Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Kasten öldürme suçları, kasten yaralama suçlarında özellikle denetimli serbestlik uygulamalarının toplumda eleştiriye neden olduğunu görüyoruz. Toplumdan gelen eleştirileri dikkate almak durumundayız." dedi.
Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Bakan Tunç, toplumda cezasızlık algısının ortadan kaldırılmasına yönelik önemli çalışmalar yaptıklarını vurguladı. Bakan Tunç, milleti huzursuz eden suç şebekeleri, suç ve suçla mücadele konusunda kollukla beraber yargı teşkilatının mevzuat noktasındaki ihtiyacını da giderecek önemli çalışmaların gündemlerinde olduğunu belirtti.
Özellikle Yargı Reformu Strateji Belgesi kapsamında birtakım önerilerinin olacağını dile getiren Bakan Tunç, öngörülebilir ve gecikmeyen, güvenilir adalet sisteminin tam anlamıyla tesisi konusunda yaptıkları çalışmaların olduğunu anlattı.
Kanun yapma yetkisi münhasıran bu sistemde Meclis'imizde
Bakan Tunç, birkaç gün içerisinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın özellikle Yargı Reformu Strateji Belgesi 2024 ve 2028 yıllarını kapsayacak hedefleri kamuoyuyla paylaşacağını bildirerek, şöyle devam etti:
"Özellikle ceza adaleti sistemini, suçların önlenmesi ve suçun soruşturulması konusundaki etkinliği daha da artırmak ve cezalardaki caydırıcılığı artırma noktasında birtakım hedeflerimiz olacak. Önümüzdeki süreçte özellikle Yargı Reformu Strateji Belgesi içerisinde ceza adaleti sistemi ile ilgili önemli düzenlemeler olacak. Burada özellikle koşullu salıverme, denetimli serbestlik, iyi hal uygulamaları ile ilgili mevzuatımızdan kaynaklanan sebepler varsa, bunları Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde grubumuzun takdirlerine arz edeceğiz. Kanun yapma yetkisi münhasıran bu sistemde Meclis'imizde."
Bugüne kadar mevzuatla ilgili çok önemli yenilikler, düzenlemeler yapıldığını, üç yargı reformu belgesi hazırlandığını anımsatan Tunç, bu kapsamda çok sayıda yasal düzenlemelerin yapılıp uygulamaya geçtiğini söyledi.
Yeniden gözden geçirilmeli
Şimdi bu düzenlemelerin dördüncüsünü yaptıklarını aktaran Bakan Tunç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Önceki hedeflerden yakalanamayanlar da bunda yer alacak. Ama şu anda gündemimizde olan birçok hususu, birçok sorunu ortadan kaldırmaya yönelik de önemli yasal düzenleme hazırlıklarımız var. Cezasızlık algısı dediğimiz, özellikle son günlerde konuşulan iki yılın altındaki suçlarda bir yıl koşullu salıverme, bir yıl da denetimli serbestlik, dolayısıyla iki yılın altında ceza alan şu anda bazı suçlar istisna olmak üzere hapis cezası almamış oluyor. Yani alıyor, ama uygulanmamış oluyor. Bu durumda bir yıllık denetimli serbestlik süresinden yararlanabilmesi için bu kişilerin belli bir süre cezaevinde kalabilmesi ile ilgili bir teklifimiz olmuştu. Bunu yine önereceğiz. Yine özellikle kamuoyunda duruşmadaki kılık kıyafeti nedeniyle indirim alan kişilerle ilgili hep eleştiri söz konusu oldu. Geçen yaşama döneminde salt indirim almak için kılıf kıyafetin indirim sebebi olmayacağı yönünde bir düzenleme yapmıştık ama bu konudaki eleştiriler de hep devam etti. Şimdi bu iyi hal indiriminin yeniden bir tartışılması lazım."
Bakan Tunç hem ceza hukukçuları hem akademisyenlerin hem uygulayıcılar ve özellikle milletvekillerinin iyi hal indiriminin devam edip etmeyeceği konusundaki tavrının önemine işaret ederek, "Çünkü cezalarda bir alt sınırı var, bir de üst sınırı var. Hâkim dosyaya göre bu sınırlar arasında karar veriyor. Bir de iyi hal indirimi olduğunda bazı suçlar bakımından özellikle kamuoyunun bir tepkisi ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu durumda bunu tekrar yeniden bir gözden geçirmek gerekir." dedi.
Adaletin amacı toplumu suçtan korumaktır
Bazı suçlar bakımından denetimli serbestlik uygulanır mı, uygulanmaz mı bunu yine ceza hukukçuları ile konuşacaklarını dile getiren Tunç, şunları kaydetti:
"Kasten öldürme suçları, kasten yaralama suçlarında özellikle denetimli serbestlik uygulamalarının toplumda eleştiriye neden olduğunu görüyoruz. Tüm bu toplumdan gelen eleştirileri dikkate almak durumundayız. Özellikle toplumu suçtan korumalıyız. Zaten ceza hukukunun, ceza adaletinin amacı toplumu suçtan korumaktır. Bu anlamda suçun işlenmesini önleyici tedbirler, asıl önemli olan husus da burasıdır. Gerek eğitim çalışmaları gerek ailelere yönelik bilgilendirme çalışmaları... Ve suç işlendikten sonra da soruşturmanın etkin bir şekilde yürümesi gerekir. Soruşturmanın etkin bir şekilde yürümesi için kollukla savcılığın çok iyi bir ilişki içerisinde bunu sürdürmesi lazım ve delilleri, maddi gerçeği toplaması lazım."
Kişiler serbest kaldıktan sonra birtakım delillerin, görüntülerin ortaya çıkmasının toplumda rahatsızlığa neden olduğunu belirten Tunç, "Dolayısıyla soruşturma aşamasında bu görüntülerin elde edilebilmesi, delillerin elde edilebilmesi konusundaki soruşturmanın daha etkin olabilmesi ile ilgili neler yapılabilir? Bizim seçim beyannamemizde adli kollukla ilgili bir düşünce vardı, bu konu tartışılabilir yeniden." dedi.
Vatandaş, uzun süren yargılamalardan şikâyet etmemeli
Kovuşturma aşamasında da bu delillerin takdirinin önemli olduğunu vurgulayan Tunç, "Kişinin işlediği suçun karşılığı bir cezayı alması önemli. Ceza aldıktan sonra da cezaevinde infaz sistemimizin özellikle caydırıcılığa, ıslaha yönelik olması lazım. Bu anlamda da ıslaha yönelik çok önemli çalışmalarımız var." diye konuştu.
Özellikle cezaevlerindeki kişilerin tahliye edildikten sonra bir daha suç işlememesi için gerekli eğitim çalışmalarını, mesleki atölyeleri ve meslek edindirmeleri artırma çabasında olacaklarını belirten Tunç, şunları kaydetti:
"Yargı Reformu Strateji Belgemiz sadece ceza alanında değil, hukuk alanında da... Yine vatandaşlarımızın özellikle uzun süren yargılamalardan bir daha şikâyet etmemesi lazım. Şu anda bizim 25 bin hâkim ve savcımız var, ilk derece, istinaf ve Yargıtay olarak üç dereceli bir sistemimiz var. Özellikle hâkim ve savcılarımızın dosyaları incelerken uzun süren duruşma aralıkları değil, kısa süre içerisinde duruşmanın tekliği esastır. Duruşma başlar ve karar verilinceye kadar devam eder. Ama zorunlu sebeplerle işte Adli Tıp raporunun, bilirkişi raporunun beklenmesi gibi sebeplerle ileriye atıldığını görüyoruz. O zaman bu süreçleri kısaltmamız lazım. Yani mahkemelerin bilirkişi raporlarının süresinde verilmesi ve delillerin süresinde, hızlı bir şekilde soruşturma aşamasında ve kovuşturmada da hızlı bir şekilde değerlendirip karara ulaşılması gerekiyor. O nedenle duruşma aralıklarının da uzun olmaması lazım." (İLKHA)