İdeal Eğitim Vakfı (İDEV) Batman İl Temsilcisi Mehmet Emin Sütçü, 15 Mayıs Uluslararası Aile Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, aile kurumunun toplumsal yapıdaki merkezi rolüne dikkat çekerek, aile yapısında yaşanan tahribatın toplumu derinden etkilediğini vurguladı.
Aile kurumunun zayıflamasının toplumsal bozulmanın temel sebeplerinden biri olduğunu belirten Sütçü, aile yapısının ilahi değerler doğrultusunda yeniden inşa edilmesi gerektiğini söyledi.
Sütçü, evliliğin kolaylaştırılması, boşanmanın azaltılması ve medya kaynaklı aile tahribatına karşı önlem alınması çağrısında bulundu.
2025'in "Aile Yılı" ilan edilmesini olumlu bir adım olarak değerlendiren Sütçü, aileyi koruyacak yapısal reformların acilen hayata geçirilmesi gerektiğini ifade etti.
Birleşmiş Milletler tarafından 1993 yılında ilan edilen Uluslararası Aile Günü vesilesiyle açıklama yapan Sütçü, modern dünyada aile mefhumunun değer kaybettiğini ve bu durumun toplumsal dejenerasyona neden olduğunu belirtti.
Aileyi "toplumun temeli" olarak tanımlayan Sütçü, bu temelin sağlam olmaması halinde yaşanacak her sarsıntının aileyi dağıttığını ifade etti.
Mehmet Emin Sütçü
"Toplumun temeli ailedir"
Sütçü, "Bugün şüphesiz en büyük sorunlarımızdan birisi aile yapımızdaki kalitenin düşmesi ve ailenin önemini yitirmesidir. Toplumun bozulmasından, toplumsal dejenerasyondan şikayet ediyorsak bilmeliyiz ki toplumun temeli ailedir. O halde toplumsal sıkıntılarımızın kaynağını da bu temelde aramalı ve aile, evlilik, çocuk gibi kavramlara bakışımızı yeniden gözden geçirmeliyiz." dedi.
"Toplumsal depremlerimize karşı 'ailesel dönüşüm' planımız olmalı"
"Bir binanın temelindeki beton zayıf ise veya malzemelerinden çalınmışsa ufak bir sarsıntıda nasıl yıkılıyorsa ailelerimizin temeli de Allah'ın rızası ve emirleri doğrultusunda sağlam temeller üzerinde inşa edilmediği için ufak bir sarsıntıda dağılıyor." diyen Sütçü, "Aile içi şiddet yaygınlaşıyor. Aile kurmak isteyenlerin nazarında aile olmak sıkıntılı ve sorunlu bir durummuş gibi görülüyor. Bugün nasıl deprem riskine karşı kentsel dönüşüm planı varsa toplumsal depremlerimize karşı da 'ailesel dönüşüm' planımız olmalı ve ailelerimizi vahyin rehberliğinde özüne, aslına dönüştürmek için gayret sarf etmeliyiz." ifadelerini kullandı.
"Köklü ve sağlam adımlar atılmalı"
Bu anlamda 2025 yılının ülkede aile yılı ilan edilmesi ve bu çerçevede bazı adımların atılmasının memnuniyet verici olduğunu belirten Sütçü, "Bu ve benzeri adımların geciktirilmeden hızlı bir şekilde atılması lazım. Çünkü tahribat çok hızlı ve planlı oldu. Yayılan hastalıklar toplumun bünyesinde iyice yer etti. Bu yüzden yapılan tahribatın giderilmesi için köklü ve sağlam adımların atılması gerekiyor. Atılması gereken adımlar iki yönlü olmalıdır. Bir taraftan hastaya tedavi işlemi uygulanırken diğer taraftan hastaya dışardan zehir enjekte edilmesine müsaade edilmemelidir." dedi.
"Kadın, aileyi ayakları üzerinde tutan kişi olarak görülmeli"
Öncelikle aile kurmanın önündeki engellerin ortadan kaldırılması, evliliğin kolaylaştırılması için evleneceklere hibe desteği çalışmaların yürütülmesi gerektiğini vurgulayan Sütçü, şöyle devam etti:
"Ayrıca, kadınların kendi ayakları üzerinde durması üzerine vurgu yapıldıkça, evlilik veya çocuk sahibi olmak buna engel olarak gösterildi, aileyi tutan ayaklar ihmale uğratıldı ve yuvanın temelleri sarsıldı. Halbuki kadın sadece ayakları üzerinde durabilen değil aynı zamanda aileyi ayakları üzerinde tutan kişi olarak görülmeli, bir yandan ev hanımlığı ve annelik özendirilirken diğer yandan da çalışan kadının çalışma şartları aileyi koruyacak şekilde düzenlenmelidir."
"Doğurganlıkta meydana gelecek düşüş, dinamik nüfus özelliğinin kaybolmasına neden olacak"
Ayrıca evlilik yaşının ideal seviyede tutulması gerektiğini belirten Sütçü, "Çünkü günümüzde evlilik yaşı 30'lara dayanmış durumda. Eğitim ve kadının iş hayatına atılması gibi sebeplerle yaş ilerledikçe seçicilik ve benzeri nedenlerle aile kurmak zorlaşmakta, kurulduktan sonra da kaynaşmak zorlaştığı için boşanmalar kolaylaşmaktadır. Evlilik yaşının yükselince doğurganlık da zayıflamakta ve aile kurumunun temel işlevlerinden biri olan neslin devamı olumsuz etkilenmektedir. Doğurganlık seviyesinde meydana gelecek düşüş, haliyle, ülke nüfusunun yaşlanması ve dinamik nüfus özelliğinin kaybolması gibi sorunları da beraberinde getirecektir. Nitekim bugün bizler de ülke olarak bu tehlike ile karşı karşıyayız ki doğumları teşvik için ekonomik destek paketleri açıklanmaya başladı." diye konuştu.
"Sosyal medyanın, gündüz kuşakları ve dizilerin oluşturduğu tahribatı engellemeliyiz"
Yapılması gereken çok fazla şeyin olduğuna işaret eden Sütçü, "Bunlar arasında, boşanmaları azaltmak için arabuluculuk sisteminin geliştirilmesi, evlenecek adayların birbirlerinin adli ve sıhhi geçmişi hakkında bilgi edinebilme hakkına sahip olabilmesi, kadını korumaya yönelik düzenlenen kanunların aileyi koruyup korumadığının tekrar gözden geçirilmesi ve medyanın tahrip edici yönüne yönelik ciddi tedbirlerin alınması gibi bir dizi tedbirin acilen uygulamaya konması gerekmektedir. Özellikle tik tok ve benzeri sosyal medyanın, gündüz kuşakları ve televizyon dizilerinin oluşturduğu tahribatı engellemek belki de en evvel alınması gereken tedbirler arasında yer alıyor diyebiliriz." ifadelerini kullandı.
"Kur'an ve vahiy temelli bir aile yapısı topluma güç verir"
"Bizler ümitsiz değiliz." diyen Sütçü, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Derdimizi topluma doğru bir şekilde anlatıp hep birlikte ve inançla yaşadığımız sıkıntıların üstesinden geleceğimize, güzel şeyleri başarabileceğimize inanıyoruz. Bunun için de aile konusunda hassasiyet sahibi bütün topluluk ve STK'ları daha aktif ve duyarlı olmaya, kanun ve yasa düzenlemelerinde hükümet üzerinde baskı unsuru oluşturmaya davet ediyoruz. İnşallah Kur'an ve vahiy temelli aile yapısının toplumumuzda güçlü bir şekilde yeşerdiğini, geliştiğini görürüz." (İLKHA)