9297,87%2,46
38,62% -0,07
43,76% 0,08
4174,07% -0,19
6729,79% -1,30
Mardin Artuklu Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Rakipoğlu, Gazze’deki son duruma ilişkin İLKHA mikrofonuna önemli değerlendirmelerde bulundu.
Rakipoğlu, işgal rejiminin, özellikle siyonist işgalci Netanyahu liderliğindeki aşırı sağcı hükümetin Filistin topraklarında uyguladığı politikaların, sivilleri hedef aldığını ve sistematik bir yok etme planına dönüştüğünü vurguladı.
Gazze için yapılması gerekenler hakkında da konuşan Rakipoğlu, başta Türkiye olmak üzere tüm Müslüman ülkelerin israili tanımama kararı alması gerektiğini vurguladı.
Rakipoğlu, Gazze’deki durumun uluslararası belgelerle sabit olduğuna dikkat çekerek, “Başta Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi örgütlerin raporlarında, Birleşmiş Milletler’in de ifade ettiği gibi Gazze’de bir soykırım var. Dünyanın gözü önünde kasıtlı bir şekilde sivil yerleşim yerleri vuruluyor. İşgal rejimi israil, bunu HAMAS’la mücadele çerçevesinde yaptığını söylüyor. Fakat bunun doğrudan bir soykırım olduğunun altını çizmek lazım. Bu soykırım 19 Ocak 2025’te varılan ateşkesle durdurulmuştu. Fakat israil ateşkesi de tekrar ihlal etti, zaten ihlal de ediyordu. Gelinen noktada israil’in özellikle Netanyahu hükümetinin herhalde israil tarihinin en radikal sağcı hükümeti Gazze’yi yeniden işgal etme planları geçtiğimiz haftalarda onaylandı. İşgal rejimi israilin şu an Gazze’deki birkaç stratejisinden bahsetmek gerekiyor. İlki, Gazze’nin bütün yerleşimini yok etmek. Bombaladıktan sonra iş makineleriyle kalıntıları ortadan kaldırıp dümdüz etmeye çalışıyorlar. İkinci ayağında, Auschwitz gibi kamplaşma politikaları yapmak ve Gazzelileri bölmek.” şeklinde konuştu.
“İşgal rejiminin tek hedefi Gazze’yi tamamen yıkmak”
İşgal rejiminin Gazze üzerindeki planlarına dikkat çeken Rakipoğlu, “Gazze’yi Netzarim ve Philadelphi olmak üzere en az iki koridora böldüler. İnsanları güneye zorlayıp, güneyde kamplar kurarak 100-200 bin kişilik insanı her gün HAMAS’la irtibatı var mı yok mu üzerinden bir anlamda soykırıma, kitlesel imhaya, toplu ölümlere sebebiyet verecek şekilde Gazze’yi Gazzesizleştirmek, Filistin’i Filistinsizleştirmek isteniyor. Bunun bir ayağı da Gazzelileri göç ettirmeye zorlamak. İşgal rejimi bazı yerleri güvenli bölge olarak tanımlıyor fakat güvenli bölgeleri de vurduğunu defalarca şahit olduk. Okulları, medreseleri, hastaneleri dünyanın gözü önünde bastılar. Şifa Hastanesi’ni bastıklarına şahit olduk. İşgal rejimi onun altında HAMAS’ın olduğunu iddia etmişti fakat Şifa Hastanesi, israil’in 1967–2005 yılları arası Gazze işgali altındayken yaptığı bir hastaneydi. Dolayısıyla israilin altına belki tünel koyduğu bir hastaneydi. Fakat tünellerin olmadığını da gördük. HAMAS’ın sivilleri kalkan olarak kullanmadığını, israil’in kullandığını net bir şekilde gördük.” ifadelerine yer verdi.
“Müslüman ülkelerin yöneticileri sadece kınamakla yetiniyorlar”
Rakipoğlu , “Gazze için açıkçası bundan sonrası, HAMAS’ın ve israilin alacağı kararlarla ilintili belki de bir boyutta Amerika Birleşik Devletleri’nin baskılarıyla saldırıların durdurması yönünde olabilir. Burada Netanyahu hükümeti savaş varlığı üzerinden hükümetin devamlılığını sağlıyor. Eğer bir ateşkes imzalanırsa Netanyahu hükümeti aşırı sağcılardan oluştuğu için savaş yanlısı isimlerden çökecek. Bu, Filistin açısından olumlu bir sürece tekabül edebilir. Ama bu kadar insan kaybı var. Şu an resmi rakamlarda 50 bin, 60 bin ama bu rakamın en az 4 katı olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Amerika’nın baskısıyla veyahut direnişin israili zedelemesiyle, zarar vermesiyle israil bu savaşı durdurabilir. Onun dışında israili durdurabilecek bir aktörün olmadığını maalesef görüyoruz. İslam devletleri, Müslümanların yaşadığı toplumdaki ülkelerin yöneticileri sadece kınamakla sınırlı kalabiliyorlar.” dedi.
Rakipoğlu, “Husiler’in saldırıları Kızıldeniz’de hem Amerika’yı hem Amerikan müttefiklerini ciddi şekilde rahatsız etti. Gazze temas grupları denilen bir yapı var. Yedi devletin oluşturduğu bir meclis gibi. Türkiye, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan gibi devletler ateşkes sonrası süreci yönetecek. HAMAS ve diğer silahlı grupların da buna muvafık olması gerekiyor. Eğer ateşkes olursa, acilen yapılması gereken şey Gazze’nin yeniden inşası ve Filistin devletinin tesisi. İşgal rejimi israilin Batı Şeria’daki yerleşimlerden çekilmesi ve Kudüs’teki baskınlarını durdurması gerekiyor. Fakat şu anki Netanyahu hükümetinin böyle bir gündemi yok. Netanyahu savaşın başından beri İsrail Hannibal Doktrini’ni uyguluyor. Bu doktrin çerçevesinde festivaldeki İsrail vatandaşlarını öldürdü. Bunu da kabul etti. HAMAS’ın öldürdüğünü iddia etti. Çocuklara yapılanların da hepsinin yalan olduğu ortaya çıktı. Hannibal Doktrini’nde israil, kendi vatandaşı olan askerlerinin ya da sivillerinin ölümüne kasıtlı olarak göz yumuyor. Geçtiğimiz günlerde Kassam Tugayları’nın yayınladığı bir videoda bir esiri israil bombardımanından nasıl kurtardıklarını anlattılar. Tünellerde nasıl kurtardıklarını gösterdiler.” dedi.
Mescid-i Aksa’ya yapılan baskınlar ve “kızıl inek teorisi”ne de değinen Rakipoğlu şunları söyledi: “Son zamanlarda Kudüs ve Mescid-i Aksa’ya yapılan baskınlar, hem Netanyahu hükümetiyle hem de Yahudi inanışındaki kızıl inek hikâyesiyle ilgili. Belli sayıda inek yetiştirilirse Süleyman Tapınağı’nın yeniden inşası başlayacaklarına inanıyorlar. Netanyahu bu bağlamda arkeolojiyi de kullanıyor. Bakanlar toplantısını bile Mescid-i Aksa’nın altındaki bölgelerde yapmıştı. Bu baskınlar hem aşırı sağcı hükümetin hem de silahlandırılmış yerleşimcilerin desteğiyle, bu güçlerin birleşimiyle gerçekleşiyor. Ayrıca Yahudi teorisindeki kızıl inek inancıyla da doğrudan ilişkili.”
“Başta Türkiye olmak üzere tüm Müslüman ülkeler, israili tanımama kararı almalı”
Rakipoğlu, İslam devletlerin Gazze için yapılması gereken adımlara da değinerek,“Müslümanların Gazze için yapacağı tek şey, İsraile karşı askeri mukavemet göstermek. Bunun dışında yapılan yürüyüşler, boykotlar elbette önemli ama İsrail’i etkilemiyor. İsraile karşı açık destek verilmesi lazım. İsrail’i tanımama kararı alınmalı. Bu, başta Türkiye olmak üzere tüm Müslüman ülkelerin boynunun borcudur. 2,2 milyon insan, 30 bin kişi tarafından savunulmaya çalışılıyor. Ellerindeki amatör silahlarla bunu yapmaya çalışıyorlar. Dolayısıyla Müslümanların Filistin’e açıktan destek vermeleri, silah ve askeri destek sağlamaları gerekiyor. İşgal rejimi israile hiçbir şekilde destek verilmemesi gerekiyor. Burada başta Azerbaycan olmak üzere, İsraile petrol taşıyan, İsrail hava sahasını kullanan bütün devletlerin bu soykırımda doğrudan payı olduğunu da ifade etmek lazım.” şeklinde kaydetti. (İLKHA)