadece okula bağlamaması gerektiğini söyleyen Çelik, "Okulun yanında aile ve sivil toplumun faktörleri çocuklarımızı, hani eğitim okullara bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir. Özellikle kısa vadede biz, çocuklarımızın eğitimini okul dışı faktörlerle güçlü bir şekilde desteklemeliyiz ve bu anlamda çaba sarf etmeliyiz. Özel okullar üzerinden, vakıf okullar üzerinden, diğer yönüyle sinema, tiyatro, televizyon, medya gibi araçlarda da bizim düşündüğümüz medeniyet değerlerimizle uyumlu öğrenciler yetiştirmek için çaba sarf etmeliyiz." dedi.

Çelik, "Bizim odaklanmamız gereken öncelikli alanın sivil eğitimin sadece okula bırakılmaması ve ardından da bu okullar için nitelikli öğretmen yetiştirmek olduğunu gösteriyor. Şimdi böyle yaparsak eğer, medeniyet uyumlu bir eğitim sistemi inşa etmek için en azından yeni bir nesil geliştirmiş oluruz. Çünkü mektepsiz bir atinin olmayacağı gibi, mazisiz de bir mektep olmayacaktır." değerlendirmesinde bulundu. (İLKHA)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —