Cinsiyet kimliği arayışı, çocuklar için büyük bir karmaşa haline geldi. Sosyal medyanın etkisiyle ergenler, kendilerini bulmaya çalışırken, tehlikelerle dolu bir dünyayla yüzleşiyor. Uzmanlar oluşan tehlikeye karşı uyarıyor.
Çocuklar, sapkın akımlar ve cinsiyet kimliği arayışında karmaşık bir dünyayla yüzleşiyor. Sosyal medyanın etkisi, ergenlerin kimlik gelişimlerini zorlaştırıyor.
Pandemi sonrası sosyal medyanın yükselişi, ergenlerin bu süreçteki kimlik gelişimlerini derinden etkiliyor. İLKHA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Aile Danışmanı Dr. Hatice Kösecik, günümüz aile yapısı ve çocukların cinsel kimlik gelişimi üzerine önemli uyarılarda bulundu.
Kösecik, ebeveynlerin çocuklarının kimlerle görüştüğünü, nasıl davrandığını ve okulda karşılaştıkları zorbalıkları gözlemlemesi gerektiğini söyledi.
Kösecik, aile içinde sağlıklı bir iletişim kurmak, çocukların kendilerini ifade edebileceği bir ortam oluşturmak son derece önemli olduğunu belirtti.
"Çocuklar farklı düşünceler ve cinsel kimlik kavram kargaşasıyla karşı karşıya"
Aileyi ifsat projesi adı altında, bizler de aile koruma projesi gibi çalışan hekimler olduğunu söyleyen Kösecik, " Çocuklarımız, pandemiden sonra sosyal medyanın kullanımı, internet erişimi, YouTube, Instagram, Facebook'taki gördükleri, özellikle fenomen insanların da kendilerini farklı erkek gibi değil, cinsiyetinin özgür olduğunu söylemek ya da her cinsiyeti seçebileceğim kavramıyla karşılaşmasıyla beraber, çocuklarımıza farklı düşünceler ve cinsel kimlik kavram kargaşasıyla karşı karşıyayız." dedi.
"Aileyi bozmaya çalışan kişiler özellikle çocuklar üzerinden yürüyorlar"
Aileyi, New Age akımlarıyla beraber dinin altını oymaya çalışan bir program olduğunu kaydeden Kösecik, " Aileyi bozmaya çalışan kişiler, özellikle çocuklar üzerinden yürüyorlar. Sapkın akım (LGBT) adlı o akımın arkasında kötü niyetli kişiler var. Çocukların 2-4 yaşında eşcinsellik kimliği oluşmaya başlar. Orada çocuk 'Ben erkeğim' veya 'Kızım' diyebilir; bunu anlamaya başlar. 13-14 yaşlarında ise ikinci kez cinsel kimlik oturur. Aileler bu konuda dikkatli olmalılar. Kiminle görüşüyor? Nasıl davranıyor? Ailenin söylemi nasıl? Okuldaki akran zorbalığı nasıl? Görüştüğü kişiler ne şekilde? Çocuğa diyebilirler." şeklinde konuştu.
"Ergenlikte aile desteği önemli"
Kösecik, "13-14 yaşına gelmiş bir çocuk, evde fazla baskı duyuyordur. Babası evde vardır ama çok fazla çalışıyordur. Erkek çocuktur ve babayla pek ilgisi yoktur. Erkek, aşırı baba açlığı hissediyordur. Okulda da bu sefer erkek akranların yanına çok fazla gidemiyordur. Kendini kötü hissediyordur. Burada 'Acaba ben erkek miyim? Ben acaba kız mıyım? Kızlardan mı hoşlanıyorum?' diye çevresel faktörler olarak bir yönelime girebilir. O anda, eğer telefon elindeyse, oradaki kanallara ve sitelere girerse, kendini çok farklı bir alanda bulabilir. Bu konuda dikkatli olarak çalışmak durumundayız." diye belirtti.
"Eşcinsellik geni diye bir gen yoktur"
Çocukların kavram karmaşasının geçici olduğunu belirten Kösecik, " 13-14 yaş arasındaki kafaların 'Acaba bu muyum, bu muyum?' dediği ergenliğin gelir geçer halleri olduğunu biliyoruz. Bunu çocuklarımıza anlatacağız. Yardım isteyen çocuklar bize geldiğinde, onlara destek oluyoruz. Ama ailelerle beraber çalışmamız gerekiyor. Çünkü toplumda bunu özellikle pompalayan, ve şu anda Avrupa'da 'Çocuk doğduğunda cinsiyetsizdir, her cinsiyet seçebilir' diyen ailelerle karşılaşıyoruz. Bunun doğru olduğunu düşünmüyoruz. Eşcinsellik geni diye bir gen yoktur. Araştırma çok ciddi olarak yapılmıştır ve eşcinsellik geni bulunamamıştır. Çocuk erkekse erkek, kızsa kız olarak yetiştirilmesi gerekmektedir." diye konuştu.
"Çocukları korumak hepimizin görevi, hepimiz birbirimizden sorumluyuz"
Cinsel sapkınlık ve onun her türlüsüyle karşı karşıya olunduğunu ifade eden Kösecik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Eğer bir kız çocuk doğdu diye ben bunu erkek olarak beklediysem ve ben o kız çocuğunu belirttiğimden itibaren erkek gibi yetiştirirsem, çocuğum erkekliğe evrilebilecektir. Bunu da bileceğiz. Bu şekilde anne ve babalar, ebeveynler daha dikkatli olacaklar. Çünkü son zamanlarda, özellikle sosyal medyada görüldüğü üzere pedofili, ergenlerle ilgili olan o cinsel sapkınlık ve onun üzerine her türlüsüyle karşı karşıyayız. Çocuklarımızı korumakla hepimizin görevli olduğunu, hepimizin birbirimizden sorumlu olduğunu düşünüyorum." dedi.
"Çocuklarımızın her zaman yanındayız"
Çocuk ve aile üzerinde çalışmalar yaptığını belirten Kösecik, "Özellikle kitaplarımız, benim ve kendi arkadaşlarımın da bu konuda çalışmaları var. Bana gelen böyle bir çocuk olduğunda, çocuğa soruyorum. 'Cinsel kimlik olarak kendini nerede görüyorsun?' On üç, on dört yaşına yaklaştığımda, eğer kafası karışıksa ona doğruları anlattığımda, zaten toparlıyor. Ama cinselliğe girmiş bir çocukla, 17-18 yaş ve yirmiye doğru gidiyorsa, orada biraz zorlukla karşılaşıyoruz. Böyle olaylarda şunu bilin. Tedavisi olan, tedavi için gelmek isteyip de 'Benim kafa karışıklığım var. Ne olur, bana yardım edin' diyen çocuklarımıza biz burada her zaman için, ben ve arkadaşlarım kapıyı açmış bulunuyoruz. Onlara destek oluyoruz." diye konuştu. (İLKHA)