11081,21%1,09
40,92% 0,07
47,69% 0,06
4375,80% -0,22
7035,85% -0,26
Gaziantep İl Müftü Yardımcısı Aziz Aktan, öşrün mahiyetine ilişkin yaptığı açıklamada öşrün İslam'da zekat kadar önemli olduğuna vurgu yaptı.
Öşrün kelime anlamının "onda bir" olduğunu hatırlatan Aktan, şunları söyledi:
"Öncelikle öşrün ne olduğunu bilmemiz lazım. Öşür, kelime manası olarak onda bir anlamına gelmekte olup, İslam'ın beş şartlarından biri olan zekatla eşdeğer, zekatla aynı ehemmiyete sahiptir. Bu manada ibadet niyetiyle vermemiz gereken, tarım ürünlerinden, toprak mahsullerinden vermekle mükellef olduğumuz toprak mahsulleri zekatına biz öşür diyoruz. Niye öşür diyoruz? Onda bir olduğu için, bu anlamda, elinde mahsulü olan, mahsul verebilecek nisaba sahip olan bütün kardeşlerimizin elde etmiş olduğu mahsul, ister fıstık olsun, ister hububat olsun, , buğday arpa olsun, ya da zeytin olsun bunun öşrünü yani zekatını garip gurabaya, fakir fukaraya vermesi, aynı namazın farz olduğu gibi, zekatın farz olduğu gibi, haccın farz olduğu gibi, orucun farz olduğu gibi, bu da boynumuzun borcu, Allah'ın bize vermiş olduğu, buyurmuş olduğu bir talimatıdır."
"Zekat, İslam'ın köprüsüdür"
Zekat ve öşrün fakir ile zengin arasında bir köprü olduğuna değinen aktan, "Bunu nasıl anlıyoruz? Cenab-ı Allah (Celle Celaluhu), İslam'ın köprüsü olarak bize sunmuş olduğu, bize vermiş olduğu bir ibadet anlamında şöyle buyurmaktadır. 'Ey iman edenler! Kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardıklarımızın iyilerinden verin. Kendinizin ancak içiniz çekmeye çekmeye alabileceğiniz adi şeyleri hayır diye vermeye kalkışmayın. Bilin ki Allah zengindir, bütün iyilik ve güzellikler O’na mahsustur. buyurduğunu hatırlatarak, öşrün Allah'ın farz kıldığı bir ibadet olduğunu belirtti." ifadelerini kullandı.
"İslam'ın temel prensibi infaktır"
Aktan infak etmenin önemine değinerek, "Bu da toprak mahsulü dışında, ayni ve nakdi varlığımıza da vermemiz gerekendir. Bu ayetten toprak mahsullerinden öşür vermemiz gerektiğini net bir şekilde anlıyoruz. Dolayısıyla Allah'ın bize fermanıdır, farzdır. Peki, bu kuralı öşür vermeyi kim farz kılmış? Burada bizim müdahale şansımız var mı? Hayır. Kuralı koyan Cenab-ı Alla. Kıymetli dostlar, bu dünyada zenginlik imtihanı olduğu gibi fakirlik de imtihandır. Başarı şudur: Hem zenginin hem fakirin kazanma imkanı olan bir imtihanın vesilesi olarak zekat ve öşrü kendimize esas almamız lazım. Kuralı koyan Cenab-ı Allah, onların mallarından, kimlerin? Varlıklı olan, elinde zekat ve öşür verecek kadar malı olmuş, serveti olmuş. Fıstık olsun, diğer mahsurlar olsun, elde etmiş… Şu da bir gerçektir ki bazen ürün olmayabilir, zarar olabilir, mahsul olmayabilir, don felaketi olabilir, yağmur olmayabilir. Mahsul almadığımızda, varlıklı olsa dahi, yani elimizde, bahçemiz bağımız olsa dahi mahsul almadığımız durumlarda mükellef değiliz. Ama belli bir oranda, nisap miktarında mahsulümüz, toprak ürünümüz varsa, bu ürüne sahip olanların mallarında mahrum ve ihtiyaç sahiplerinin hakkı vardır. Dolayısıyla öşür, -ki tam zamanıdır şu anda- toprak mahsullerinin, bölgemiz için daha çok fıstık nimetinin şu anda gündemde olduğu bir dönemdeyiz." dedi.
Öşür, Cenab-ı Allah'ın koymuş olduğu kural gereği, garip gurabanın, fakir fukaranın hakkı, zenginin de görevidir. Onun için bu görevi yerine getirmek suretiyle Yüce Rabbimizin rızasını kazanmaya gayret gösterelim. Zekat ve öşürde şöyle bir mesaj var. Bu malın gerçek sahibi biz değiliz. Bir kuvvet, bir güç, bir emir bizim mahsulümüzün ya da bizim varlığımızın, bizim sahip olduğumuz servetimize müdahale ediyorsa, burada belli bir müşterilerimiz gelişiyor diyorsa, demek ki burada malın ve mülkün gerçek sahibi biz değiliz. Biz emanetçiyiz. Mal da Allah'ın, mülk de Allah'ın, toprak da Allah'ın, yağmur da Allah'ın. Biz sadece emanetçiyiz, emaneti, emanet sahibinin emri doğrultusunda kullanmakla biz görevli ve mükellefiz. Bu anlamda zekat ve öşür bilinci zinde tutmak için bir fırsattır. Değerli dostlar, öşür ibadetinin üç ana başlıkta faydası var. Bunların birincisi topluma olan faydasıdır. Öncelikle zekat ve öşür ibadetiyle toplumda ekonomik adaleti sağlamış oluruz. İkincisi, toplumda muhtaç kesimin ihtiyaçlarını az da olsa telafi etmiş oluruz. Ve ihtiyaç sahibi kardeşlerimizin mutlu olmasına katkıda bulunmuş oluruz. üçüncüsü, zekat ve öşür münasebetiyle, bu vesileyle toplumda huzur, barış, sevgi, saygı ve merhamet duygularının neşv-ü nema olmasına zemin hazırlamış oluruz." şeklinde konuştu.
Aziz Aktan
"Allah'ın emrini yerine getirmiş olmanın sevincini yaşar"
İnfakta bulunup zekat ve öşrünü veren kişinin Allah'ın rızasına nail olacağını kaydederek, "Zekat ve öşür ibadeti veren açısından da şu güzel tarafları var: Birincisi, öncelikle malının zekatını, öşrünü veren, Allah bana nasip etti, ben mahsul elde ettim, bunun şu kadarı garip gurabanın hakkı diye malının zekatını ve öşrünü veren kişi, öncelikle Allah'ın emrini yerine getirmiş olmanın sevincini yaşar. Ben Rabbimin bana verilmiş yolun talimatı tuttum. Bir defa bu konuda bir mükafat elde etmiş olur. İkincisi, malını ve mülkünü zekat ve öşür kirinden arındırmış olur, temizlemiş olur. Üçüncüsü, cimrilik, bencillik, mal ve mülke karşı olan aşırı sevgi ve o bağımlılıktan arındırmış olur. Kendi nefsini cimrilikten, bencillikten ve buna benzer Allah'ın razı olmadığı alışkanlıklardan arındırmış olur. Bu da zekatı verenin, zekat verdiği zaman, öşürü verdiği zaman elde etmek durumu olan güzelliklerdir, meziyetlerdir." dedi.
"Zekatı ve öşrü alan kişi açısından da aslında çok güzelliği var"
Aktan öşrün, zengin ve fakir arasında muhabbet oluşmasına vesile olacağını belirterek, "Öncelikle ihtiyaç sahibi olup da varlıklı kardeşlerimizden zekat ve fitre yardımını gören kişi, o varlıklı olan ağabeylerinden, kardeşinden, komşusundan hoşlanmış olur. Dolayısıyla, ihtiyaç sahibi ile varlıklı kardeşlerimiz arasından kin haset duyguları gitmiş olur. Kin yerine sevgi muhabbet besler, hiddet yerine şefkat, merhamet duyguları gelişmiş olur. Nefret yerine sevgi ve güzel bakış meydana gelir. Ben niye kazandım? Ben niye fakir kaldım? O niye kazandı? Buna benzer kökü ve menşei, hasede dayalı olan duygular gitmiş olur ve garip guraba olan, ihtiyaç sahibi olan kardeşimizin gönül huzuru meydana gelmiş olur. Toplumda kaynaşma, zengin ile fakir arasındaki dayanışma, muhabbet duyguları gelişmiş olur. Bu anlamda şartlara ait olan, imkanı olan bütün kardeşlerimizin malının, mahsulünün zekatını ve öşrünü vermesi, gönül rızasıyla, içten gelebilme niyetle ve öşür niyetiyle, zekat niyetiyle hak eden bir fakire temlik etmek boynumuzun borcudur. Allah (Celle Celaluhu), bütün kardeşlerimizin servetini, mahsulünü, toprak mahsulünü, diğer ayni ve nakdi varlıklarını her türlü musibetten muhafaza eylesin. Toplumda huzur, barış ve muhabbetin hakim olduğu bir enerjiyi, bir ivmeyi kazanabilmeyi cümlemize nasip eylesin." ifadelerini kullandı. (İLKHA)