Türkiye’yi yüksek faize mahkum etmek ve TL’nin değerini Londra’da belirlemek isteyenler yine kur ataklarına başladı. İlk atak Ağustos 2018’de yaşanmıştı. İkinci atak Mart 2019’da yerel seçimlere müdahale için yapıldı. Şimdi Kovid-19 salgınıyla mücadele için piyasalara verilen 200 milyar liralık kaynak içerideki işbirlikçilerle Londra’ya çekilmek istendi. Bunun için yüzde 25’e varan faiz verildi. Londra’yı rahatsız eden; Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak göreve geldiğinde yüzde 30-40’lara kadar çıkan piyasa faizlerinin yüzde 7-8’lere inmesi.
Yeni Şafak gazetesinde yer alan haberin detayları şu şekilde;
Türkiye; 18 yıllık AK Parti iktidarları boyunca ekonomide devrim niteliğinde adımlar atarken, kalkınma alanında arzu ettiği sıçramayı bir türlü hayata geçiremedi. Bunun 2 nedeni var. Birincisi değerli TL politikası, ikincisi ise sıcak para için tercih edilen yüksek faiz ve sistemin dolarize edilmesinin tercih edilmesi olarak gösteriliyor. Dünyada para bolluğu yaşandığı dönemde ekonomi yönetimi devletin gelirlerini garanti altına almak için en kolay yöntemi seçerek Değerli TL sayesinde yüksek ithalata dayalı vergi geliri sağlama yolunu seçmesi sonucu oluşan tatlı gelirin acı faturasından Türkiye bir türlü kurtulamıyor.
TL’nin değerinden dolayı (1 dolar = 1 TL) Türkiye’de yatırım yapmanın maliyetinin yüksek olması sanayiciler birer birer ithalatçı oldular. Tatlı ithalata dayalı vergi gelirinin devamı için TL’nin değeri düşmesin diye yüksek tutulan politika faizi, tüm iş dünyasını düşük faizli dolar ile borçlanmaya itti. Ancak sistemdeki dolarizayonun yarın oluşturabileceği risklere karşı hiçbir önlemi yoktu.
DIŞ MÜDAHALELERE KAPALI FİNANS SİSTEMİ
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın Yeni Ekonomi Programı ile hayata geçirmek istediği olgu aslında bu ekonomi yaklaşımının tamamen değişmesi, buna bağlık olarak yüksek katma değerli ihracata ve istihdama dayalı üretim modeline geçiş hedeflendi.
Bunun için dış müdahalelerden etkilenmeyecek bir Türk Lirası ihtiyacı üzerinde sistem inşa edildi. Türk Lirası üzerindeki oynaklığı engelleyecek, kur, enflasyon ve faiz sarmalına Türkiye’nin bir daha girmemesini garanti altına alacak bir sistem için önemli adımlar atıldı. Bunun için de tek şart “TL’nin değerinin ve faizinin Londra’da değil İstanbul’da belirlenmesi” geliyor. Çünkü parasının değerini, kur ve faizini yönetemeyen hiçbir ülke tam bağımsız değildir.
İLK BİLEK GÜREŞİ
Tam bağımsız bir Türkiye yolunda verilen ilk bilek güreşi Ağustos 2018’de yaşandı. Rahip bahanesi ile Türkiye ekonomisinin doğrudan hedef alındığı dönemde, Londra’da bir Cuma gecesi mesai saati dışında olmasına rağmen Asya piyasaları üzerinden alışkın olunmayan bir saldırı yaşandı. Londra’nın Türk Lirası’na saldırmasını engellemek için Türkiye, SWAP adımları devreye aldı. 7,20’lerde önü kesilen dolar zamanla 5,70’lere kadar geriledi. Londra için sıkıntı yoktu. İstanbul’dan sert bir cevap almışlar ancak ellerindeki TL bolluğu sebebiyle canları yanmamıştı.
İstanbul’un yeni yaklaşımı, Londra’daki TL bolluğunu, Türkiye’ye karşı olası saldırılara cephane olarak kullanılmaması üzerine kuruluydu. Zira Türkiye, tüm dünyanın birlik olarak sınırlarında kurmaya çalıştığı terör devletine karşı tarihi bir mücadele başlatmıştı. 2013’ten bu güne kendisine biçilen gömleği kabul etmediği gibi, 100 yıllık bir planı da bozan Türkiye’yi dize getirmeye çalışacakları son cephe ekonomi oldu.
İKİNCİ SINAMA: SEÇİMLERE MÜDAHALE
Yeni Ekonomi Programı ile ekonomideki toparlanma taraflı tarafsız herkesten pozitif eleştiri alırken, Türk Lirasının değerinin ve faizinin İstanbul’da belirlenmesi için gerekli adımlar da atılmaya devam etti. Atılan adımlar, TL likiditesinde İstanbul’un elini daha da güçlendirdi. 2019 Mart seçimlerine günler kala Londra’dan akıl sır ermeyen bir hamle daha geldi. Dünyaca ünlü bir yatırım bankası olan JP Morgan, TL’nin değeri üzerinde spekülasyona dayalı bir rapor yayınladı.
JP MORGAN DUVARA TOSLADI
Yapılan suçtu. Ama 4 günlük süreçte kuru yeniden 8’lere çıkarma girişimi başarılı olsaydı elde edilecek şey bu suça değerdi. JP Morgan saldırıyla bir duvarı yıkmayı, kurun 10’un üstüne çıkmasının önünde hiçbir engel bırakmamayı ve seçim sabahı iktidar vatandaşa hiçbir şey anlatamayacağını sağlamaya çalıştı. Ancak Londra’nın hesaba katmadığı, İstanbul’un vereceği tepkinin dozu oldu. 2. Swap hamlesi ile neye uğradığını şaşıran Londra, açığa sattığı ama yerine koyamadığı TL için tarihi faizler ödemek zorunda kaldı. Türkiye üzerinden elde edecekleri belki bir yıllık karı bir gecede faiz olarak ödemek zorunda kaldılar. Her zaman Türkiye’ye ödettikleri faizi bu kez onlar Türk Lirası bulabilmek için ödediler.
YENİ PARADİGMANIN MİHENK TAŞI: CARİ FAZLA
İstanbul, Türk Lirasının değerinin belirlendiği yeni merkez olma yolunda hızla yoluna devam ederken, Türkiye ekonomisi de en büyük kırılganlığından en büyük prangadan kurtuluyor. Türkiye tarihinde ilk defa yıllık bazda rekor bir cari fazla vererek 2019’u kapattı. Döviz geliri giderlerinden fazla olan Türkiye rekor açıkları finanse etmek için dövize ihtiyacı kalmadı.
EZBER BOZAN FAİZ İNDİRİMLERİ
Anadolu’da başlayan bu hareket, her buluşmada yeni müjdelerle sürüyor. Her hafta reel sektör en büyük maliyeti olan faizlerin düşüşüne seviniyor. Merkez Bankası 24’lere çıkan politika faizini yaptığı kesintisiz indirimlerle şimdiye kadar 1525 baz puan düşürdü. Albayrak göreve geldiğinde yüzde 30-40 aralığına kadar çıkan piyasa faizleri tek hanelere, yüzde 7-8’lere kadar geriledi. Faizlerdeki bu düşüş, üretimi yeniden canlandırıyor, ekonomik güven ve üretim kapasitesini artırıyor.
FIRSAT SÜRECİNİ BALTALAMA GİRİŞİMİ
Yeni tip koranavirüs ile mücadelede sağlıkta olduğu gibi, ekonomide de süreci çok iyi yönetti. Tüm dünyada ticaret yavaşlamaya, gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışları yaşanmaya başladı. Bunu fırsat bilen Londra, Türkiye ekonomisine bu gelişmelerin arkasına saklanarak saldırmaya başladı. Hızla düşen faizin, yakalanan özgüvenin ve değişen küresel ticaret dengesinin en büyük potansiyel oluşturduğu Türkiye’yi zayıf düşürmek için 'Rezervler eridi' spekülasyonu ortaya atıldı.
PES DEDİRTEN GİRİŞİME DİKKAT
SWAP kanalları kapanan Londra, Türkiye’ye saldırmak için TL cephanesine ihtiyaç duyuyor. Bunun için yüksek faizle Türkiye’de mevduatlarda duran ya da kredi kanallarında bekleyen TL’yi Londra’ya taşımak için TL hesaplarına ve firmaların kredilerine kadar her ihtimali deniyorlar. Amaç yine olası bir döviz ihtiyacını fırsata çevirmek. Yeniden yüksek faiz, yeniden enflasyon oluşturmak ve bu yolla yıllardır beslendikleri faiz gelirlerini almayı sürdürmek.
ÜÇÜNCÜ KEZ PÜSKÜRTTÜK
Bunu yapan bankalar, daha önce aynı hamleleri ABD ve Avrupa’da yapmış ama rekor cezalarla karşılaştılar. Türkiye’den böyle bir ceza beklemeyen bankalar, yanıldı ve aldıkları ceza ile canları yandı. Türkiye aleyhine yapılan bir girişim, ekonomi yönedimi tarafından karşılıksız bırakılmadı. Aylardır yürütülen 'rezerv' algı hamlesi Bakan Albayrak’ın 'Rezervler fazlası ile yeterli. En ufak borç çevirme riski yok' açıklaması ile çöktü.
BAKAN ALBAYRAK DA HEDEFTE
Türkiye ile tarihi bir hesaplaşma yaşanırken, 'değişim' mücadelesinin başındaki kişi olan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’a var güçleri ile saldırıyorlar. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olduğu ilk günden beri, şahsına karşı değişik iftiralar attıkları Berat Albayrak’ı yeni süreci de fırsat bilerek yalnızlaştırmaya çabaları dikkat çekiyor. Türkiye’yi yüksek faize, kendi kurallarına mahkum etmek isteyenlerle mücadeleden şimdi geri durursak, bir daha 'Bağımsız ve Milli' bir ekonomi için hayal dahi kuramayız.
CANSUYUNA GÖZ DİKTİLER
Londra merkezli bankalar, Ağustos 2018 ve Mart 2019’da duvara toslamasının acısını çıkarmak için var gücüyle bu aralar yine Türkiye’ye saldırıyor. Vatandaş gelirini, sanayici, esnaf, çalışan işini kaybetmesin diyerek en düşük maliyetlerle verilen destekleri baltalamak için, piyasalara sunulan 200 milyar TL’yi Londra’ya çekmek için Türk Lirası’na Londra’da yüzde 25’lerde faiz veriyorlar. Bunu da Türkiye’deki yabancı firmalara kredi çektirerek Londra’da açtırdıkları hesaplara aktarıyor veya içerideki işbirlikçileriyle TL mevduatları Londra’ya taşımak için kurnazla yollara başvuruyorlar.