Çocukların yetişkinlere göre daha dürtüsel olduklarını belirten Demirtaş, şekerli gıdaların ödül olarak verilmesinin çocuklarda yanlış bir algı oluşturduğunu ve bağımlılığa kadar giden bir süreci tetiklediğini ifade etti.
“Çocuklar haz verici gıdalara daha kolay bağımlı oluyor”
Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Kaan Demirtaş, evde ve okulda şeker tüketiminin kontrol altına alınmasının önemine dikkat çekerken, çocukların yetişkinlere göre haz verici gıdalara daha duyarlı olduklarını söyledi. Demirtaş, şu ifadeleri kullandı:
“Evde ve okulda, özellikle çocuklarda şeker tüketimini normal seviyeye indirebilmek için bazı şeyler yapılması gerekiyor. Çünkü çocuklar yetişkinlere göre daha dürtüseller. Haz verici ve keyif verici şeylere daha bağımlı olmaya eğilimliler.”
“Aileler şekerli gıdaları ödül olarak vermemeli”
Eğitimin ailede başladığını vurgulayan Demirtaş, şeker içeren ürünlerin çocuklara ödül olarak sunulmasının ciddi bir yanlış olduğunu belirtti.
Demirtaş, “Öncelikle aileler şunu bilmeli. Şeker ve şekerin yüksek oranda bulunduğu çikolata, kola, bisküvi gibi ürünler bir kere ödül olmaktan çıkarılmalı. ‘Şunu yaparsan çikolata veririm, ödevini yaparsan şeker alırsın’ dendiğinde çocukta şu algı oluşuyor: ‘Ben iyi bir şey yaptığımda bunu alıyorsam bu da iyi bir şeydir.’ Böyle olunca çocuk, bu ürünlerin zararlarını görmezden geliyor.” dedi.
Demirtaş, çocukların yüksek şekerli gıdaları faydalıymış gibi algılamaya başladığını, bunun da uzun vadede sağlıksız bir yeme alışkanlığı ve bağımlılık oluşturduğunu söyledi.
“Zararı anlatılmalı, sağlıklı alternatifler sunulmalı”
Ailelerin çocuklara şekerin zararlarını açıkça anlatması gerektiğini dile getiren Demirtaş, şu ifadeleri kullandı:
“Dişin çürür, hastalıkların oluşur, uykun bozulur, beslenmen ve büyümen etkilenir gibi açıklamalar yapılmalı. ‘Bunlar sana zararlı olduğu için vermek istemiyoruz’ denmeli.”
Bunun yanında ailelerin çocuklara mutlaka sağlıklı alternatifler sunması gerektiğini vurgulayan Demirtaş, mevsim meyveleri, sebzeler, bal ve pekmezle tatlandırılmış ev yapımı gıdaların tercih edilmesini önerdi. “Evde kek yapılırken rafine şeker yerine bal veya pekmez kullanılabilir. Bu daha sağlıklıdır.” dedi.
“Beslenme düzeni oluşturulmalı, çocuklar aç bırakılmamalı”
Şekerli gıdalara yönelişin en büyük nedenlerinden birinin düzensiz beslenme olduğuna dikkat çeken Demirtaş, “Çocukların ara öğünlerle aç kalmaması, kan şekerlerinin düşmemesi sağlanmalı ki yüksek şekerli gıdalara yönelmesinler. Bu nedenle beslenme saatleri hem evde hem okulda düzenlenmelidir.” ifadelerini kullandı.
“Kantinlerde yasak ürünler hâlâ satılıyor”
Okullarda beslenmeye ilişkin mevzuatlar bulunsa da yeterince uygulanmadığını vurgulayan Dr. Demirtaş, okul kantinlerindeki denetimsizliğin ciddi bir sorun olduğunu belirterek, “Mevzuat gereği birçok ürünün satışı yasak olmasına rağmen okul ziyaretlerinde kolaların, cipslerin, çikolataların hâlâ kantinlerde yer aldığını görüyorum. Çocuklar aç kaldığında veya canı bir şey çektiğinde sağlıklı seçeneklere ulaşabilmeli. Kantinde satılmadığı sürece çocuk bu zararlı ürünleri nasıl tüketecek? İster istemez bunlara yöneliyor. Bu durum zamanla bağımlılığa yol açıyor.” diye konuştu.
“Bu sadece sağlıkçıların omuzlayacağı bir yük değil”
Her yıl milyonlarca dolar reklam harcaması yapan küresel firmaların etkisine dikkat çeken Demirtaş, mücadelede çok yönlü bir yaklaşım gerektiğinin altını çizerek, “Okullarda diyabet gününde ve farklı zamanlarda diyabet, şeker hastalığı ve şekerin zararlarıyla ilgili eğitimler düzenliyoruz. Ancak bu sadece bizim altından kalkabileceğimiz bir konu değil. Rehber öğretmenler, milli eğitim müdürlükleri ve diğer birimlerin de bu konuda ek programlar düzenlemesi gerekiyor.”
“Politika yapıcılar bu konuya eğilmeli”
Dr. Demirtaş, şeker tüketimi ve reklam baskısı karşısında yalnızca ailelerin değil, devlet kurumlarının da devreye girmesi gerektiğini belirterek sözlerini şöyle tamamladı: “Karşımızda bu ürünlerin satışını sağlayan devasa firmalar var. Her yıl milyonlarca dolar reklam harcıyorlar. Bizim çocuklarımızı, gençlerimizi ve vatandaşlarımızı doğru şekilde bilinçlendirebilmemiz için politika yapıcıların da bu konuya eğilmesi gerekiyor.” (İLKHA)