• BIST 100

    9147,32%1,28
  • DOLAR

    34,54% 0,24
  • EURO

    36,46% 0,34
  • GRAM ALTIN

    2961,34% 0,90
  • Ç. ALTIN

    4965,45% 0,74

Filistin işgalinin kilometre taşı: Balfour Deklarasyonu

GÜNDEM 2.11.2024 12:58:48 0
Filistin işgalinin kilometre taşı: Balfour Deklarasyonu

​Filistin toprakları üzerinde siyonist rejimin kurulmasına, işgal ve katliamlara yol açan “Balfour Deklarasyonu”nun üzerinden tam 107 yıl geçti.

İngiltere’nin dönemin Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour’un ismiyle ün yapmış olan 67 kelimelik mesajla, 107 yıl önce Filistin toprakları siyonistlerin bölgedeki projesi lehine çalınmaya ve gasp edilmeye başlandı.

Birinci Dünya Savaşı devam ederken Aralık 1917'de Osmanlı ordusunun 40 günlük Filistin savunması sona erdi ve Kudüs İngilizler tarafından işgal edildi.

İngilizlerin bu topraklara girmekteki maksatları, bölgede Yahudilerin bir devlet kurmalarına imkân sağlamaktı.

Filistin toprakları üzerinde siyonist rejimin kurulmasına ve işgal ve katliamlara yol açan "Balfour Deklarasyonu"nun üzerinden tam 107 yıl geçti.

Bu Deklarasyon 2 Kasım 1917 yılında yayımlandı. Bu yazıyla bir ümmetin geleceği çizilirken, siyonist işgalcilerin düşünce ve planı için Filistin topraklarının "yurt edinilmesi" kararlaştırıldı. Bu planı savunanlar, Filistin'de haklarının olduğunu iddia etmek için bu topraklara geldiler. Dolayısıyla bu Deklarasyon ve taahhüt, "Bu toprağa sahip olmayan birinin (İngilizlerin) hakkı olmayan başka birine (Yahudilere) söz vermesiydi."

Sykes-Picot Anlaşması

İngiltere bu kirli planını hayata geçirmek için bölgedeki bütün taraflarla anlaşmalar yaptı. Ürdün Kralı Şerif Hüseyin'e mektuplar yazan İngiltere, Filistin'in Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Arapların kontrolünde olacağını söylüyordu. Diğer yandan da bölgeyi bölüştürmek için Fransa ve Rusya ile Sykes-Picot Anlaşması'nı imzaladı. Anlaşmanın bir parçası olan Rusya, daha sonra Sovyetler Birliği'ni kuran Bolşevik ihtilaliyle anlaşmayı deşifre etti ve İngiliz silahının gücüyle işgal rejimini kuran Balfour'un açıklamalarını yayımladı.

Yapılan bu açıklama, İngiltere'nin her birine ayrı ayrı söz verdiği bu çevreler arasında zor bir süreci başlattı. İngiltere Dışişleri ise şoku atlatmak için önemli köşe taşlarını idare etmeye başladı. Özellikle ilk etapta bu Deklarasyonu kabul etmeyen Amerika'yı ikna etme yollarını aradı.

Amerika Başkanı Wilson bunu kabul ettikten sonra İngiltere Dışişleri Bakanlığı Balfour Deklarasyonu'nu beş nüsha şeklinde yayımladı. Belgeler bölge konusunda uzman diplomatlar tarafından, dil ve taşıdığı anlamları önemseyen hukukçular tarafından incelenmeye başlandı.

Deklarasyon İngiltere'yi bağlamadığından İngiltere'deki Siyonizm Birliği Başkanı Haim Weizmann memnun kalmamıştı. Ancak buna rağmen yetersiz de olsa her türlü belgeye muhtaç olduğunu belirtti. Çünkü önemli olan pratikteki uygulama ve bunun zemin bulma şekliydi.

Daha sonra Deklarasyonun içeriği 1922 yılında Birleşmiş Milletlerdeki beş daimî ülke tarafından manda belgesine iliştirildi.  İngiltere'nin Filistin'deki manda yönetiminin başına gelen (fanatik bir siyonist olan) İngiliz Yüksek Komiseri Herbert Samuel bölgeyi yönettiği beş yıllık süre içinde bunu hayata geçirdi.

Siyonistler Balfour Deklarasyonu ile ortaya çıktı

Siyonist varlık birçok sömürgeci çevrenin doğurduğu bir varlıktır. Bunu ortaya çıkarmak için, Balfour Deklarasyonu kadar iyi fırsatı hiçbir zaman yakalamamışlardır.

Bu deklarasyonla aslında İngiltere, tarihi, kültürü ve var olma hakkı olan bir halkın aleyhine bir katliam yaptı. Bu bildiri, İngiltere'nin hem Ortadoğu hem de Hindistan politikası açısından da ayrı bir öneme haizdi. İngiliz siyaseti için Süveyş Kanalı'nın daima açık olması gerekiyordu. İngiltere ise bu konuda Araplara güvenmiyordu.  Aralarında belirli bir menfaat birliği olan Yahudileri oraya yerleştirmek ve onlar vasıtasıyla bu kanalı açık tutmak istiyordu. Hindistan yolu Yahudilerce açık tutulacak, o da rahat nefes almış olacaktı.

Her ne kadar bu bildirinin ortaya çıktığı günlerde Filistin henüz Osmanlı yönetiminden kopmamış ise de kopması da yakın demekti. Nitekim 1920 San Remo Konferansı'na kadar da bu durum gerçekleşti. Balfour Bildirisi bu konferansta kabul edildi. Ayrıca İngiltere bu konferansta asıl amacına da ulaştı ve Filistin mandasını eline geçirdi. Böylece, Balfour Bildirisi'nin özünde yatan isteklerin uygulanabileceği alanın kapıları açılmış oldu.

Balfour'un  siyonist lider Rothshild'e gönderdiği mektupta hitap şekli

Balfour Deklarasyonu olarak bilinen bu mektupta İngiliz Dışişleri Bakanı Balfour, siyonist lider Rothshild'e şöyle hitap etmekteydi:

"Saygıdeğer Lord Rotschild, Majestelerinin Hükümeti adına kabineye sunulan ve kabul edilen Yahudi siyonist isteklerini sempati ile karşılayan müteakip deklarasyonu iletmekten memnuniyet duyarım. Majestelerinin Hükümeti, Filistin'de Yahudiler için bir milli yurt kurulmasını uygun karşılamaktadır ve bu hedefin gerçekleştirilmesini kolaylaştırmak için elinden geleni yapacaktır. Filistin'deki mevcut Yahudi olmayan toplumların sivil ve dini haklarına ve başka ülkelerde yaşayan Yahudilerin sahip oldukları hak ve politik statülerine zarar verecek hiçbir şeyin yapılmayacağı açıkça bilinmeli ve anlaşılmalıdır. Bu deklarasyonu Siyonist Federasyonu'nun bilgisine sunmanızdan memnuniyet duyacağım."

Mektubun yazıldığı tarihte Filistin'deki toplam 660 bin nüfusun 600 bini Müslüman ve Hıristiyan Arap, 60 bini Yahudi'ydi.

Bildiri ile İngilizler Filistin'i Yahudilere yurt olarak gösterdi

Bu mektupla İngilizler, Filistin'i Yahudilere yurt olarak göstererek, bu bölgede bir "Yahudi Devleti"nin kurulmasını desteklemiş ve böylece siyonist işgalin en büyük adımlardan biri atılmıştır. Bu deklarasyondan kısa bir süre sonra 1918'de Amerika, Orta Doğu'da bir "Yahudi devleti" bulunmasının, Ortadoğu politikaları için sağlam bir dayanak oluşturacağını kavradığından dolayı deklarasyonu desteklemiştir. Lord Balfour'un bu mektubu üzerine yürütülen girişimler, 1918 yılında Fransa'nın, hemen ardından da İtalya'nın de desteğini sağlamıştır.

Siyonist rejimin Filistin topraklarında resmen kuruluşunu sağlayan Balfour Deklarasyonu ile siyonistlerin bugüne kadar gelen işgal süreci uluslararası alanda kabul edildi, Filistin'i asimile ve yok etme politikasını başlatmış oldu.

Daha sonra Filistin bölgesi Yahudi göçmenlerin yerleşimine resmen açıldı. Ancak Filistin'e taşınan Yahudiler sadece bölgeye yerleşmemiş Haganah, Irgun, Stern gibi terör örgütleri kurarak Filistin halkı üzerinde baskı ve şiddet uygulamaya başlamıştır. Birinci Dünya Savaşı sürecinden itibaren başlayan bu gelişmeler savaşın son bulmasından sonra hızlanarak devam etmiş, Filistin halkı kendi topraklarında teröre, şiddete maruz kalan bir halk olmuştur. 2'nci Dünya Savaşının ardından da 14 Mayıs 1948'de siyonist rejim de işgal edilmiş topraklarda resmen kuruldu.

14 Mayıs 1948'de siyonistler sözde devletlerini ilan ettiler

14 Mayıs 1948'de siyonistler, Batılıların da desteği ile sözde devletlerini ilan ettiler. Karar, son İngiltere birliklerinin bölgeyi terk ettiği ertesi gün yürürlüğe girdi. Bugünden sonra Filistinli Müslümanlar, 15 Mayıs'ı "Nakbe" yani "felaket" günü diye anmaya başladı.

Başlangıçta Batı Kudüs siyonistlerin, Doğu Kudüs ise Ürdün'ün kontrolünde iken 1967 yılındaki 6 gün savaşları sonucunda Kudüs'ün tamamı siyonistler tarafından işgal edildi.

İngilizlerin bu topraklara girmekteki maksatları, bölgede Yahudilerin bir "devlet" kurmalarına imkân sağlamaktı. Nitekim İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur Belfour tarafından 1917'de yayımlanan ve "Belfour Deklarasyonu" olarak tarihe geçen belgede bu husus dile getirilmiştir. Söz konusu deklarasyonda, "Haşmetli İngiliz kraliyet hükümeti, Filistin'de Yahudi halkı için milli bir devlet kurulmasını memnuniyetle karşılıyor. Bu gayeye ulaşmayı kolaylaştırmak için en değerli mesailerini harcayacaktır." deniliyordu.

Bu husus, Filistin topraklarının işgaliyle Yahudilerin buralara yerleştirilmesinin amaçlandığı 1916'da imzalanan Sykes-Picot Anlaşması'nda da dile getirilmişti. İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanan anlaşmada, Filistin toprakları üzerinde bir "Yahudi devleti" kurdurulması için bu topraklara Yahudilerin yerleştirilmesi karara bağlanmıştı.

Gaye, Yahudilerin o topraklara yığılmalarına imkân sağlamak olduğundan İngiliz işgaliyle birlikte dünyanın değişik yerlerine dağılmış olan Yahudiler de Kudüs'e ve civarına akın etmeye başladılar.  (İLKHA)


Ruhsatsız silaha ceza artırıldı

Katil rejim 64'ü çocuk ve kadın 112 Filistinliyi şehid etti

Antalya'da taşımalı eğitime "sağanak" arası

Marmara ve Kuzey Ege’de fırtına bekleniyor

Güney Marmara'da feribot seferlerine fırtına engeli

Litvanya parlamentosu Paluckas'ın başbakanlığını onayladı

İşgalin Lübnan'a yönelik saldırıları sürerken onlarca şehit ve yaralı var

Bakan Memişoğlu: Bebeklerimizin ölümüne engel olan bir kişiye niye istifa istenir?

ABD, Rusya'ya yönelik yaptırım listesini genişletti

Malatya 159 yıl hapis cezası bulunan şahıs yakalandı

Malatya'da "torbacı" operasyonu: 6 tutuklama

Bakan Tunç: UCM'nin Netanyahu kararı gecikmiş ancak olumlu bir karar

Yazar Turan: Kudüs, cihan hakimiyetinin simgesidir

İstifa eden MHP'li vekillerle ilgili iddialara DMM'den yalanlama

Endonezya, çevrimiçi kumarla bağlantılı 7 binden fazla b hesabını dondurdu  

Putin: Balistik füzelerimizi önleyebilecek hava savunma sistemi yok!

Bakan Fidan: UCM'nin kararı umut verici

Kassam, 15 işgal askerini etkisiz hale getirdi

Fas'ta askeri uçak kazasında 2 kişi öldü

Bakan Tekin Spor Bilimleri Kongresi'ne katıldı

Cevdet Yılmaz: Netanyahu ve çetesinin hukuk önünde hesap vereceği günler yakındır

Bozcaada ve Gökçeada'ya yarınki bazı seferler iptal

HAMAS: UCM'nin Netanyahu kararı tarihsel emsal teşkil ediyor

Filistin ile İspanya arasında 4 mutabakat zaptı imzalandı

HAKSİAD'dan asgari ücret açıklaması

BAE ve ABD'li dışişleri bakanları Gazze'de ateşkesi görüştü

Vali Yavuz: Şu anda 37 alanda inşaat faaliyetlerimiz devam ediyor

HÜDA PAR’dan İslam âlimi Şeyh Said için soru önergesi

Hırvatistan, Bayraktar TB2 satın alacak

HÜDA PAR Milletvekili Dinç: Kadın Doğum Hastanelerinde teşviklerle kadın doktor sayısı artırılmalı

Yükleniyor

Haberi Sesli Oku