• BIST 100

    9825,79%-1,79
  • DOLAR

    35,99% 0,42
  • EURO

    36,94% -0,73
  • GRAM ALTIN

    3249,63% 0,68
  • Ç. ALTIN

    5187,35% 0,80

Ailesinin dilinden şehit komutan Muhammed Dayf, "Ebu Halid"

RÖPORTAJ 3.02.2025 15:23:10 0
Ailesinin dilinden şehit komutan Muhammed Dayf,

İzzeddin el-Kassam Tugayları'nın genel komutanı olan şehit Muhammed ed-Dayf’ın ailesi, Dayf'ın şehadetinden dolayı Allah'a hamd ettiklerini belirterek ondan vasiyet olarak ilim ve direniş yolunu sürdürmenin kaldığını vurguladı.

Kassam Tugayları'nın genel komutanı olan Muhammed ed-Dayf’ın şehadetinin Tugayların Sözcüsü Ebu Ubeyde tarafından duyurulmasının ardından şehit komutanın ailesi ilk kez ortaya çıktı ve basına demeçler verdi.

El Cezire TV kanalı da aileyle özel bir röportaj yaparak şehit komutan Muhammed Ed-Dayf'ı ailesinin dilinden izleyicilere aktardı.

Röportajın başında Dayf’in ailesinin yaşadığı yeri izleyicilere aktaran muhabir, şu ifadeleri kullanıyor:

"israil işgal ordusu sürekli olarak direniş liderlerinin lüks otellerde, gösterişli yerlerde yaşadığını iddia etti. Ancak onların günlerce yaşadığı bu yer, halkıyla aynı acıyı paylaştıklarını açıkça gösteriyor. Hepimizin yaşadığı bu zorlu sürecin detaylarını burada, barınma merkezlerinde görebiliyoruz.

Burada yiyecek çok az; kısa bir süre önce Gazze Şeridi’nin kuzey bölgelerine ulaşan az miktarda meyve ve biraz sebze bulunuyor.

Ateşkesin sağlanmasının ardından ortaya çıkan bu manzara, burada gördüğümüz çok sayıda Kur'an-ı Kerim ile dikkat çekiyor. Bu kadar fazla Kur'an-ı Kerim’in burada bulunmasının sırrını kesinlikle turumuz sırasında öğreneceğiz.

Öte yandan, burada sadece az miktarda konserve gıda bulunuyor. İnsanlar, bu uzun süren savaş sırasında günlerce bu basit konserve yiyeceklerle hayatta kaldılar.

Burada ayrıca bir ateş yakma alanı görüyoruz, çünkü Gazze Şeridi’nin kuzey bölgelerinde tüp bulunmuyor. Olsa bile, fiyatları son derece yüksek. Muhammed ed-Dayf’ın ailesi tüp temin edebilirdi, ancak onlar da halkla birlikte odun dumanının ve savaşın uzun günleri boyunca Gazze halkının ciğerlerini yakan kötü kokuların zorluğunu paylaştılar.

Ve burada elbiselerin asılı olduğunu görüyoruz...

Su depolarının varlığına rağmen, bu depoların piyasada bulunabileceği bilinse de Gazze Şeridi’nin kuzey bölgelerinde yaşayan herhangi bir ailenin savaş günlerindeki çektiği zorluklar değişmiyor."

El Cezire muhabiri ardından aileye baş sağlığı dileyerek röportaja Şehit Komutan Dayf'ın eşi "Ümmü Halid" ile başladı.

Ümmü Halid ile muhabir arasındaki röportaj şöyle:

Muhabir: Bize kendinizi tanıtır mısınız?

Ümmü Halid: Ben Ğadir Şaban el-Siyam, Cüre bölgesindenim. Şehit kahraman komutan Ebu Halid ed-Dayf’in eşiyim. Kayınvalidem Fatıma el-Halebi, Filistin Halk Kurtuluş Güçleri’nden eski bir esirdi. O, eşi Ebu Halid ile birlikte cihad yoluna devam etmek istedi. Ben de 23 yaşımda onun eşi oldum.

Muhabir: Bize bu 23 yıllık hayatınızdan kısaca bahseder misiniz?

Ümmü Halid: Ben, 24 Temmuz 2000’de Ebu Halid el-Dayf ile evlendim. O dönemde büyük zorluklar yaşanıyordu. Yahudiler ve baskıcı yönetim vardı. Ne bir düğün yapabildik ne bir kutlama oldu ne de en ufak bir sevinç yaşanabildi. Annem bana, "Sen bir hediyesin" demişti...

Bu büyük komutan… Tek erkek kardeşim şehit olduğu için annem onu manevi oğlu olarak gördü ve onunla birlikte mücadelesini sürdürdü.

Elhamdülillah, onunla büyük zorluklar ve acılar içinde evlendim. Şiddetli baskılar altında yaşadık. Ancak hamdolsun, o mükemmel bir baba, harika bir kardeş ve eşsiz bir dosttu. Bana çok şey öğretti.

Üniversite eğitimimi İslam Üniversitesi’nde üstün başarıyla tamamlayabildim. Şu anda Tarih ve Günümüz Meseleleri alanında yüksek lisans yapıyorum. Aynı zamanda en-Nur Derneği’nde çalışıyorum.

Ondan araba kullanmayı öğrendim. Beni, gurur duyduğum ve onurla taşıdığım güçlü bir kişiliğe dönüştürdü. Daima kendime ve başkalarına, "Her büyük adamın arkasında güçlü bir kadın vardır" derdim.

Ebu Halid, beni güçlü bir insan olarak yetiştirdi. Onun yolunda ilerlemeyi ve onunla kaçmadan, korkmadan, onurlu bir şekilde buluşmayı diliyorum.

Allah, on yıl boyunca bana evlat nasip etmedi. Bu yüzden eşim, Vidad Usfur ile evlendi. İşte annesi ve çocukları...

Vidad Usfur'la 24 Temmuz 2007’de evlendi. Ancak 2014 yılında, korkakça düzenlenen bir suikast sonucu iki çocuğuyla birlikte şehit oldu.

Elhamdülillah, daha sonra Allah bize üçevlat bahşetti: Halid, Baha ve Hatice. Şükürler olsun.

Onlarla birlikte eşimin yolunda yürümeye devam edeceğim, inşallah. Yaşadığımız onca zorluğa rağmen, Muhammed ed-Dayf’ın eşi olduğum için hep büyük bir onur ve gurur hissettim.

"Kimse Dayf'ın yüzünü ve benim kim olduğumu bilmiyordu"

Ancak bu, iki kat daha zor bir hayat demekti… Çünkü kimse onun yüzünü bilmiyordu. Hatta benim kim olduğumu bile kimse bilmiyordu. Ne ben ne de çocuklar…

Adımı kimse bilmiyordu. Beni farklı isimlerle tanıyorlardı: Muna Hamdan, Ümmü Hüsam, Ümmü Fevzi, El-Melceh...

Belki de bugün kim olduğumu ilk kez öğreniyorsunuz.

Evet, kimse bilmiyordu. Gerçekten bir davetçi olmama rağmen, herkesin bildiği bir şey yoktu. Fakat Ümmü Fevzi olarak, barınakta kimse benim kim olduğumu bilmezdi. Benimle herkes çok nazik, küçükten büyüğe kadar çok mütevazı bir şekilde davranırdı. Çünkü Ebu Halid beni bu şekilde yetiştirdi.

Kimse, ben Muhammed el-Dayf'ın eşi olduğumu bilmiyordu. Ben de diğer insanlar gibi, kimseye kendimi tanıtmadım. Adımı ve kimliğimi gizledim."

El Cezire muhabirin Dayf'ın çocukları ve kayınvalidesi ile yaptığı arada eşinin de görüşlerine yer verdiği röportajın devamı şöyle:

Muhabir: Sen Ebu Halid'in kızısın bize anlat, babanla nasıl bir bağınız vardı?

Halime: Babam, sadece bir baba değildi, aynı zamanda bir dost, arkadaş, kardeş ve ruh arkadaşıydı. Allah'a şükürler olsun ki, babam iyi niyetiyle seçilmiş bir insandı. Allah, bizleri de onun iyi amelleriyle korudu. Babam her zaman her insana iyi davranıyordu. Kimin iyi ya da kötü olduğuna bakmazdı. Hangi gruptan olursa olsun, herkesin yardımına koşardı. Hamas'tan kim olursa olsun, fark etmezdi. O, sadece durumu ve halkı göz önünde bulundururdu.

"Hayatımız boyunca, hâlâ olduğumuz gibi kaldık ve asla değişmedik, değişmeyeceğiz"

Babamız bize hep, "Biz diğerlerinden daha iyiyiz" derdi. Hayatımız boyunca, hâlâ olduğumuz gibi kaldık ve asla değişmedik, değişmeyeceğiz. Ben burada yiyecekleri gördüm, yani halk arasında bulunan yiyecekleri. Tabii ki, bu yiyecekler pazara düştüğünde fiyatlar çok yüksek oldu. Fiyatlar çok pahalıydı, biz de kendimizi halk gibi hissetmek istiyorduk, ama bazı şeyler vardı ki, halkın yiyemediği şeylerdi. Bu, Allah'ın lütfu ve cömertliğiydi. Allah, hayrı herkese indirir.

Muhabir: Peki, bu Mushafların (Kur'an-ı Kerim) sırrı nedir? Birçok mushaf gördüm.

Halime: Bu mushaflar, kardeşlerim Halid ve Beha, Allah'ın kitabını ezberlediler ve inşallah devam edecekler. Ayrıca, bu kitaplar sadece mushaflar değil; aynı zamanda tefsir kitapları ve hadis kitapları da bulunuyor.

"Onunla kalkıp namaz kılmaya çalışırdım, ama yorulup otururdum"

Ümmü Halid: Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: "Sizin aranızda, ona sarıldığınız sürece asla sapıtmayacağınız iki şey bırakıyorum: Allah’ın kitabı ve Peygamberin sünneti." Bu kitaplar, fıkıh, hadis ve tefsir içerir, yanında da Kur'an-ı Kerim bulunur. Çünkü her zaman derdi ki, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, yeryüzünde yürüyen bir Kur'an'dı. O yüzden, O'nu örnek alarak, O'nun elinden su içmeliyiz.

İbadet konusunda da her zaman sadaka veren, her Perşembe ve Pazartesi oruç tutan, ayda üç gün oruç tutan biriydi. Bunun yanında gece namazı kılardı. Hatta ben de bazen onunla kalkıp namaz kılmaya çalışırdım, ama yorulup otururdum. O ise hiç yorulmazdı. Bu, yaralanmadan önceki dönemdi. Ancak, tekrar eden yaralanmalardan sonra, her zaman Kur'an dinlerdi ve yanında olanları da dinlemeleri için oturturdu.

"Sadece bir asker maaşı alıyordu ve lider maaşı almak istemezdi"

Veya bizler yanında olduğumuzda, bize Kur'an ayetlerini kendi tefsirinden ve kendi sözlerinden açıklardı. Yani, bize oturup, Kudüs'ün özgürleşeceğini, Filistin'in özgürleşeceğini ve Allah’ın kitabındaki ayetlerin bunu teyit ettiğini anlatırdı. O, bu ayetleri yaşamında uygulamalıydı; o, halktan daha yüksek bir yerde yaşamıyordu. Her zaman, tüm liderlerden ve halktan daha alçakgönüllü bir şekilde yaşardı. Bir kaynağa göre, sadece bir asker maaşı alıyordu ve lider maaşı almak istemezdi. O, halktan farklı bir şekilde yaşamıyordu, hatta finansal anahtarlar tamamen onun kontrolündeydi, ama o yine de sadece geçimimizi sağlamak için maaşını kullanıyordu, sadece yemek ve içmek için yeterli olan kadarını alırdı.

Dayf'ın kayınvalidesi: "Eşi şehit olduğunda kendisine verilen paraları kabul etmedi; Kassam’a aktardı"

Şehit Dayf'ın kayınvalidesi: Bunun için, ayın sonunda bile bize hakkımızdan daha fazla bir şey vermezdi, tıpkı Ümmü Halid'in söylediği gibi. 2014'te kızım şehit olduğunda, yani eşinin şehit olduğu zamanı hatırlıyorum. Bir seferinde, ona 15 bin dolar getirdiler, bu durumu hatırlıyorum. 15 bin doları aldıktan sonra dedi ki: "Bunu ya Kassam’a vereceksiniz ya da ben almayacağım," dedi. Ve gerçekten de hiçbir dolar almadı, onu Kassam’a verdi. "Bütün şehitlere aynı şekilde vereceksiniz, yoksa ben almayacağım," dedi. Evet, o dönem şehitlerin çocukları ve eşiyle birlikte verdiği parayı da kabul etmiyordu. O, şehitlere aynı şekilde verilmesi gerektiğini söyledi ve parayı Kassam’a aktardı.

Muhabir: Direnişin Genelkurmay Başkanı olan lider, liderler gibi maaş almıyordu. Kaynaklar bize, ailesinin geçimini sağlamak için sadece küçük bir maaş aldığını, daha fazlası olmadığını doğruladı.

Şeyh Ahmed Yasin ve Şeyh Salah Şehade'den düğün hediyesi geldi ama onları da mücahitlere bağışladı!

Ümmü Halid: Yani, nişan yüzüğüm olarak 2000 dinar yazıldığında, bana sadece 1000 dolar verdi. "Bu kadarım var." dedi. Annem de ona, "Ben cihada ve mücahitle evlendirdim" dedi. Bir süre sonra, Şeyh Ahmed Yasin ve Şeyh Salah Şehade'den bir hediye geldi. Birisi 2000 dinar, diğeri de bir yatak odası takımıydı. O da dedi ki: "2000 dinar, Kassam’a (direnişçilere) verilecek, yatak odası takımı ise bir direnişçiye verilip evlendirilecek." O hiçbir zaman parayı amacına ulaşmak için bir araç olarak görmedi. Bizim amacımız her zaman Kudüs'ün özgürlüğüydü, inşallah.

Vasiyeti Kudüs'ü ve Filistin'i özgürleştirmekti

Şehit komutan Dayf'ın oğlu Halid Muhammed Dayf: Babamız bizi çok seviyor ve çok merhametliydi. Bizim için her şeyi yapıyordu, ne istersek hepsini yerine getirirdi. Babamızın vasiyeti, Kur'an'ı ve tefsirini anlamamız, ezberlememiz ve çalışmamız, bilimi öğrenmemiz ve başarılı olmamızdı. Vasiyeti şuydu: Eğer ben şehit olursam ve Kudüs'ü ve Filistin'i özgürleştirmezsem, siz benim ardımda olacaksınız, siz Kudüs'ü ve Filistin'i özgürleştireceksiniz. Ben Kur'an'ı ezberledim, savaşta ezberimden bir kısmını tamamladım ve babamın vasiyetini yerine getireceğim, inşallah.

"Biz de onun yolunda ilerliyoruz"

Şehit komutan Dayf'ın oğlu Beha Muhammed Dayf: Babamla gurur duyuyorum. O bir liderdi, insanlarla çok alçakgönüllüydü, onurluydu, her şeydi. Onun hakkında söylenebilecek tüm özellikler onda vardı, şükürler olsun. İnşallah biz de onun yolunda ilerliyoruz.

Muhabir: Eğer hayatta olsaydı, ona ne mesaj verirdiniz? Ne söylemek istersiniz?

Babama, "Ben Kur'an'ı tamamladım ve 20 cüz okudum. Sana söylemek istiyorum ki, ben de senin izinden gitmeye çalışacağım, senin gibi olacağım ve Kudüs'ü özgürleştirme yolunda ilerleyeceğim." derdim. Son konuştuğumda Kur'an'ı okuduğumu biliyordu, ama halen savaş sırasında olduğumuz için hiç kimseyle iletişim kuramıyorduk.

Muhabir: Babanla son ne zaman görüştün?

Ömer Muhammed Dayf: Benim adım Ömer Muhammed Dayf. Son kez onu öptüm… Cuma günüydü. Her gördüğümüzde bizi sahaya götürür, oyun oynamaya giderdik, ama Cuma günüydü. Son kez gördüğümüzde, savaşın başlamasından (7 Ekim 2023'ten önceki gün) bir gün önceydi.

Muhabir: Son görüşmenizde ne konuştunuz, ne dedi?

Ömer Muhammed Dayf: Bizi her zaman sahaya götürüp oyun oynatırdı. Bazen bizimle oynardı. Vasiyeti, Kur'an'ı ezberlememizdi, "İnşallah Kur'an'ı ezberleyeceksiniz" derdi.

Muhabir: Adını söyler misin?

"Bize, ruh ve inançla mücahit olmamızı öğütledi."

Hatice: Benim adım Hatice, Muhammed Dayf'in kızıyım. Babamın şehit olmasından gurur duyuyorum.

Şehit, vatanı için canını feda etti. Son kez 6 Ekim’de cuma günü onu gördüm. Bana vasiyet ettiği şeyleri hatırlıyorum. Kur'an'ı anlamak, onu uygulamak ve eğitimle ilgiliydi. Kur'an’ın hükümlerini hayatımıza geçirecek, ilmimizi artıracak ve onun yolunu takip edeceğiz inşallah. Bütün vasiyetleri, sadece Kur'an değil, aynı zamanda derslerimizle ilgiliydi; matematik gibi dersleri de anlamamız gerektiğini söyledi. Bize, ruh ve inançla mücahit olmamızı öğütledi.

Muhabir: Ailevi olarak nasıldı?

Kayınvalidesi: Gerçekten çok mütevazıydı. Keşke herkes onun gibi olabilseydi. Bizimle hiçbir zaman bir sorunu olmadı, hep bizim memnuniyetimizi sağlamak için çaba harcardı. Bizim için gerçekten bir aile gibiydi. Onunla ilişkimiz çok iyiydi. Kendisini bir baba gibi hissediyorduk ve o da bizi her zaman en iyi şekilde karşılamaya çalıştı.

O, hayatında ve ölümünde bize büyük bir onur kazandırdı. İnşallah, onun yolunu takip ederiz. Tabii ki, ben de çocuklarımla birlikteydim, kızım kucağımdaydı, Biz hepimiz bir aradaydık, Ümmü Halid ve biz ayrı evlerdeydik ama kardeşlerimiz birbirini çok severdi.

"İnsanlar bazen hayret ediyordu, nasıl böyle birbirimizi bu kadar çok severek ve uyum içinde yaşıyoruz diye"

Kızı Halime: En güzel mesajı, çocukların birbirine yakın olmasını ve birbirlerini sevmelerini sağlamaktı. Babamın en çok önemsediği şey, biz kardeşlerin her zaman bir arada olmamızı sağlamaktı. Her zaman biz bir arada toplanırdık, hep birlikte olurduk. O, bizim her zaman uyum içinde olmamızı isterdi ve insanlar bazen hayret ediyordu, nasıl böyle birbirimizi bu kadar çok severek ve uyum içinde yaşıyoruz.

Yani, normalde şakalaşırdık, biz kardeşlerdik ama o her zaman bizim birbirimizle olacağımızı ve birbirimizi sevmemiz gerektiğini tembihlerdi. Her zaman derdi ki, "Birbirinize dikkat edin, birbirinizi unutmayın." O, bizlere bu dünyada kalıcı olmayacağını hep hatırlatırdı. "Birbirinize iyi davranın" derdi.

"Her zaman çocuklarına matematik ve bilim dersleri verirdi ve eğer sınavlarında başarısız olurlarsa beni uyarırdı"

Ümmü Halid: Ben çocuk sahibi olana kadar yıllar geçti, ilk kızım Halime, son oğlum ise Ömer'dir. Bunlar benim çocuklarım ve onların emanetleridir. Bu, bizim mücadelemiz ve sorumluluğumuzdur. Bu bizim davamız ve inşallah gelecekte bunun meyvelerini göreceğiz.

Ebu Halid Kur'an'ı çok sever, insan olarak da en nazik kişilikti. Ben çok gururluyum, çok mutluyum. Yani, Ebu Halid şehit olmayı hak etti çünkü Yahudilerden aldığı yaralarla 2001'den hastalıkla mücadele etti. 2007'de evlendim, o zamandan beri bir an bile normal bir hayat yaşamadık. Yerin altında olduğumuz anlar, yerin üstünde olduğumuz anlardan daha fazla oldu. Bu hayat yoludur, bu yolu yürümek isteyen herkes bilmelidir ki bir bedel ödenecek. Yani çocuklarım, hayatları, hayatımız... Şükürler olsun.

Ebu Halid Kur'an'ı çok severdi. Benimle arasındaki fark ise, ben onların Kur'an'ı ezberlemelerini sağlamak için çaba gösteriyorum, ama o hep derdi ki, "Kur'an'ı anlamalarını ve uygulamalarını istiyorum." Her zaman benimle tartışır, dinin esaslarını takip etmemi isterdi.

Bunun yanı sıra, o çok bilgiliydi, biyoloji alanında lisans diplomasına sahipti ama aynı zamanda bir bilim simgesiydi. Her zaman çocuklarına matematik ve bilim dersleri verirdi ve eğer sınavlarında başarısız olurlarsa beni uyarırdı. Ebu Halid insan olarak en nazik kişiydi. Eğer sen onun yanına gelseydin, onu çok basit bir şekilde, sade giyimi, alçakgönüllülüğü ve az konuşmasıyla bulurdun. Çok az konuşurdu. Herhangi bir yere giderken fakir birini gördüğünde ağlar ve "Kıyamet gününde bunlar hakkında sorulacağız" derdi. Her zaman bana derdi ki: "Ben Yahudilerle din yüzünden savaşmıyorum, ben işgalci siyonistlerle savaşıyorum, çünkü onlar beni toprağımdan alıkoyuyorlar. Ben hiçbir grupla savaşmıyorum, beni engelleyenlerle savaşıyorum." (İLKHA)

Röportajın tamamı

 


Yalova'da yetkisiz çakar tespitine ceza

ABD ile Meksika arasında sınır güvenliği konusunda mutabakat

Manisa'da uyuşturucu operasyonları: 75 tutuklama

Siyonist rejim Gazze'de ateşkese uymuyor

Rusya’dan ABD’ye "petrol" tepkisi

Nijerya'da Ebola salgını alarmı

Danimarka: Grönland satılık değil

Tek katlı evde çıkan yangında maddi hasar meydana geldi

Cizre'de engelli araçlarının bakımı için tamirhane açıldı

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Gazzeli kardeşlerimizin iradelerini gördükçe onlara olan saygımız daha da artmaktadır

Meteorolojiden Ege Denizi için fırtına uyarısı

HÜDA PAR’dan enflasyon açıklaması: Halkın ekonomik sıkıntıları her geçen gün derinleşiyor!

Otobüs ile kamyon çarpıştı: 11 yaralı

Haiti'de silahlı çete saldırısı: 50 ölü

Yapay zekâya ne kadar güvenebiliriz?

Kütahya'da uyuşturucu operasyonu: 4 tutuklama

Erken teşhis için kanser tarama testleri ihmal edilmemeli

Sapkın LGBT derneklerinin kapatılması için Van’da 30 binden fazla imza toplandı

Akkuyu NGS'de pompalama istasyonu devreye alınıyor

Gaziantep'te araması bulunan 851 kişi yakalandı

AB: Ticaret savaşlarının kazananı olmaz

Psikolojik dayanıklılık kanserle mücadelede önemli

Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati yarın Türkiye’ye gelecek

Tunus'ta 4,9 büyüklüğünde deprem

Evde çıkan yangında 10 kişi dumandan etkilendi

Gazze'de şehit sayısı 47 bin 518'e yükseldi

Şanlıurfa Kent Konseyi Başkanı belli oldu

Şanlıurfa’da 26 yıl hapis cezası bulunan şahıs yakalandı

Malatya'da dağ keçisi avlayan şahsa 661 bin 883 TL para cezası verildi

Batman Belediyesinden ücretsiz sağlık hizmeti devam ediyor

Yükleniyor

Haberi Sesli Oku

ŞEHİR HABERLERİ