9529,36%1,72
34,54% 0,18
36,03% -0,52
2984,34% 0,77
5006,70% 1,01
Günahlardan arınmanın adı: Tövbe İstiğfar
Tövbe etmek, tıpkı günlük hayatta hata edip karşılığında dilediğimiz özür misali af dilemektir. Kulun rabbinden af dilemesi, bağışlanmak için yakarışıdır. Peki nasıl edilir tevbe? Hepsi bu içerikte...
Başta peygamberler olmak üzere bütün velîler, sâlihler ve sâdıklar; darlıkta ve bollukta, kederde ve sevinçte dâimâ Allah'a duada ve istiğfarda bulunmuşlardır. Zira dünya üzerinde hiçbir kul yoktur ki duaya ve tövbeye ihtiyacı olmasın.
Sevgililer sevgilisi Hz. Peygamber (s.a.v) bile daima dua ve istiğfarla Allah'a yakarışta bulunmuştur.
İbn-i Ömer -radıyallâhu anhumâ- şöyle der:
“Biz, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in bir mecliste yüz defa:
«Allâh’ım! Beni bağışla ve tevbemi kabul buyur! Çünkü Sen tevbeleri çok kabûl eden ve çok merhamet edensin.» dediğini saymıştık.” (Ebû Dâvûd)
Neden istiğfar edilmeli?
İstiğfar, kişinin kusurunun bağışlanmasını Allah'tan istemektir. Allah Gufran'dır. Affedicidir ve merhametlidir. Şüphesiz Allah'ın merhameti, kulun günahlarından çok daha fazladır. Bir kimse günahını Allah'ın merhametinden büyük görmemelidir. Kul günah işler, pişman olur, Gaffar olan, merhameti yüce olan Allah affeder.
Allah'a şirk koşmak dışında tüm günahlar affedilir
Kutsî bir hadise göre Cenâb-ı Hak, kendisinin özel olarak koruduğu kimseler hariç bütün insanların hatalı olduğunu bildirmiş, bu sebeple zâtından mağfiret dilenmesi halinde kusurları bağışlayacağını vadetmiştir.
Kur’an'a ve sahih Hadislere göre, Allah’tan samimiyetle mağfiret dilenmesi halinde şirk dışındaki bütün günahların affedileceği belirtilmektedir. Bununla birlikte diğer bazı naslar göz önünde bulundurulduğunda kul hakkının bağışlanmayacağı anlaşılır, zira bu hakkın sahibi Allah değil kuldur. Ayrıca bağışlanma talebi bir nevi tövbe niteliği taşır. Tövbenin kabul edilmesi için de bazı şartların gerçekleşmesi söz konusudur.
İstiğfar edenlere müjde!Tövbe ve istiğfar, dünyada ve âhirette azaptan kurtuluş vesîlesidir. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurur:
“Allah Teâlâ Hazretleri (şu âyetle) ümmetim için bana iki emân indirdi:
Sen aralarında olduğun müddetçe Allah onlara (umûmî bir) azap indirmeyecektir.
Onlar istiğfarda bulundukları müddetçe, Allah onlara azâb etmeyecektir. (el-Enfâl, 33)
Ben aralarından ayrıldığımda, (Allâh’ın azâbını önleyecek ikinci emân olan) istiğfârı kıyâmete kadar ümmetimin yanında bırakıyorum.” (Tirmizî)
Kur'an-ı Kerim'de BağışlanmakMağfiret kelimesi bir yerde “başkasının kusurunu görmeme” anlamında insana, (el-Bakara 2/263), yirmi yedi âyette de Allah’a nisbet edilmiştir.
Mağfiret kavramı, Kur’an’ın yaklaşık 100 sûresinde yer almak suretiyle Allah’ın engin merhamet ve bağışlayıcılığını ifade etmektedir. Ayrıca, “Şunu bilmelisin ki rabbinin bağışlayıcılığı engindir” (en-Necm 53/32) gibi müjdeleyici beyanlardan başka mağfiret kavramının geçtiği âyetlerin çoğunda mağfiretle birlikte büyük ecir, nicelik ve nitelik açısından üstün değerli rızık ve cennetlerin verileceği beyan edilmektedir.
İnsan ne kadar çaba sarfetse de kendi ölçüleri çerçevesinde bile ideal bir kişi olamaz. Hayatında yaratana ve yaratılmışlara karşı yanlış davranışlarda bulunmadığını kendi vicdanında kabul edecek birinin mevcudiyetini düşünmek kolay değildir.
Bu açıdan bakıldığında en büyük saygıya lâyık olan Allah’ın kendisine karşı işlenen hataları affetmesi kişinin hayata bağlanmasını sağlamakta, ebedî âlem hususunda ümitsizliğe kapılmasını önlemekte ve onu yapıcı bir psikolojiye yükseltmektedir.
Bu konudaki âyetlerin genel muhtevasından anlaşılacağı üzere affedicilik geniş kapsamlı ilâhî bir vasıf olmakla birlikte gerçekleşmesi insanda bulunması gereken bazı niteliklere bağlıdır. Bunların başında tereddütsüz iman gelir. Birçok âyette buna yararlı davranışlar da (amel-i sâlih) eklenmiştir.
Enfâl sûresindeki âyetlerde (8/2-4) Allah katında yüksek dereceler, mağfiret ve tükenmez rızkın vaad edildiği tereddütsüz imanın vasıfları şöyle sıralanmıştır: Allah’ın anılması halinde kalbin korkuya yaklaşan bir saygıya bürünmesi, Kur’an âyetlerine vâkıf olunduğu oranda imanın pekişmesi, Allah’a tevekkül edilmesi, namazın kılınması ve Allah yolunda harcama yapılması.
İstiğfar nedir, nasıl getirilir?İstiğfar, hatadan pişman olmak ve Yaradandan af dilemektir.
Tövbe, Hakk’a dönüş demektir. Hakk’ı unutan ya da O’ndan gafil olan bir kulun, girdiği yanlış yolun farkına varıp yüzünü ve gönlünü Rabbine yöneltmesi ve affını dilemesidir. Böyle bir kulun kalbi büyük bir nedâmetle, için için yanar ve ılık gözyaşlarıyla Rabbine gönlünü açar. İşte bu yanış ve pişmanlık “tevbe”dir. Ardından af dilemek için kalplerden taşan niyazlar da “istiğfar”dır.
Günahlardan bağışlanmak için en kısa istiğfar şu şekilde getirilir:
'Estağfirullah El Azim.'
Anlamı:
“Şânı pek yüce olan Allah’tan bağışlanmamı diliyorum.” ifadesidir.
Büyük tövbe duası nasıl okunur, anlamı nedir?Arapça:
Anlamı:
'Mağfiretini talep ediyorum Allâh’ım! Bağışlamanı diliyorum Rabbim! Kusur ve günahlarımdan beni tertemiz kılmanı istiyorum Yüce Mevlâm!
(Bir aciz kul olarak ben) Kerîm olan, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan, dâimâ diri (el-Hayy) ve her şeyin kendisiyle ayakta durduğu ve varlığını sürdürdüğü (el-Kayyûm) Yüce Rabbimin mağfiretini (bağışlamasını) niyaz ederim. O’na yönelir ve Yüce Zât’ından bizlere tevbe, mağfiret ve hidâyet lutfetmesini talep ederim. Zira tövbeleri kabul eden ve kullarına son derece merhametli olan O’dur. Kendi nefsine zulmeden ve ölmeye de, hayatta kalmaya da, yeniden dirilmeye de kendi iktidârı olmayan aciz bir kul olarak Rabbime tövbe ederim.'
Kul, “Estağfirullah” sözü ile hatasının farkında olarak, Cenâb-ı Hak’tan hiçlik duygusu içinde bağışlanmayı isterken, yine Hz. peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’den nakledilen “Seyyidü’l-İstiğfâr” sözleri ile de Rabbine, yeniden bir kulluk sözü verir. Diğer bir ifadeyle “Elest bezmi”ndeki ahdini tazelemiş olur.
Seyyidü-l İstiğfar duası nedir, nasıl getirilir?Arapça:
“Ey Allâh’ım! Sen benim Rabbimsin. Sen’den başka ilâh yoktur. Beni Sen yarattın ve ben Sen’in kulunum. Ve ben îmân ve ubûdiyetimde/kulluğumda gücüm yettiği kadar Sen’in ahd ü misâkın üzereyim. Yâ Rabbi! Yaptıklarımın şerrinden Sana sığınırım. Sen’in bana ihsân ettiğin nimetleri ikrar ve îtirâf ederim. Kendi kusur ve günahlarımı da ikrar ve îtirâf ederim. Yâ Rabbi! Sen beni af ve mağfiret eyle. Zira Sen’den başkası günahları af ve mağfiret edemez.” (Buhârî, Deavât, 2, 16)