10941,79%3,14
41,93% -0,15
48,75% -0,23
5539,53% -0,59
9439,52% -0,12
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, partisinin İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkanlığı tarafından Van’daki bir otelin konferans salonunda gerçekleştirilen “Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı”nda selamlama konuşması gerçekleştirdi.
"Kürt meselesi bir şiddet sorununa, bir asayiş sorununa indirgendi"
Kürt meselesinin çözümüne yönelik daha önce de bazı süreçlerin yaşandığını hatırlatan Yapıcıoğlu, "Maalesef o yaşanan süreçler istenen şekilde başarıyla sonuçlanmadığı için el-an içinde olduğumuz süreçle ilgili de bazı kaygılar, bazı endişeler, bazı şüpheler, acabalar var. Önceki süreçlerin başarısızlıkla sonuçlanmasının pek çok nedenleri var. En önemlilerinden bir tanesi de, bizim bir şiddet sorunumuz var. Ve bizim bu şiddet sorunu başlamadan önce 200 yılı bulan bir Kürt meselemiz var. Biz çoğunlukla bu iki meseleyi birbirine karıştırdık. Devlet ve devlet yetkilileri çok defa devlet aklı, Kürt meselesini bir şiddet sorununa, bir asayiş sorununa indirgedi ve buna ancak silahla mukabele edeceğini ve şiddeti silahla bastıracağını düşündü ve bugüne kadar geldik. Fakat sorun sadece bir asayiş sorunu değildi. Elbette bizim böyle bir sorunumuz var ama neticede Kürt kardeşlerimizin bir hak talebi, hukuku olmadığı için tahakkuk edemeyen bir kardeşlik meselesi olarak kardeşlerinden istedikleri şeylerin karşılamaması gibi bir meseleleri, bir sorunları vardı. Meşru talepleriyle gayrimeşru yöntemlerin birbirine karıştırılması, sorunu bir anlamda çözümsüzlüğe mahkum etti, bugüne geldik." dedi.
"Hataları unutmak belki onların tekrarına yol açabilir diye endişe ediyoruz"
Önceki hatalardan ders çıkarılmış olmasını temenni eden Yapıcıoğlu, "Yapılan açıklamalar bu konuda bizi ümitlendiriyor. Devletin bazı yanlışlar yaptığı, önceki dönemlerde bakıldığı gibi salt bir asayiş sorunu olarak görüp silahla, şiddetle, askeri yöntemlerle bunu bastırmanın yol olmadığı, çözüm olmadığı anlaşılmıştır gibi beyanlar ya da bu manaya gelen cümleler bizim bu süreçle ilgili ümidimizi doğrusu güçlendiriyor. Geçmişin acıları üzerine elbette gelecek inşa edilemez. Fakat geçmişte yapılan hataların tekrar edilmemesi için o hataların ne olduğu konusunda mutlaka tespit ve teşhislerimizi doğru yapmak, yapılan yanlışları iyi tahlil etmek ve buna göre nasıl bir çözüm arayacağımızı ortaya koyup tedaviyi ona göre yapmamız gerekir. Hataları unutmak belki onların tekrarına yol açabilir diye endişe ediyoruz. Bu nedenle geçmişin hatalarından ders çıkarılana kadar yeri geldiğinde, biraz önce ifade etmeye çalıştığım gibi, geleceği onun üzerine bina etmek ya da onları kaşıyarak işi çözümsüzlüğe mahkum etmek amacıyla değil. Ama ders çıkarıp inşallah daha sağlıklı bir zeminde meselelerimizde çözüm aramak için bunları zaman zaman dile getiriyoruz." diye konuştu.
"Komisyonda bütün toplantılara eksiksiz iştirak ettim, elinizden gelen katkıyı da sunacağız"
Meclis'te "Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu" adı altında bir komisyon kurulduğunu hatırlatan Yapıcıoğlu, "Komisyonun 51 üyesi var. Bu üyelerden birisi de benim. Şimdiye kadar 15 toplantı yaptık. 130'un üzerinde sivil toplum kuruluşu temsilcisi, akademisyen ya da siyasi kimliği olan insanlar, bu meseleyle ilgili olanlar, türlü şekilde ilgili olanlar dinlendi ve belli bir noktaya geldik. Komisyon kurulmuş olması bile başlı başına önemlidir. Meclis'in çatısı altında böyle bir komisyon kurulmuş olmasını önemsiyoruz. Bu nedenle, bunu atfettiğimiz önemden dolayı, bizzat Genel Başkan sıfatıyla partimi ve arkadaşlarımı orada temsil etmek üzere o komisyon çalışmalarının tamamına katıldım. Bütün toplantılara eksiksiz iştirak ettim. İnşallah elinizden gelen katkıyı da sunacağız. Komisyon çalışmaları önemlidir. Meclis'te temsil edilen partilerin 11'inin orada bulunması ve katkı vermeye çalışması, herkesin bu soruna artık bütünlüklü bir şekilde bakıp buna bir çözüm bulması gerektiği konusunda aynı fikirde olması, çözüm yollarıyla ilgili fikirler farklı olsa da, ihtilaf edilse de bu meselenin artık çözülmesi gerektiği konusunda söz birliği edilmiş olması kıymetlidir. Bunun kıymetini bilmek gerekir." değerlendirmesinde bulundu.
"Meselelerin çözümsüz kalması, emperyalist müdahalelere açık bir coğrafyayı getirir"
HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu, şöyle devam etti:
"Farklı farklı kelimeler, kavramlar ya da cümlelerle ifade edilse de kimi demokratikleşme, kimi kardeşlik, kimi iç cephenin tahkim edilmesi, kim başka başka kavramlarla ifade etse de aslında bunların hepsi çözüm konusunda bir mecburiyet olduğunun ifadesidir. Bizim başka bir yolumuz, başka bir yöntemimiz yok. Mutlaka bu meselemizi öyle veya böyle, şu veya bu şekilde halletmek mecburiyetimiz vardır. Zira meselelerden çözümsüz kalması, daha önce de ifade ettiğim gibi, emperyalist müdahalelere açık, huzursuz bir coğrafya, heba olan nesiller ve ekonomik çöküntü… Bunu hep birlikte yaşadık, bunun bedelini ödedik.
Sorun hepimizindir, mesele hepimizindir. Herkesin bu konuda elini taşın altına koymak suretiyle çözüme katkı sunması bir zorunluluktur. Mesela biraz önce ifade ettiğim gibi iki asra yaklaşan 1839 Tanzimat Fermanı'na götüreceksek. Oradaki Tanzimat Fermanı'yla birlikte batılılaşma ve merkezleşme politikaları aslında sorunun başlangıcı olarak pek çok kişi tarafından kabul ediliyor. O günden bugüne artarak devam eden Cumhuriyetin ilanından sonra tamamen inkar ve red üzerine bir kimliğin, bir halkın, bir kavmin, bir dilin inkar edilmesi, yok farz edilmesi ve tarih boyunca yapmış olduğu fedakarlıkların, tarih boyunca ortaya koymuş olduğu çabaların görülmemesi, red edilmesi meseleyi başka bir boyuta taşıdı ve daha sonra akabinde çok acı olaylar… Yüz binlerle ifade edilen ölümler ve araya giren bu hukuksuzluk…"
"Ümidimizi muhafaza edeceğiz ve ümidimizi büyüteceğiz"
İki asra yaklaşan geçmişi olan bir meseleyi birkaç ay ya da birkaç yılda çözmenin mümkün olmadığını ifade eden Yapıcıoğlu, "Bir süreçtir. Ama önemli olan o iradenin gösterilmesi, onun ortaya konulması ve bu konuda çaba sarf edilmesidir. Elbette mesele çok boyutludur. İşin siyasi yönü, işin psikolojik yönü, sosyolojik yönü, işin ekonomik yönü, hatta işin uluslararası boyutu vardır. Bu kadar çok boyutlu ve bu kadar köklü bir meseleyi çok basit bir iki dokunuşla çözmek ya da çok kısa bir süre içerisinde çözmek mümkün değildir ama bu çözüm imkânsız da değildir. Ben ümitvarım ve asla bu ümidimi kaybetmeyeceğim. Zira Ümitsizlik asla bizim kitabımızda yazmaz. Ümidimizi muhafaza edeceğiz ve ümidimizi büyüteceğiz. Ümidimizi büyütecek hal ve hareketler yapacağız. Sorunu çözmek için sağlam bir irade, bir samimiyet ve zamana ihtiyacımız var. Eğer çözüm iradesi sağlamsa küçük engellere takılmayacak. Eğer samimiyet varsa, bunun yolu tekrardan mümkündür." şeklinde konuştu.
"Kürtler, Allah, Kürt'e ne hakkı vermişse onu istiyor"
Komisyon Başkanı ve aynı zamanda Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş'un Diyarbakır ziyaretini hatırlatan Yapıcıoğlu, "Orada Sayın Meclis Başkanı'nın konuşmasını bitirirken Kürtçe bir dörtlükle bitirmesi çok yoğun bir şekilde tartışıldı. Yani orada birliği, beraberliği, kardeşliği el ele gönül gönülde vermeyi ifade eden Sayın Meclis Başkanı'na sadece bunu Kürtçe ifade etmiş olması bile birilerini zıplattı. Bazen soruyorlar, diyorlar ki biz Kürt'e, Kürtçe'ye, Kürt'ün diline karşı değiliz 'ama'... 'Ama'dan sonra geliyor işte, peki aması ne? 'Resmi bir makamda oturanın onu söylemesine de eyvallah ama resmi hesaptan bu nasıl yayınlanır?' Peki Kürtçe nerede olacak? 'Burada değil.' Kemalist Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında da değil. Stalinist Rusya'da Kafkas Kürtler'in dört bir tarafa sürüldüğü dönemde bile Kürtler kendi evlerinin içerisinde Kürtçe konuştular ve Kürtçeyi bugüne kadar taşıdılar.
Yani siz ne demek istiyorsunuz? Sokakta konuşun, çarşı-pazarda konuşun, evinize de konuşun ama resmi yerlerde Kürtçe, zinhar konuşulmasın! Sonra da çıkın deyin ki yahu Kürt'ün neyi eksik? Ya da hele söyle bakalım, benim Kürt kardeşim ne istiyorsun? Bir dakika kardeşim. Ben bir Kürt olarak neden isteyen pozisyonundayım? Niye istiyorum ki? Sen de bana, sen benden ne istiyorsun? Benim dilimden ne istiyorsun? Benim tarihimden ne istiyorsun? Neden beni bugüne kadar yok farz ettin? Bir ara bir televizyon programında sordular. Kürtler ne istiyor? Ben de dedim ki, Allah, Kürt'e ne hakkı vermişse onu istiyor. Eğer Kürt, Allah'ın verdiği haklardan bir kelime, bir gram fazlasını istiyorsa haksızlık ediyor. Ama Allah'ın verdiği hakkı sen de vermiyorsan, gasp ediyorsan, sen zulüm ediyorsun." değerlendirmesinde bulundu.
Kürt meselesinin çözümünde adaletle hareket edilmesi gerektiğini vurgulayan Yapıcıoğlu, "Allah bizden adaletli olmamızı istiyor. Mutlak suretle hem de... Ve bunu hocalarımız her cuma, her camide minberden inmeden önce okudukları ayetle bize hatırlatıyorlar, 'Allah mutlak surette sizden adaleti, iyiliği ve akraba yardım etmenizi size emreder.' Bu kesin bir emirdir. Eğer biz adaletten ayrılmamayı hedef olarak belirlersek ve Allah Resulü Aleyhisselatu Vesselam Efendimizin bize çizdiği perspektifle meseleye bakıp, kendimize istediğimizi kardeşimiz için de istesek ya da bize yapılmasını istemediğimiz bir hareketi başkasına yapmayı kerih görürsek, yapmazsak bu meseleyi çözebiliriz." dedi.
Yapıcıoğlu, "İnşallah ben bu sefer çözüme biraz daha yakın olduğumuzu düşünüyorum, öyle ümit ediyorum. Geçenlerde basına yansıdı, Altan Bey'in bir açıklaması işte önceki çözüm süreci Suriye'ye kurban edildiği mealinde bir şeyler söyledi. Şimdi yine mesele birbirleriyle bağlantılı. Fakat bizim şunu unutmamamız lazım, meselelerimiz çok boyutludur dedim, evet. Fakat bizim şunu da iyi değerlendirmemiz lazım, eğer biz meseleyi ya bütün yönleriyle bir anda çözeceğiz ya da hiçbir şeye razı gelmeyiz pozisyonuna gelirse kendi işimizi zorlaştırırız. Eğer bir sorunun parçalara ayrılması şeklinde çözümü mümkünse parça parça bunu ele alıp çözmek akıllıca olandır ve çözüme daha kolay götürür inşallah." diye ekledi.
"'Kürt'ün gururu, Türk'ün onuru; altın orandır"
Konuşmasının başında ifade ettiği "şiddet sorununa" değinen Yapıcıoğlu, "Bir 'sorunumuz' var; şiddet sorunu. Bir de 'meselemiz' var; 200 yıllık olan bir mesele. Bu ikisini de birbirine karıştırmamak ve şunu da asla yapmamak lazım. Siz eğer elinde silahla, sorunu ben şiddet yöntemiyle çözeceğim veya sorunu duyuracağım diyen insanlarla bütün bir milletin, bütün bir Kürt kavminin meselelerini oturup konuşacağım derseniz siz başta birinci düğmeyi yanlış iliklemiş olursunuz. Bunu yapmaya hakkımız yoktur. Zira çok defa Komisyonun Başkanı Sayın Kurtulmuş'un ifade ettiği gibi 'Kürt'ün gururu, Türk'ün onuru; altın orandır.' Bunu korumak gerekir. PKK'nın elindeki silahtan en büyük zararı görmüş olan Kürt milletine, işte bu sizin temsilcinizdir ve sizin hakkınızı, hukukunuzu onlarla pazarlık veya müzakere edeceğiz derseniz, siz Kürt'ün onurunu da gururunu da çiğnemiş olursunuz." ifadelerini kullandı.
İki kavmi birbirine düşman edecek hareketlerden herkesin şiddetle kaçınması gerektiğini vurgulayan Yapıcıoğlu, "Mesele bir hak-hukuk meselesidir. Ve bu mesele ancak adalet temelinde çözülür. Adalet, bize hem Allah'ın emridir hem İslam'ın gereğidir. Ama aynı zamanda, insani erdemlerin belki en başta gelenidir. Biz, adil bir çözümün bulunacağına dair inancımızı muhafaza ediyoruz. Bunu, inşallah muhafaza etmeye devam edeceğiz. Ve biz diyoruz ki bu sefer başaracağız inşallah. Başarmak zorundayız. Bunun için elimizden geleni yapıyoruz. Bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Adil bir çözüme kısa bir zamanda ulaşmayı dünya gözüyle görmeyi Rabbimizden niyaz ediyoruz." diye konuştu. (İLKHA)