Tarih: 10.07.2025 16:50

Gençlik ahlaki erozyonun eşiğinde: Dijital kuşatmaya karşı ne yapmalı?

Facebook Twitter Linked-in

Gençlik, aile ve manevi değerlerin yozlaşma ile karşılaştığı bu çağda, İl Müftü Yardımcısı Aslan hem uyarılarda bulundu hem de çözüm önerileri sundu.

İLKHA'ya değerlendirmelerde bulunan Aslan, özellikle sosyal medyanın kontrolsüz kullanımıyla gençlerde ciddi anlamda ahlaki bozulmaların ortaya çıktığını ifade etti.

Aslan, küreselleşmeyle birlikte iletişim ağlarının gelişmesi ve özellikle gençlerin sosyal medyaya kolay erişimiyle ciddi bir ahlaki yozlaşmanın ortaya çıktığını belirtti. Yaşanan sürecin yalnızca dış etkenlerden kaynaklanmadığını, iç dinamiklerde de önemli boşluklar bulunduğunu vurguladı.

Ahlaki erozyonun temel sebeplerinden birinin gençlere yeterince sahip çıkamayan yetişkinler olduğunu ifade eden Aslan, "Büyükler gençlere rol model olamıyor. Onlara rehberlik edecek, yön gösterecek bir duruş sergilenmediğinde genç, yönünü sosyal medyada ya da popüler kültürde aramaya başlıyor" dedi.

"Büyükler küçüklere rol model olmalı"

Sosyal medya kullanımının kolaylaşmasının ardından gençlerde ahlaki yozlaşma baş gösterdiğini dile getiren Aslan, "Özellikle küreselleşme ile beraber iletişim ağlarının gelişmesi ve gençlerimizin, insanımızın bu iletişim ağlarına, sosyal medyaya ulaşım kolaylığı ile beraber gençlerde ciddi anlamda ahlaki yozlaşma baş göstermiştir. Tabii bunun birçok müsebbibi vardır, birçok sebep, birçok faktör söz konusudur. Bizim bakış açımız, kendimizle alakalı olan bir durumdur. Öncelikle burada suç büyüklerin diye düşünüyorum. Yani büyüklerin gençlere sahip çıkamamasıyla alakalı bir durum. Dolayısıyla büyükler öncelikle küçüklere bu konuda rol model olmalı, onlara iyi bir rehber olmalı ki bu ahlaki erozyon en aza inebilsin. Burada birçok problem var ahlaki yozlaşmanın belirtileri veya bariz bir şekilde görüldüğü alanlar şöyle sıralanabilir: Birincisi, ahlaki yozlaşma denildiği zaman gençte bir tüketim çılgınlığı söz konusudur. Yani gençlerimizde özellikle tüketim ve kendini topluma kanıtlama algısı var. Eğer o yerleşmiş, oturmuş, buna göre hareket ediyorsa, burada bir ahlaki erozyonun veya ahlaki yozlaşmanın olduğunu biz söyleyebiliriz." şeklinde konuştu.

İbrahim Halil Aslan

"Namazın farzlarından birisi de vakittir"

Gençlerin vakit sınırını ve enerjisini kontrollü harcaması gerektiğini belirten Aslan, "Bizim gencimiz hakkında bir diğer husus, günümüz gençliğinin özellikle dijital bağımlısı olarak yaşamını devam ettirmesidir. Bu da çok önemli bir şeydir. Halbuki Allah Celle Celalühü bizlere günde beş vakit namazı emrederken, aynı zamanda namazın farzlarından birisi de vakittir. Malum, vakti en iyi değerlendirebilme… Dijital bağımlısı olan bir gencimiz vakit sınırı olmadan, zamanı veya zamansız olarak bütün vaktini, enerjisini, bütün gücünü kuvvetini gereksiz olarak sadece internette dolaşmaya, oyun oynamaya ya da birilerini takip etmeye harcıyor. Yani dijital mecralardan gencimiz kendisini gerçekleştirmeye, kendi içerisindeki olan o dinamiği keşfetmeye fırsat bulamıyor. Dolayısıyla burada da bir bağımlılık söz konusuysa, bu da ahlaki yozlaşmanın göstergelerinden birisidir. Bu dijital bağımlılıkla ilgili tabii tedavi yöntemleri, yolları ve tedavi eden kamu kuruluşları, STK’lar söz konusudur. Gençlerimizi buraya yönlendirmeli, en önemlisi de kendi kendimizi bağımlı yapmadan gençlerimizi bu bağımlılıktan kurtarabilme eğitimini gösterebilmeliyiz." ifadelerini kullandı.

"Gençlerimiz sorumluluktan kaçıyorlar"

Gençlerin sorumluluktan kaçtığı gibi ağır işlerden de kaçtığını söyleyen Aslan, "Baktığımız zaman ilişki anlayışında bozulmalar var, özellikle gençlerimizde. Yani diyelim ki gerek karşı cinsiyle olsun gerek kendi cinsiyle olsun, böyle bir ahlaki erozyonun bariz görülen yerlerinden birisi de ikili münasebetler, dostluklar, ilişkiler vs. Bunu artık ne şekilde yorumlarsanız yorumlayabilirsiniz. Bütün buralarda bizim örfümüze, adetimize, geleneğimize yani toplumun temel dinamiklerine aykırı birtakım hareketler söz konusudur. Ahlaki yozlaşmanın en bariz görüldüğü yerlerden birisi. Bir diğeri ise gençlerimizde şöyle bir durum söz konusu: Sorumluluktan kaçıyorlar. Halbuki bir birey olarak benim hakkım olduğu gibi sorumluluklarım da vardır. Yani Allah Celle Celalühü insanı yaratırken hem hakkını hem de sorumluluğunu beraber yaratmıştır. Dolayısıyla çift taraflı bir varlık olarak bizler hayatımızı idame ettirmekteyiz. Gençlerimize de böyle öğretilmeli. Bizler atalarımıza, dedelerimize baktığımız zaman, küçük yaştaki çocukların veya gençlerin evleri geçindirebildiklerini görüyoruz. Ama bugün 30-40 yaşına gelip hâlâ reşit olamayan, yani kendini dahi idame ettiremeyen, ev geçindiremeyen bir sürü genç sokakta görüyoruz. Tabii burada birçok kesime, özellikle devlete çok önemli görevler düştüğü kanaatindeyiz. En azından gençlerin önünün açılması vesaire… Tabii bu arada şunu da ifade edeyim: Gençler sorumluluktan kaçtıkları gibi ağır işlerden de kaçıyorlar. Ağır işlerden kastım; kendilerini eve hapsediyorlar ve sürekli dijital ortamdır vesaire… İletişimde de zaten zayıflık söz konusu. Ahlaki yozlaşmanın en belirgin görüldüğü alanlardan birisi de gençlerimizin dil ve davranışlarının bozulmasıdır. Kullandıkları dil, bakıyorsunuz ki toplumun diline yabancı. Davranışları da aynı şekilde toplumun davranışlarına yabancı. Nihayetinde böyle bir şey söz konusu değil ama gencimizde bu tezahür ediyor. Dolayısıyla bu konularda kişilerin, sorumlu kişilerin önlem alması kanaatindeyiz." diye konuştu.

"Popüler kültür İslami geleneğimizi hedef alıyor"

Popüler kültürün aynı zamanda İslami geleneğimizi, İslami değerlerimizi, gelenek ve göreneklerimizi hedef aldığını dile getiren Aslan, "Popüler kültür, özellikle gençler üzerinde çok ciddi etkiler göstermektedir. Bunun birçok problemi vardır. Bunlardan birisi şu: Popüler kültür, gençlerde bencilliği ön plana çıkarıyor. Bireysel olmasını, sadece kendini düşünmesini teşvik ediyor. Diğergamlık dediğimiz, İslam’ın öngördüğü îsâr medeniyeti yani başkasını kendi nefsine tercih etme gibi bir düşünce söz konusu değil gençte. Varsa yoksa ben ve ben merkezli bir düşünce yapısı oluşuyor. Popüler kültürün böyle bir yönü var. İkincisi, popüler kültür rol model olmaya uygun olmayan birtakım kişileri ön plana çıkararak gençlerimize onların vasıtasıyla birçok tüketim festivali ya da farklı günler adı altında insanları tüketime sevk ediyor. İnsanların ihtiyacı olmayan şeyleri satın almaya yönlendirerek, yanlış bir algı zemini oluşturuyorlar. Cinsellik algısında bir problem söz konusu oluyor. Gençlerimize yönelik olarak İslam’ın öngörmediği gayrimeşru birliktelikler, dostane ilişkiler, medyada cesur pozlar, teşhircilik… Bütün bunlar cesaret örneği gibi sunularak ahlaki erozyonun daha da artmasına sebep oluyor. Bu sebeple gençlerimizin bu konularda dikkatli olması gerekir. Popüler kültür aynı zamanda İslami geleneğimizi, İslami değerlerimizi, gelenek ve göreneklerimizi hedef alıyor. Bu da gençleri kendi medeniyetine, kendi örfüne, dinine, vatanına, milletine yabancılaştırıyor. Toplumda manevi boşluğun olması da bu sorunları beraberinde getiriyor. Bu boşlukla beraber depresyon girişimlerinde ve depresyon ilaçlarının kullanımında ciddi artış var. Bu da bağımlılıklara, özellikle madde bağımlılığına sebep oluyor. Bu, kişinin hayatını, aile yapısını, toplumun dengesini ve bölgemizin örfünü temelinden sarsacak bir tehlikedir. Çünkü genç, o manevi boşluğu başka yerlerde doldurmaya çalışıyor. Manevi boşluk, toplumda şiddet ve intihar vakalarını da artırıyor. Gençlerde aidiyet duygusu yoksun hale geliyor. Kendisini tanımlarken sadece kendisiyle tanımlıyor; çevresiyle, diniyle, kültürüyle, milletiyle bağ kuramıyor. Peki buna çözüm üretilebilir mi? Elbette üretilebilir. Hem ailelere hem de eğitim sistemine büyük görevler düşüyor." ifadelerine yer verdi.

"Anne babalar çocuklarına örnek olmalıdır"

Okullarda verilen değereler eğitimi derslerinin temel ders haline getirilmesi gerektiğini belirten Aslan, "Ailelerin yapması gereken, gençlere rol model olmaktır. Gerçek anaokulu, anadan öğrenilen terbiyedir. Anne babalar çocuklarına örnek olmalıdır. Bugün aileler gençleriyle iletişim kuramıyor. Genç kendini anlatamıyor, aile anlamıyor. Bir iletişimsizlik söz konusudur. Ailenin dijital denetimidir Aileler, gençlerin internette serbestçe dolaşmasına müsaade etmemelidir. Bunun için yazılımlar, denetleyici araçlar kullanılmalıdır. Okullarda değerler eğitimi güçlendirilmeli, temel ders hâline getirilmelidir. Gençlere karakter kazandıracak, toplumun yapısını yansıtan içerikler sunulmalıdır. Bu eğitim daha küçük yaşlarda verilmelidir. Manevi etkinlik alanları genişletilmeli, gençler manevi boşluğa düşmeden iç dünyalarını doldurabilmelidir. Psikolojik destek sağlanmalı, bu destek sunulurken İslam medeniyetine dayalı psikolojik yöntemler tercih edilmelidir. Gençlerin problemleri Batı’nın reçetesiyle değil, kendi medeniyetimizin reçetesiyle çözülmelidir. Dijital ortamda gençlere örnek olunmalı. Büyükler olarak bu ortamlarda dikkat çekici, değerlerle uyumlu içerikler üretmeliyiz. Kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları bu konuda daha çok çalışmalıdır. Dijital dünyanın ana merkezleri Müslümanlara ait olmadığı için, istenmeyen içerikler öne çıkmaktadır. Bu nedenle Müslümanlar dijital alanda daha çok kendini geliştirmelidir. Son olarak, dinde sıkıcılık ve daraltıcılık algısı da gençleri uzaklaştırmaktadır. Oysa din, insanın ihtiyaçlarına karşılık veren, hayatı kolaylaştıran bir sistemdir. Bu doğru algı, kısa videolarla, dijital içeriklerle gençlerin önüne sunulmalıdır." dedi. (İLKHA)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —