9147,32%1,28
34,54% 0,24
36,46% 0,34
2961,34% 0,90
4965,45% 0,74
Hamidi ailesi, Mardin’de ecdatlarından kalan tarihi, aynı zamanda vakıf görevini zamanında üstlenen evlerine sahip çıkma çabasını 200 yılı aşkın bir süredir sürdürüyor. Aile, bu mirası gelecek nesillere aktarmak için büyük bir özveri gösteriyor.
Şeyh Hamid-i Mardini, 1802 yılında Siirt’te doğdu. Aslen Kufe’den gelerek Önce Musul’a, daha sonra da Siirt’e yerleşmiş olan seyyid bir aileye mensuptur. Ailesi Siirt’te yaşarken Şeyh Halid-i Cezeri tarafından Mardin’in irşadı ile görevlendirilmesi neticesinde yaklaşık kırk yıl bu şehir ve çevresinde görev yapması nedeniyle Şah-ı Mardin diye anılmaya başlanmıştır.
İkinci Abdülhamid dönemine de şahitlik eden ve Mardin’e 1844’te yerleşen Şeyh Hamid’in torunları, Mardin’in tarihi yapısını koruma amacıyla önemli bir görevi üstleniyor. Hamidi ailesi, 1844 yılından bu yana süregelen miraslarını gelecek nesillere aktarmak için çalışmalarını sürdürüyor.
Mardin’de binlerce tarihi evin satıldığı bir ortamda, Hamidi ailesi kendi evlerini koruyarak geçmişlerine sahip çıkma kararlılığını gösteriyor. Geleneksel eşyalarla tarihi yapıyı yaşatmaya özen gösteren aile, bu şekilde Mardin’in kültürel zenginliğini korumak için önemli bir örnek teşkil ediyor.
Hamidi ailesinin bu çabası, Mardin’in tarihi ve kültürel mirasının korunmasına katkı sağlarken, aynı zamanda diğer ailelere de örnek teşkil ediyor. Ailenin kararlılığı, geçmişle gelecek arasında bir köprü kurarak, Mardin’in zengin tarihini yaşatmaya devam edecek.
Aile üyelerinden ve Şeyh Hamid’in 8’inci kuşak torunu Mehmet Sadık Hamidi, İLKHA'ya verdiği röportajda, ecdadının mirasına sahip çıkmanın gerekliliğini dile getirerek, tarihi değerleri ileriki nesillere de aktarmayı hedeflendiklerini belirtti.
“Allah’ın izniyle bize kadar ulaştırdıkları bu tarihi mekânı bizler de elimizden geldiği kadarıyla ileriki nesile aktaracağız”
Mehmet Sadık Hamidi, “1844 yılında Siirt’ten Mardin’e gelmiş olan birçok medresenin inşasını yapan Şah-ı Mardin lakabıyla en büyük dedem Şeyh Hamid-i’nin evindeyiz. Ev, 3 katlı olup aşağısında zamanında medrese derslerinin işlendiği vakıf da bulunmaktadır. Bu evin 200 yılı aşkın süredir bir geçmişi vardır. Mevcut bulunduğumuz oda Sultan Abdulhamid zamanından bu yana korunmuştur. Şeyh Hamid dedemiz 5 oğlundan 4’ünü ilim irfan için çeşit bölge ve kasabalara görev icabı göndermiştir. Çok şükür burası da vakıf sıfatıyla günümüze kadar aile bireylerimiz sayesinde korunmuştur. Allah’ın izniyle bize kadar ulaştırdıkları bu tarihi mekânı bizler de elimizden geldiği kadarıyla ileriki nesile aktaracağız.” şeklinde konuştu.
Evin satılması için baskı gördüklerini vurgulayan Hamidi, “Bu evin satılması veya ticarethaneye dönüştürülmesi için çok kişiden baskı gördük. Bu tarihi mekân vakıf olmasa dahi asla satma gibi bir durum olamaz. Maalesef kentte vakıf olan tarihi mekânların çoğu ticarethaneye dönmüş durumda. Ancak çoğu kişi elinden çıkardığı tarihi ve vakıfları sattıklarından veya ticarete dönüştürdüklerinden çok pişmanlık yaşadılar. O pişmanlıklarına çok şahit olduk. Bu durumlardan dolayı maalesef kendi özümüzü yitirdik. Çoğu tarihi yapılar içki ve benzeri mekanlara dönmüş durumda. Bir kişiye satılan bu tür mekanlar ilk önce satın alacak kişiyi tanıması lazım ki içki mekanlarına heba olmasın. Burada tarihimize sahip çıkmamızın amacı öz kültürümüzü ileriki nesillere aktarmaktır. Hamidi Ailesi olarak, bu tarihi yapıyı devretmemizin sebebi hem ecdadımıza layık olarak kullanılmayacağını hem de çocuklarımıza mevcut havayı solumak ve anıları canlandırmak içindir.” ifadelerini kullandı.
“El değiştiren birçok vakıf ticarethaneye dönüştü maalesef”
Mardin’de bu tür tarihi yapıların elden çıktığını, satanların ise çok pişman olduklarına şahitlit ettiklerini belirten Hamidi, “Mardin’de binlerce tarihi ev satılarak, elde kalanlar ise parmakla gösterilecek kadardır. Bu satılmayanların çoğu da vakıf sıfatını taşımasından dolayıdır. Ülkemizde en büyük sıkıntı denetimsizliktir. Denetimin gerçekten hakkı verilseydi bu durumlara düşmezdik. Çünkü maalesef ticarethaneye dönüşen ilim mekanları olan vakıflar da satıldı. Babam, vakıf malını devretmeleri için istişarede bulunmak için gelenlere devredilmemesi için bayağı çaba sarf etti." diye konuştu.
Evin restore işlemine de değinen Hamidi, “Evimiz basit birkaç restorasyon işlemi gördü. Ancak bu konularda yapının bozulmaması için mümkün olduğunca hassas davranılıyor. Evin hemen hemen birçok eşyası bile orijinalliğini koruyor. Çok şükür ev, halen sapasağlam ayakta.” dedi.
Hamidi, çocuklarını bu tür miraslara sahip çıkmaları iiçin ciddi anlamda yetiştirdiklerini aktararak, “Çocuklarımızı bu mirasa sahip çıkmaları için o yönde yetiştirmeye çabalıyoruz. Çok şükür bunu çocuklarımıza aşıladık. İnşallah daha da aşılayacağız. Bizim aileye mensup olup da bu tür ev ve vakıfların korunduğu mekanlar var. Mardin’in Savur ilçesinde, Kayapınar, Batman, Dara ve Nusaybin’de bu yapılar mevcut. Çünkü Şeyh Hamid dedemiz 4 oğlunu bu tür yerlere gönderdiğinden dolayı onlardan kalan evler var ve diğer aile bireylerimiz o evleri yaşatmaya devam ediyor. 4 âlimin gittikleri yerlerde ilk yaptığı icraat medreseydi. O medreselerde halen ders verilenler var.” şeklinde kaydetti. (İLKHA)