9842,1%1,26
35,88% -0,05
37,31% -0,19
3284,33% -0,60
5329,25% 0,34
6 Şubat depreminin yıl dönümü nedeniyle açıklamada bulunan Jeoloji Mühendisleri Odası Şanlıurfa Temsilcisi Vahap Bayram, depremin değil, riskli yapıların can kaybına neden olduğunu belirterek bilinçli yapılaşmanın önemine vurgu yaptı.
Türkiye'de, 6 Şubat'ta Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde saat 04.17'de 7,7 büyüklüğünde, Elbistan ilçesinde ise saat 13.24'te 7,6 büyüklüğünde deprem meydana geldi.
Kahramanmaraş'ın yanı sıra Hatay, Osmaniye, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Adana, Malatya ve Elazığ'ı vuran asrın felaketinde, 53 bin 537 kişi hayatını kaybetti, 107 bin 213 kişi yaralandı.
Jeoloji Mühendisleri Odası Şanlıurfa Temsilcisi Vahap Bayram, 6 Şubat depreminin yıl dönümü dolayısıyla İLKHA’ya konuştu.
Bayram, depremin değil mühendislik hizmeti almamış riskli yapıların can kaybına yol açtığını belirtti.
Bayram, fay hatları üzerine inşa edilen binaların büyük tehlike arz ettiğini ve yapıların düzenli olarak denetlenmesi gerektiğini vurguladı.
“Bölgelerde oluşacak bir deprem hareketinin ilimizi etkileme ihtimali vardır”
Vahap Bayram
Bayram, “6 Şubat depreminin yıl dönümü vesilesiyle Rabbim, depremde hayatını kaybedenlerin ailelerine sabırlar ihsan eylesin. Allah, böyle bir felaketi bir daha yaşatmasın. Şimdi her şeyden önce Türkiye bir deprem ülkesidir. Deprem de doğal bir olaydır; yağmurun yağması gibi, karın yağması gibi doğal bir olaydır. Depremler faylar üzerinden gerçekleşir. 6 Şubat depreminde büyük oranda enerji boşalttı fakat bizim Güneydoğu Anadolu bindirme kuşağı dediğimiz kuşakta yer almaktayız. Bu kuşakta yüzlerce fay hattı bulunmakta. Bunun devamında Tunceli ve Bingöl'e kadar uzanan bu fay hattının bölgedeki enerjisini boşaltmadığını bizim yetkili hocalarımız da belirtmekte. Ondan dolayı o bölgelerde oluşacak bir deprem hareketinin ilimizi etkileme ihtimali vardır.” dedi.
“Fayın üzerine kurduğunuz bir yapı yıkılmak zorundadır”
Deprem felaketi için alınan önlemleri yeterli bulmadığını ifade eden Bayram, “Genel anlamda günübirlik projelerle yönetmeye çalıştık. Maalesef ki depremlerdeki kaybımızın en büyük sebebi, bizim oda olarak da yıllardan beri verdiğimiz mücadele, depremlerde fay sakınım zonları dediğimiz bantların şehir planlarına işlenmemesidir. Maraş'taki kaybımızın en önemli nedenlerinden biri, şehirlerimizin fay hatlarının üzerine kurulmuş olmasıydı. Fayın üzerine kurduğunuz bir yapıdan önlem almaya çalışırsanız çalışın, o bina yıkılmak zorundadır, yıkılmaya mahkumdur. Her şeyden önce jeoloji bilimine kulak vererek şehir planlarında fay sakınım bantlarını ekleyerek bu alanda yapılaşmaya kesinlikle izin verilmemesi gerekir. Bizim önem verdiğimiz en önemli konulardan biri budur. Bununla alakalı bir önlem alınmadı. Bununla beraber mühendislik hizmeti almadan tüm şehirlerimizde yapılaşma devam ediyor. Sadece şehir merkezlerinde değil, köylerde yaşayan insanlar da kendilerine konutlar yapmakta. Şehrin bazı kısımlarında belediye, ruhsat ve mühendislik hizmeti anlamında zorunluluk getirmiş durumda fakat kırsalda böyle bir denetim mekanizması olmadığı için hâlâ mühendislik hizmeti almadan kaçak yapılar yapılmakta. Bu tür yapılar bir depremde tabii ki yıkılmaya mahkûm yapılardır.” diye konuştu.
“Denetimsiz bir şekilde yapılar yapılmakta”
Hâlâ ruhsatsız, kaçak bir şekilde yapıların yapıldığına dikkat çeken Bayram, “Biz jeoloji mühendisleri olarak her zaman şunu söyleriz ‘Sağlam yapı, sağlam zeminde olur.’ 99 depreminden sonra Türkiye'de yapı denetim sistemi diye bir sistem kuruldu. Bu zamanla revize edilerek sistem biraz daha geliştirildi. Yapının gelişimi ile ilgili birçok sorun aslında giderilmiş durumda. Fakat bu yapının oturduğu zeminin kontrol mekanizması, denetim mekanizması diye bir mekanizmamız yok. Maalesef ki o yapıların oturduğu zeminlere denetimsiz bir şekilde yapılar yapılmakta. Bununla alakalı her zaman söylediğimiz bir olay var, aynı zamanda yapı denetim gibi zemin denetim mekanizmalarının kurulması, bugüne kadar gördüğümüz en büyük eksikliklerden biridir. Bununla beraber Şanlıurfa için bahsedecek olursak, Şanlıurfa'da Haliliye, Akçakale, Ceylanpınar gibi ilçelerimizde hâlâ ruhsatsız, kaçak bir şekilde yapılar yapılmakta ve bunlar hiçbir şekilde mühendislik hizmeti almıyor. Bilime kulak verilmediği bir noktada, bir depremde maalesef bu kayıpları yaşamaya mahkûm olacağız.” şeklinde konuştu.
“Kaliteli beton üretimini maalesef gerçekleştiremiyoruz”
Bayram, sözlerini şöyle devam ettirdi:
“99 depreminden sonra geliştirilen yapı denetim sistemi, aslında şu anki sorunların birçoğunu bertaraf etmiş durumda. Yaşadığımız 6 Şubat depreminde yıkılan binaların çoğu 99 öncesi yapılan binalardır. 99 sonrası yapılan binaların Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman gibi illerde yıkılma oranı sadece yüzde 2'dir. Bu da sistemin ne kadar iyi bir sistem olduğunu göstermektedir. Tabii ki bu yeterli mi? Yeterli değil. En büyük sorunlarımızdan biri malzeme anlamında. Beton malzemesi hakkında sıkıntılar var. Kaliteli beton üretimini maalesef gerçekleştiremiyoruz. Bununla alakalı eksiklerimiz hâlâ mevcut. Bununla alakalı denetim mekanizmalarını tam istediğimiz şekilde işletemiyoruz.”
“Bilinçli bir toplumun yapması gereken depreme dayanıklı yapılarda oturmayı hedeflemesidir”
Depreme dayanıklı bir yapı olup olmadığına bakılarak ev alınmasını tavsiye eden Bayram, “Bizim en büyük problemlerimizden biri de, maalesef toplumsal anlamda çok balık hafızalı olmamız. 6 Şubat depreminin ardından birkaç gün içinde hepimiz can kaygısı ile ailemizin sağlık durumu ile veya eşimiz, dostumuz, akrabalarımızla yaşadığımız kayıplarla mücadele ettik ve bu sorunlarla ilgilendik. Ama çok fazla geçmeden yine hepimizi dünya kaygısı, maddi kaygılar sarmaya başladı. Bu anlamda her zaman söylediğim gibi, bilinçli bir toplumun yapması gereken, depreme dayanıklı yapılarda oturmayı hedeflemesidir. Fakat 6 Şubat depremini atlatmamızın henüz 2 yıl olmasına rağmen insanlarımız ev alırken evin kapısına, penceresine, boyasına bakarak evi alıyor. Aslında toplumsal olarak yapmamız gereken, o evin gerçekten mühendislik hizmeti alıp almadığını, depreme dayanıklı bir yapı olup olmadığını, yapı denetim ruhsatlarını, beton denetimlerini, betonların laboratuvar ortamında test edilip edilmediğini kontrol etmektir. Sonrasında kapısına, boyasına bakılması gerekirken toplum hiçbir şekilde bunları kontrol etmiyor ve bu bilince sahip değil.” ifadelerini kullandı.
“Sadece sarsıntının başladığı andan itibaren bir uyarı sistemi devreye giriyor”
Kahramanmaraş depreminin olacağının söylenmesine rağmen herhangi bir önlem alınmadığını vurgulayan Bayram, “Bizler bu konuda mimarlar, mühendisler, odalar ve yöneticiler olarak üzerimize düşeni yapıp, basın mensupları nezdinde bunları halka ulaştırıp halkı bilinçlendirmek dışında yapacağımız bir şey yok maalesef. Bu anlamda da inşallah zamanla halkı bilinçlendirecek paneller, çalıştaylar, reklamlar ve buna benzer araçlarla halkı bilinçlendirmek en büyük görevimizdir. İşin açığı, kullanım açısından tam istediğimiz seviyede değil. Tabii ki deprem bildiğimiz gibi doğal bir olaydır. Bunun gerçekten öncesinden zamanını, saatini bilmek aslında imkansız bir şeydir. Sadece sarsıntının başladığı andan itibaren bir uyarı sistemi devreye giriyor. Bu da ne kadar etkili olabilir? İşin açığı, bana göre yanlış. Bu uyarı sistemi, Maraş depreminin olacağını meslektaşlarımız ve uzmanlarımız yıllar önce belirtmesine rağmen herhangi bir önlem alınmadı. Bundan dolayı 5-10 saniye öncesinden uyaran bir sistemin bizim için hiçbir anlamı yoktur. Biz her zaman şunu söylüyoruz: Deprem öldürmez, riskli yapı öldürür. Asıl uyarı, yapılan binalarımızda mühendislik hizmeti alınca zaten bütün uyarı sistemlerini yerine getirmiş oluruz.” dedi.
“Her an yıkılabilecek binalarımız var”
Bayram son olarak şunları söyledi:
“Daha geçen gün bir olay yaşadık. Yenişehir ilçesinde bir binanın kolonlarından sesler geldiği için bina tahliye edilmiş durumda. Acaba bunun gibi bizim kaç tane yapımız var? Basit bir örnek, bindiğimiz araçlarımız bile 2 yılda bir muayene istasyonuna gidip muayene oluyor. Muayeneden geçemeyen araçlar trafiğe çıkamıyor. Ama içinde oturduğumuz evlerin herhangi bir muayenesi yapılmıyor. Biz her zaman söylüyoruz, bununla alakalı bakanlıklarımızın, hükümetin belirli periyotlarla 3 yıl veya 5 yılda bir yapılarımızı da aynı araçlar gibi muayene etmesi gerekir. Binalardaki asansörler her yıl muayene ediliyor fakat binanın kendisinin herhangi bir muayenesi yok. Acaba her an yıkılabilecek bu bina gibi kaç tane binamız var? İnşallah toplumsal anlamda biraz daha kendimizi depreme hazırlıklı olacak şekilde bilinçlendirebiliriz umuduyla teşekkür ediyorum.” (İLKHA)