9810,94%-0,50
37,89% 0,29
41,03% -0,30
3704,82% 0,00
5951,68% 0,76
Dünya Kudüs Günü, her yıl olduğu gibi bu yıl da Kudüs’ün ve Mescid-i Aksa’nın manevi önemine dikkat çekmek amacıyla çeşitli etkinliklerle anılacak.
Dünya Kudüs Günü münasebetiyle önemli açıklamalarda bulunan Mardin Artuklu Üniversitesi Öğretim Üyesi Abdellatif Abdelghani Meshref, Mescid-i Aksa’nın ve bu kutsal mekânın Müslümanlar için taşıdığı manevi önemin altını çizdi. Meshref, aynı zamanda ekonomik boykotun stratejik bir araç olarak etkin bir şekilde kullanılmasının önemine vurgu yaptı.
Boykotun sadece bir protesto aracı değil, büyük bir stratejik adım olarak görülmesi gerektiğini belirten Meshref, Müslümanların sahip olduğu ekonomik gücün, stratejik bir şekilde kullanılmasının gerekliliğini aktardı.
“Kutsal toprakların işgali, İslam dünyasını hem manevi hem de siyasi olarak birleştirecek büyük bir fırsat sunmaktadır”
İki milyarı aşkın Müslüman için Mescid-i Aksa’nın ne derece önemli olduğuna dikkat çeken Meshref “Mescid-i Aksa, İslam’ın kalbi sayılan en kutsal üçüncü alan olarak, sadece bir cami ya da ibadet yeri değildir. O, tüm Müslümanların ortak mirasıdır, yüzyıllardır her bir Müslüman için sadece dini bir simge değil, aynı zamanda bir birlik sembolüdür. Beytülmakdis, tarihsel olarak İslam medeniyetinin altın dönemlerinin başlangıç noktasıdır ve Müslümanlar için bu bölge, sadece bir yer değil, aynı zamanda bir ideolojiyi, bir direnişi simgeler. Bu kutsal mekân, gerçekten de tüm Müslümanlar için birleştirici bir güçtür. Yüzyıllardır, farklı etnik kökenlere sahip, farklı mezheplerden gelen Müslümanlar bu alan etrafında birleşmişlerdir. Bu birleşim, sadece dini bir birleşim değil, aynı zamanda bir kültürel ve siyasal birleşimdir. Bugün ise bu kutsal toprakların işgali, İslam dünyasını hem manevi hem de siyasi olarak birleştirecek büyük bir fırsat sunmaktadır." dedi.
Mescid-i Aksa’nın, İslam dünyasının karşılaştığı büyük meydan okumalara karşı bir direniş mekanı olduğunu belirten Meshref “Mescid-i Aksa, her bir Müslüman için sadece bir ibadet alanı değil, aynı zamanda bir direniş noktasının simgesidir. Bu toprakların işgali, aslında Müslümanların bir araya gelmesini, ortak bir amaç uğruna birleşmesini sağlayacak bir meydan okuma sunmaktadır. Çünkü her bir Müslüman, bu kutsal mekânı sadece kendi kimliğinin bir parçası olarak değil, tüm ümmetin ortak mirası olarak görmektedir. Bu yüzden Mescid-i Aksa, sadece bir coğrafi alan olmanın ötesinde, bir birleşim gücüdür. Bu birleşim, tüm Müslümanlar için bir simgedir. Mescid-i Aksa’nın sadece İslam’ın kalbi olduğunu söylemekle kalmıyorum; aynı zamanda bu mekân, Batı'nın zulmüne karşı bir direnişin simgesidir. Bu topraklar, Batı’nın işgal ve sömürgecilik tarihine karşı bir direnişin ve başkaldırının kaynağı olmuştur. O yüzden bu toprakların işgali, bizim sadece bir dini meseleye değil, aynı zamanda tüm insanlık adına bir mücadeleye dönüşmüştür.” ifadelerini kullandı.
“İslam dünyası, çok çeşitli siyasi yapılar, mezhebi ayrımlar ve ekonomik sorunlarla boğuşuyor”
Meshref, bugünkü Arap dünyasındaki birlik eksikliğine ve İslam ümmetinin zayıflamış durumuna da değinerek “Bugün Arap dünyasında ve daha geniş anlamda İslam dünyasında büyük bir eksiklik var. Bu eksiklik, birleşme eksikliğidir. Tarih boyunca, İslam dünyası, bir araya gelerek büyük zaferler kazanmış ve güçlü medeniyetler kurmuştur. Fakat bugün, bu birleşim gücü büyük ölçüde zayıflamış durumda. İslam dünyası, çok çeşitli siyasi yapılar, mezhebi ayrımlar ve ekonomik sorunlarla boğuşuyor. Bu da ümmetin birleşme gücünü ciddi şekilde zayıflatıyor. Oysa ki, Mescid-i Aksa'nın işgali, bizlere bu birleşmeyi yeniden kurma fırsatını sunuyor. Kur’an-ı Kerim’de 'Sizi tek bir ümmet yaptık' ifadesi yer almaktadır. Ancak bugün baktığımızda, bu ümmet gerçekten tek bir vücut gibi hareket ediyor mu? Bu sorunun cevabını net bir şekilde vermek zor. Ne yazık ki, bu birliğin sağlanabilmesi için gereken bilinç ve hareket gücü şimdilik yok. Ancak bu durum, bizlere bir sorumluluk yüklemektedir. Çünkü ancak bu birleşim sağlanarak, gerçekten etkili bir mücadele verebiliriz. Bugün, ümmetin karşı karşıya olduğu zorluklar, aslında bir fırsat sunmaktadır. Bu fırsat, birliğimizi yeniden tesis etmemiz ve büyük bir direnişin simgesi olan Mescid-i Aksa etrafında birleşmemiz için bir davettir. İslam ümmetinin yeniden birleşmesi, sadece siyasi bir mesele değil, aynı zamanda bir kültürel, sosyal ve ekonomik meseledir. Ümmetin güçlü bir şekilde birleşebilmesi için ekonomik bağımsızlık da çok önemlidir. Bugün, Batı'nın etkisi altındaki Arap ülkeleri, sadece siyasi olarak değil, ekonomik olarak da Batı'ya bağımlıdır. Ancak bu bağımlılıktan kurtulmak, ümmetin yeniden ayağa kalkabilmesi için şarttır.” şeklinde konuştu.
Meshref, ekonomik boykotun stratejik bir güç olarak kullanılabileceğini ve Müslümanların ekonomik bağımsızlıklarını kazanmaları gerektiğine vurgu yaparak, “Ekonomik boykot, bir strateji olarak yalnızca bir sembol olmamalıdır. Etkili bir araç haline getirilmelidir. Müslüman ülkeler, Batının ekonomik gücüne karşı bir direniş hareketi başlatmalıdır. Bu, sadece Batı’ya bir tepki değil, aynı zamanda kendi iç dinamiklerimizi güçlendirecek bir fırsattır. Ekonomik bağımsızlık, Batı ile olan bağımlılığı kırmak ve kendi ekonomilerini güçlü kılmak için çok önemli bir adımdır.” dedi.
Meshref, sözlerini şu şekilde tamamladı:
“Sonuç olarak, şu anda yaşadığımız zorluklar ve meydan okumalar, aslında büyük bir fırsat barındırmaktadır. Mescid-i Aksa’nın işgali, Batı’nın saldırgan politikaları ve Trump’ın kibirli açıklamaları, Müslümanlar için bir uyanış çağrısıdır. Bugün, İslam dünyası sadece askeri anlamda değil, ekonomik anlamda da güçlü bir duruş sergileyebilir ve bu direnişi daha da büyütebilir. Bu süreç, belki de tüm Arap rejimlerinin değişimine yol açabilir. Çünkü bu rejimler, Batı ile olan ilişkilerine çok bağımlıdır. Ancak bu bağımlılıktan kurtulmanın yolu, ümmetin birleşmesinden ve güçlü bir ekonomik yapı inşa etmesinden geçmektedir. İslam dünyası, yeniden bir araya gelmeli, Mescid-i Aksa etrafında birleşmeli ve bu kutsal alanı işgal eden güçlere karşı direnmelidir. Medeniyetler, tarih boyunca zorluklar karşısında doğmuş ve güçlenmiştir. İnşallah, biz de bu dönemdeki fırsatları doğru şekilde değerlendirir, birlik içinde güçlü bir ümmet olarak yeniden yükseliriz.” (İLKHA)