9864,5%-0,52
35,07% 0,09
36,62% 0,76
2956,24% 1,25
4799,21% -0,50
HÜDA PAR Genel Başkan Vekili Şahzade Demir, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, “Adı veya sıfatı ne olursa olsun 'yasallık' kisvesine büründürülerek kumarın teşvik edilmesi kabul edilemez. Devlet, kumarı teşvik etmekten vazgeçmeli; kumarı 'mi
TBMM’de basın toplantısı düzenleyen HÜDA PAR Genel Başkan Vekili ve Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir, iç ve dış gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu.
Polonez işçilerinin haklı talepleri karşılanması gerektiğini ifade ederek sözlerine başlayan Demir, “Polonez Et Fabrikası’nda çalışan işçilerin sendikal haklarını kullanmaları nedeniyle işten çıkarılmaları ve kötü çalışma şartlarına karşı başlattıkları eylem devam ediyor. Fabrikada çalışan 146 işçinin işten çıkarıldığı belirtiliyor. İşçiler, düşük ücretler, aşırı mesai, ağır iş yükü ve baskılarla karşı karşıya kaldıklarını belirterek anayasal sendikal haklarını kullanmak istediklerini; ancak bu taleplerine işten çıkarılma yoluyla karşılık verildiğini ifade ediyorlar. 146 işçinin işten çıkarılması, yalnızca Polonez Et Fabrikası’nda değil, genel olarak Türkiye'deki sanayi sektöründe işçi haklarının ne denli kırılgan ve korumasız olduğunu ortaya koymaktadır.” dedi.
“HÜDA PAR olarak, adil bir çalışma düzeni sağlanana kadar bu sürecin takipçisi olacağız”
“HÜDA PAR olarak, Polonez Et işçilerinin haklı mücadelelerini destekliyoruz.” diye belirten Demir, “Çalışanların anayasal bir hak olan sendikal örgütlenme girişimlerinin işten çıkarmalarla engellenmesi kabul edilemez bir durumdur. Kadın işçiler dâhil herkese haftanın 7 günü çalışmayı dayatmak ve maaş adaletsizlikleri gibi iddialar, durumun vahametini göstermektedir. İşçilerin düşük ücretler, ağır çalışma şartları ve eşitsizliklere karşı seslerini yükseltmesi hem insan onurunun hem de adaletin gereğidir. İşçi-işveren ilişkilerinde karşılıklı adalet ve hakkaniyet esas alınmalı, işçilerin hak mücadelesini baltalamak yerine çözüm yolları aranmalıdır. Bu bağlamda Polonez işçilerinin seslerini duyurmak amacıyla gerçekleştirdikleri oturma ve yürüyüş eylemlerine herhangi bir engel getirilmemelidir. HÜDA PAR olarak, adil bir çalışma düzeni sağlanana kadar bu sürecin takipçisi olacağız.” ifadelerini kullandı.
“Devlet, kumarı teşvik etmekten vazgeçmeli. ‘Milli’ piyango, kumar mevzuatına tabi tutularak yasaklanmalı”
Devlet eliyle düzenlenen ve özellikle yılbaşı döneminde öne çıkan 'Milli Piyango' adı altındaki kumar organizasyonunun toplumu ifsat ettiğinin altını çizen Demir, devletin kumarı teşvik etmekten vazgeçerek kumarın her türlüsünü yasaklaması çağrısında bulunarak şunları kaydetti:
“Devlet eliyle düzenlenen ve özellikle yılbaşı döneminde öne çıkan 'Milli Piyango' adı altındaki kumar organizasyonu toplumu ifsat etmektedir. Söz konusu kumar organizasyonunun “milli” adıyla anılması, kumarı normalleştirmektedir. Devletin, bireyleri ve toplumu kumardan koruma yükümlülüğüne rağmen, 'piyango' gibi kumar organizasyonlarını 'yasal' hale getirip teşvik etmesi, televizyon ve internet platformlarında piyango reklamlarının hiçbir kısıtlamaya tabi tutulmadan yapılması, kumarı açık bir toplumsal tehlikeye dönüştürmektedir. 'Şeytan işi pislik'lerden biri olan kumar, 'şans oyunları' şeklinde isimlendirilerek masumlaştırılmakta, bireyleri çalışmak ve üretmek yerine 'kolay yoldan zengin olma' hayaline yönlendirmekte, emek ve azimle başarı kültürünü zayıflatmaktadır. Toplumda 'şansa' dayalı bir zenginlik anlayışının yerleşmesi, sosyal ve ekonomik açıdan son derece yıkıcı sonuçlar doğurmaktadır. Adı veya sıfatı ne olursa olsun 'yasallık' kisvesine büründürülerek kumarın teşvik edilmesi kabul edilemez. Devlet, kumarı teşvik etmekten vazgeçmeli; kumarı 'milli' olmaktan çıkarmalı ve şeytan işi birer pislik olan kumarın her türlüsünü yasaklamalıdır.”
“Gençlerimizi ve çocuklarımızı desteklemek için somut adımlar atılmalı”
Ülkede, gençlerin yuva kuramama sorununun, ekonomik sıkıntıların derinleşmesiyle daha da büyüdüğüne işaret eden Demir, “Evliliği kolaylaştırmak için sunulan krediler, hızla artan fiyatlar karşısında yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle yapılan yardımlar, gençlerin yuva kurmasına ciddi katkı olacak seviyeye çıkarılmalı, özellikle beyaz eşya desteği gibi doğrudan yardımlar hayata geçirilmelidir. Öte yandan, çocuklarımızın ve gençlerimizin sağlıklı bireyler olarak yetişmesi için dijital dünyanın zararlarından korunmaları elzemdir. Sosyal medya ve online oyun bağımlılığı; uyku düzensizliği, obezite, depresyon, anksiyete, yalnızlık ve öz güven eksikliği gibi pek çok soruna yol açmaktadır.” dedi.
16 yaş altı çocukları sosyal medya ve online oyunların zararlarından korumak için yasal düzenlemelerin gerekliliğine dair açıklamaları desteklediklerini vurgulayan Demir, “Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Sayın Abdulkadir Uraloğlu’nun, 16 yaş altı çocukları sosyal medya ve online oyunların zararlarından korumak için yasal düzenlemelerin gerekliliğine dair yaptığı açıklamayı destekliyoruz. Çocukların mental ve fiziksel gelişim süreçleri tamamlanmadığı için dijital dünyayla kontrolsüz temas halinde olmaları, onları tehlikelere açık ve savunmasız bırakmaktadır. Bu bağlamda, sosyal medyanın olumsuz etkilerini engelleyecek bir denetim mekanizması oluşturulmalı, zararlı içerikler tespit edilerek erişimi engellenmeli ve gerekli cezai işlemler uygulanmalıdır.” şeklinde konuştu.
“Engelli öğretmen adayları, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde atanmayı beklerken maalesef beklentileri gerçekleşmedi”
Engelli öğretmen alımlarının daha fazla geciktirilmemesini söyleyen Demir, “Bakanlığa bağlı resmi kurumlarda çalışan engelli öğretmen sayısı 11 bini aşmış durumdadır. Nisan 2023’te yapılan en son atamayla 4 bin 300 engelli öğretmen kadro sahibi olmuştu. Depremin de etkisiyle ülkedeki engelli sayısı artmış durumda. 2024 EKPSS’ye giren yaklaşık 2500 engelli öğretmen adayı olmasına rağmen atama yapılmadı. 28 Nisan 2024'te yapılan EKPSS'nin sonuçları Mayıs ayında açıklandı ve engelli öğretmenler için sıralama belirlendi. Engelli öğretmen adayları, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde atanmayı beklerken maalesef beklentileri gerçekleşmedi. Ağırlaşan ekonomik şartlar göz önünde bulundurularak atamalar daha fazla geciktirilmeden yapılmalı, beklenti içinde olan adaylar ve ailelerinin mağduriyetleri bir an önce giderilmelidir.” diye belirtti.
“Diplomalı işsizler ordusu yetiştirecek bir yükseköğretim sisteminin ülkeye getireceği yük çok büyüktür”
Üniversitelerin problemlerine dair de değerlendirmelerde bulunan Demir şunları kaydetti:
“Ülkemizde 208 üniversitede okuyan öğrenci sayısı yaklaşık yedi milyon kişidir. Bu öğrencilerin yaklaşık üç milyonu uzaktan ve açık öğretim programlarında okuyor. Geriye kalan ise örgün öğretim programlarına devam ediyor. Türkiye ile hemen hemen aynı nüfusa sahip olan Almanya’da yükseköğretimde okuyanların sayısı 3 milyon 400 bin civarında olup ülkemizdeki öğrenci sayısının yaklaşık yarısı kadardır. Gerek Almanya ve gerekse de diğer ’gelişmiş ’ ülkelerde okuyan öğrencilerin oranı ülkemizden daha düşük olmasına rağmen akademik araştırma, program geliştirme, ülke ekonomisine katkı sağlama ve üniversite mezunlarının istihdamı bizden daha fazladır. Ülkemizde her yıl bir milyon civarında yükseköğretim kurumlarından mezun olan öğrenciler sadece diplomalarını alarak işsizler ordusuna katılıyor. Üniversiteler asli fonksiyonlarını icra edebilmek için siyasi ve ideolojik saikler ile arasına keskin bir mesafe koyabilmelidir. Üniversitelerimizin bilim, fen, teknoloji, çağın standartlarını yakalama, ilerleme, erdemli bir nesil yetiştirerek ülkenin geleceğini inşa etme ve özellikle de gençliğin fonksiyonel istihdamı anlamında ülkenin ihtiyaçlarını karşılayabilecek standartları yakalaması çok önemlidir. Aksi halde ülkenin geleceğinin büyük bir risk altında olacağı muhakkaktır. Diplomalı işsizler ordusu yetiştirecek bir yükseköğretim sisteminin ülkeye getireceği yük çok büyüktür.”
“İşgalcilerin tankları Gazze’den, Suriye’den, Lübnan’dan gerekirse askeri müdahaleyle çıkarılmalıdır”
Sözlerine dış gündemdeki bazı meseleleri değerlendirerek devam eden Demir, ilk olarak terör rejiminin işgal faaliyetlerine dair konuşarak İslam ülkelerine önemli çağrılarda bulundu. Demir, “Gazze, Batı Şeria ve Lübnan’da fiili işgal gerçekleştiren siyonist işgal rejimi, Suriye’de de Baas rejiminin devrilmesinin ardından işgal faaliyetlerine başlamıştır. 1974 Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması'nın çöktüğünü ilan eden siyonist Netanyahu, Golan Tepeleri'nin 'sonsuza kadar israilin ayrılmaz bir parçası' olacağı açıklamasını dünyanın gözünün önünde yapabilmiştir. On binlerce kadın ve çocuğun kanının aktığı Gazze’deki soykırıma rağmen İslam dünyası ve uluslararası kuruluşların sessiz kalması, bugün işgal rejiminin Suriye’ye kadar giren tanklarına adeta yakıt olmuştur. Gazze’de bir yılı aşkındır devam eden soykırımı durduramayan, işgal rejimine caydırıcı bir yaptırım uygulayamayan BM, bugün işgal rejiminin çöktüğünü ilan ettiği anlaşmaya karşı hangi somut adımı atabilecektir? Hiçbir caydırıcılığı kalmayan uluslararası kuruluşlar ya kendilerini feshetmeli ya da revize etmelidir. Filistin’den sonra Lübnan’a oradan da Suriye’ye yönelen işgal, bu haydut çetenin geleceğe dönük planlarını ortaya koymaktadır. İslam dünyası artık bu terör çetesine karşı fiili olarak bir müdahaleyi gündemine almak zorundadır. İşgalcilerin tankları Gazze’den, Suriye’den, Lübnan’dan gerekirse askeri müdahaleyle çıkarılmalıdır. Aksi halde işgalcilerin durdurulması mümkün olmayacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
“Türkiye, Afrika’da ve tüm İslam coğrafyalarında uzlaşının merkezi olma rolünü üstlenmeye devam etmelidir”
Son olarak Somali ve Etiyopya arasında imzalanan Ankara Anlaşmasına değinen Demir, “Somali ile Etiyopya arasında yaklaşık bir yıldır devam eden ve çatışma riski arz eden gerilimi Türkiye'nin arabuluculuğunda sona erdiren Ankara Anlaşması önemli bir başarıdır. İki ülke arasında Somaliland ile başlayan ve Puntland eyaleti ile büyüyen krizde başta işgal rejimi olmak üzere bazı bölge ülkelerinin aktif rol aldığı bilinmektedir. Türkiye’nin Ankara uzlaşmasıyla Afrika Boynuzu’nda barış ve istikrarı hedefleyen ve çatışmacı politikaları ve güçleri devre dışı bırakan hamlesi önemlidir. Çatışma ve istikrarsızlıklardan güç alan emperyalist güçlere karşı komşu ülkelerinin diplomasi ve uzlaşı politikası sürdürülmelidir. Türkiye, istikrarsızlığın merkezi haline getirilmeye çalışılan Afrika’da ve tüm İslam coğrafyalarında uzlaşının merkezi olma rolünü üstlenmeye devam etmelidir.” dedi. (İLKHA)