Güneşin en tepeden vurduğu alanlara kurulan ‘çatı’ adı verilen düzeneklere kadınların imece usulü ile dantel gibi işleyerek dizdiği biber, patlıcan, kabak ve domates 15 gün ile 30 gün arasında güneşte kurutularak mutfaktaki yerini alıyor. Kentin coğrafi işaretli ürünleri arasında bulunan patlıcan kurutmalığı başta olmak üzere biber ve kabak kurutmalıklarına Avrupa ve dünyanın çeşitli ülkelerinden talep oluyor.
Son kurutmalıkları güneşe çıkarttıklarını ifade eden Fevzi Karakuş, hazırlanan ürünlerin 7 lira ile 10 lira arasında satıldığını söyledi.
Ürünlerin yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da talepler olduğunu ifade eden Karakuş, “Kurutmalık yapmaya 6’ıncı ayda başlarız. 11’inci ayın sonuna kadar kurutmalıklarımızı yaparız. İlk önce yeşilbiberden başlar, kuruturuz. Ondan sonra kırmızıbiber, daha sonra sivri tatlı biber, patlıcan ve kabakları kuruturuz. Kuruttuğumuz ürünleri depoya katarız ve talep doğrultusunda müşterilere satarız. Bir yılda 70-80 ton ürün kurutuyoruz. Yurtdışına ve yurtiçindeki çeşitli illere satıyoruz. Düzine olarak satıyoruz. Fiyatlar günlük değişiyor bazen bir düzine 10 TL’den satılıyor bazen de 7 TL’den satılıyor” dedi.
“Tarladan, güneşe 5 evrede kurutmalık”
Yılın 6 ayında bu şekilde çalıştıklarını belirten Karakuş, “Yani yazın çalışıyor, kışın yatıyoruz. İyi kötü bu işle uğraşıyoruz, bu işi yapmasak başka ne yapabiliriz? 15 - 20 kişi çalışıyoruz, oyucular hariç onlarla birlikte 50-60 kişi oluyoruz. Kurutmalık ürünler bu zamanlarda 15 gün içerisinde kuruyorlar. Kışa yaklaştıkça kuruma zamanı artıyor, 9’uncu aydan sonra ürünlerin kuruması 1 ay kadar sürüyor. Ürünler bu hale gelmeden önce 5-6 aşamadan geçiyor. Tarladan toplanıyor, komisyoncuya gidiyor, komisyoncudan, meyve sebze haline gidiyor oradan da bize geliyor. Bizde kurutup, satıyoruz” ifadelerini kullandı.
Kışın okula gittiğini yazın ise kurutmalıkta ailesine yardım ettiğini kaydeden Gizem Aslan, kendilerini en çok zorlayanın aşırıcı sıcaklar olduğunu belirtti.
Ekmek parası peşinde koştuklarını ifade eden Aslan, “Kurutmalık yapıyoruz. Burada işçi olarak çalışıyoruz, ekmek paramızın peşinde koşuyoruz. Normalde öğrenciyim, okul okuyorum. Güneşin altında çalışmak çok zor. Yani bu şartlarda, bu sıcaklıkta çalışmak çok zor. Ürünler bize geliyor, bizde onları serip kurutmaya bırakıyoruz. Tonajına göre kaç saat çalışacağımız belli olmuyor. Bazen akşama kadar çalışıyoruz, bazen de çok kısa sürüyor. Dediğim gibi tonajına göre belli oluyor kaç saat çalışacağımız. Şuan evde oturmak varken burada çalışmak çok zor” şeklinde konuştu.
En çok acı biberde zorlandığını belirten Aslan, “Tatlı biber yaparken hiçbir sıkıntı olmuyor ama acı biber yaptığımız zaman ellerimiz yanıyor. Acıdan korunmak için eldiven takıyoruz, güneşten korunmak için de şapka takıyoruz, kıyafetlerimizi bunlara göre ayarlıyoruz” dedi.
Biberin evlerde oyulup geldiğini ifade eden Ali Mustafa Aslan, gelen ürünleri çatı adı verilen düzeneğe sermekle işe başladıklarını kaydederek, “15 gün içerisinde kuruyor. Kuruduktan sonra iplerini kesiyoruz, satışa hazır hale getiriyoruz. Güneşten dolayı zorlanıyoruz. Ailecek çalışıyoruz. Bu işin sıcak ve acı biber zamanında zorluğu var. Acı biberden kollarımız yanıyor, ondan da eldivenlerle korunmaya çalışıyoruz. Tonaj az geldiği zaman kısa sürede yapıp gidiyoruz kolay oluyor. Tonaj çok geldiği zaman ise akşama kadar çalışıyoruz bu da zor oluyor. İp başı çalışıyoruz. Bir ip sermeden 30 kuruş kazanıyoruz. Tonajına göre günlük 50-60-70 TL arasında kazancımız oluyor” diye konuştu.