9695,91%-0,04
38,78% -0,01
43,63% 0,41
4030,03% -0,57
6534,87% -0,01
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ve Kadın Komisyonu Başkanı Sıdıka Aydın’ın katılımıyla düzenlenen basın buluşmasında, Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Muammer Karaman da yer aldı.
Yaklaşan 8. Dönem Toplu Sözleşme süreci öncesi sendikanın öncelikli taleplerini açıklayan Yalçın, kadın kamu çalışanlarına yönelik teşvikler, çocuk yardımlarının artırılması, emeklilikte yıpranma payı ve gelir vergisinde indirim gibi önerilere vurgu yaptı. 2025’in “Aile Yılı” ilan edilmesinin ardından bu alanlardaki adımların hızla atılması gerektiğini belirtti.
"Eğitim-Bir-Sen olarak 'Aile ve Medya' konulu bir uluslararası sempozyumumuz 15 Mayıs perşembe günü başlayacak"
Yapılacak "Kadın ve Medya" konulu uluslararası sempozyuma davet eden Yalçın "Şimdi önümüzdeki gündemimiz bizim yakın vade gündemimiz Kadın Komisyonumuzun koordinasyonunda yürüttüğümüz Eğitim-Bir-Sen olarak 'Aile ve Medya' konulu bir uluslararası sempozyumumuz 15 Mayıs perşembe günü başlayacak. 2 gün sürecek olan bir sempozyum, peşinden de yükseköğretime ilişkin bir sempozyumumuz var. Memur-Sen’in 'Vefa Buluşması' olacak, 30. yılı Memur Sen’in 9 Haziran. Bayram sonrasına geldiği için bayram öncesine günü alarak 30 Mayıs'ta da Memur-Sen Vefa Buluşması olacak 30. yıl vesilesiyle. Ondan sonraki tüm gündemimiz tamamen toplu sözleşmeye yönelik gündem olacak." dedi.
"Bütün amacımız, emekçilerin milli gelirden düzgün pay almasıdır"
8. dönem toplu sözleşme süreci ile ilgili de Yalçın, şunları aktardı "8. dönem toplu sözleşme yapılmış olacak. Bu ekonomik tartışmaların gölgesinde yapılan bir toplu sözleşme olacak. Bizim bütün amacımız, bütün gayretimiz sizler de yakından biliyorsunuz emekçilerin milli gelirden düzgün pay almasıdır. Bütün derdimiz tasamız bu. Onun için sendikalar özelde üyelerinin ekonomik, sosyal mali haklarını iyileştirmek üzere kurulmuş olan yapılardır. Biz üye üzerinde kamu görevlilerinin, kamu çalışanlarının bu anlamda ekonomik, sosyal, mali haklarını iyileştirmek, özlük özgürlük alanlarını genişletmek için mücadele ediyoruz. Bunun yanında da ülkenin demokratikleşmesi konusunda her vesileyle irade ortaya koyuyoruz. Çünkü Türkiye geçmiş iki ileri bir geri demokratik anlamda özürlü günlerden bir an önce çıksın diye hep kritik zamanlarda irade koymaktan çekinmedik. Çünkü ülke darbelerle anılan bir ülkede 10 yılda bir sistematik olarak bu geride kalsın, çünkü ülkenin toparlanması, siyasi istikrarın sağlanması, demokrasinin kurumsallaşması, adaletin yaygınlaşması, dolayısıyla kamunun şeffaflaşmasıyla alakalıdır. Bu açıdan biz bu boyutuyla da örgütlü yapı olarak hep hassas olduk ve şu ana kadar da bu hassasiyetimizden en ufak prim ve ödün vermedik. Bundan sonra da aynı minvalde devam edeceğiz."
"Toplu sözleşme dönemine giderken özellikle kadın ve çocuklara ilişkin bazı taleplerimiz var"
Konuşmasının devamında Yalçın "Benim özellikle toplu sözleşme dönemine giderken çalışanlara ilişkin bazı özellikle kadın ve çocuklara ilişkin bazı teklif ve taleplerimiz var. Bunları çeşitli vesilelerle gündeme getiriyoruz. Bu açıdan bir bakış açısı ortaya koymak ve taleplerimizin, tekliflerimizin rakamsal boyutlarının şekillenme sürecine ilişkin istişarelerin devam ettiği toplu sözleşme birimimizin mutfağı çalıştırdığı bir zeminde kesin rakamları ifade etmeden ihtiyacı betimleyen bir çerçeve çizmek isterim. Özellikle onun altını çizmek isterim. Çünkü bu yıl aynı zamanda 2025 yılı Cumhurbaşkanımız tarafından 'Aile Yılı' ilan edildi. Bunu son derece kıymetli, son derece önemli buluyoruz çünkü aile konusu hakikaten artık SOS veriyor. Toplumsal anlamda en büyük sorunlarımızdan birisi olmaya adaydı ve bu anlamda hükümet 2025’i Aile Yılı ilan ederek bu konudaki duruma dikkat çektiği gibi bazı somut adımlar da atmadı değil ama atılması gereken adımlar var. Bu açıdan biz kadın kamu görevlerine yönelik 10 başlıkta taleplerimiz diye Aile Bakanıyla yaptığımız görüşmede de Çalışma Bakanıyla yaptığımız diplomaside de kamuoyuna yönelik yaptığımız açıklamalarda da ifade ettiğimiz bazı hassas noktalar söz konusu. Bunları toplu sözleşme masasına da taşımış olacağız." ifadelerine yer verdi.
"Çocuk yardımları sembolik düzeyde, hiçbir kıymeti harbiyesi yok"
Çocuk parası çok az olduğuna dikkat çeken Yalçın "Bugün itibarıyla toplu sözleşmedeki aldığımız kararlar ve kazanımlar boyutuyla baktığımızda eşi çalışmayan kamu görevlisine mesela 2 bin 300 lira aylık ödeme söz konusu şu an bu rakamların yetersizliğine vurgu yapmak için bazı rakamları vereyim size. 0-6 yaş aralığındaki çocuğa aylık 506 lira, 6 yaştan büyük çocuğa da 253 lira aylık çocuk yardımı ödeniyor. Bu rakamlar hakikaten çok sembolik ve çok küçük rakamlar yani hiçbir kıymeti harbiyesi yok. Bir çocuğun bir okula giderken beslenmesine bir günlüğüne koyduğunuz rakama eş değer. Yani onun için bu yardım olarak ifade etmek bile bunu çok sağlıklı değil ama sembolik olması evet bu konuda bir şeyler yapılması gerektiği konusunda bir kalemin bulunuyor olması bu açıdan kıymetli." diye konuştu.
"3 çocuk için ödenen yardım bin TL’yi ancak buluyor"
Alınan kazanımların bazen zamana yenik düştüğünü ifade eden Yalçın "Onun için revize etmek ve güçlendirmek gerekiyor. 2025’ten önce doğan 3 çocuk için toplam ödenen rakam bu. Az önce ifade ettiğim rakamlara bakarsanız 3 çocuk için toplam ödenen rakam bin TL’yi anca buluyor. 2025’ten sonra doğan çocuklar için 'Aile Yılı' kapsamında bir adım atıldı. Bu kıymetli diye baştan ifade ettim. Onun için birinci çocuk için tek seferlik 5 bin TL’lik bir ödeme yapılacağı ifade edildi. İkinci çocuk için 5 yaşına kadar her ay bin 500 TL, üçüncü çocuk ve sonraki çocuklar için 5 yaşına kadar her ay 5 bin TL ödeme yapılacağına ilişkin düzenleme yapıldı. Rakamlar ileride güncellenir, şartlara göre arttırılır ama meselenin görülmüş olması açısından son derece önemli. Çünkü nüfus oranı düşüyor. Ortalamamız bizim 2’nin altına düştü, 1,5 hatta onun da altına doğru gerilediği konusunda istatistiki veriler açıklanıyor. Bu açıdan Cumhurbaşkanımızın zamanında 3 çocuk vurgusu son derece kıymetliydi ama bazıları bunu ironi meselesi yaptı. Bazıları bununla alay etti, bazıları hafife aldı. Dolayısıyla bu geldiğimiz nokta itibarıyla ne kadar haklı bir serzeniş ve çıkış olduğu şimdi net olarak anlaşıldı." şeklinde belirtti.
“Türkiye nüfusunun 50 milyonu bulmayacağına ilişkin projeksiyonlar paylaşılıyor bu çok tehlikeli”
Konuşmasına devamla Yalçın, şu ifadelere yer verdi:
"Niye? Çünkü Avrupa Birliği müktesebatı üzerinden bazı küresel odakların Türkiye'ye ilişkin yaptıkları özel planlamalar var. Nüfus planlaması konusu bunun bir eseriydi geçmişte, nüfus planlaması üzerinden Türkiye'deki toplumsal hareketliliği ve uzun vadede nüfus projeksiyonunu kontrol altına almaya yönelik bir projeydi. Bunun için örgütlü yapılar da o süreçte seferber edildi ve yanlış yapıldı. Şimdi anlaşıldı. Düşünsenize konfederasyonlar falan geçmişte nüfus planlaması için açıklamalar yaptılar. Nüfus planlamasının bu anlamda truvası gibi hareket ettiler. Halbuki bu proje bizim projemiz değildi. Bu dışarıdan Türkiye'ye ilişkin bir projeksiyon öngörüsüydü ve ön alma projesiydi. Şimdi gelinen noktada herkes ne kadar hatalı bir iş olduğunu fark etmiş oldu. Çünkü nüfusta genç nüfus oranı düşüyor, yaşlanma artacak ilerleyen projeksiyonda 2050’lere doğru geldiğinde Türkiye nüfusunun 50 milyonu bulmayacağına ilişkin projeksiyonlar paylaşılıyor. Bu çok tehlikeli. Çünkü nüfus meselesi son derece önemli. Avrupa ülkeleri şu an savunma boyutuyla bazı tartışmalar yaşıyor. Amerika'ya savunmalarını ciro ettikleri için Amerika da şimdi onlara bu anlamda dirsek gösterdiği için yeni tartışmalar yaşanıyor. Bizim gibi bir ülkenin kritik bir yerde bulunan bir ülkenin genç nüfusu, en büyük sermayesi, iyi yetiştirilmiş, iyi eğitilmiş nüfus en büyük sermayemiz."
"Toplu sözleşme masasında çocuk teşviklerini artırmak için mücadele edeceğiz"
Toplu sözleşme masasında çocuk sayısına göre teşvikleri artırmak için gayretlerinin olacağını söyleyen Yalçın "Bu açıdan nüfusun devamlı teşvik edilmesi ve bu coğrafyada var olmanın bedeli her zaman var. Onun için nüfus düştüğü zaman tehlikeye girmiş oluruz. Bu açıdan 2025’ten doğan her çocuk için 5 bin TL teşvik, ikinci çocuğa 5 yaşına kadar bin 500, üçüncü çocuk ve sonrası için de 5 yaşına kadar her ay 5 bin TL aileye yardım yapılacak olması önemli bir adım. Fakat bunu tam söylerken az önce ifade ettiğim yani 2024’te doğmuş daha öncesi doğmuşlar için birinci çocuğa 506, öbürüne 253, diğerine 253 toplasan 3’üne bin TL etmeyen bir rakam var. Bunun da tam toplu sözleşme konusu olduğunu, toplu sözleşme masasında bunları artırmak konusunda bir gayretimizin olacağını buradan ifade ediyorum. Çünkü ortadaki rakamlar çok yani nüfus gibi önemli bir konu gündeme getiriyoruz. Çocuk teşvikini de sembolik sadece okula giderken bir günlük beslenmesine koyacağınız para verip onu da çocuk yardımı diye ifade ediyoruz. Bu çok sağlıklı bir durum değil. Yine eş ve aile yardımının düzenlenmesi arttırılması gerekiyor. Çünkü çocuk bakımı hakikaten maliyetli bir iş, bez parasından ek gıda takviyesine varana kadar, bu anlamda ailelerin zorlanmaması gerekiyor. Teşvikler boyutuyla prim desteği, emeklilik yaşı indirimi gibi bazı adımların atılmasına özellikle ihtiyaç var. Çocuk sayısına göre ilave prim gün sayısı yani yıpranma dediğimiz memurlara yıpranma dediğimiz bu anlamda prim gün sayısında bir özendirme yapılmalı." dedi.
"Her çocuk için emeklilikte yıpranma ve gelir vergisinde indirim talep ediyoruz
Çocuk sayısına göre emeklilik gün sayısında düşüş talep edeceklerini ifade eden Yalçın "Birinci çocuk için 120, ikinci çocuk için 243 çocuk ve üçüncü çocuk ve sonrası için 360 gün olarak yıpranma olarak emekliliğinde bir düşüş yapılması gün sayısı olarak düşülmesi gerekiyor. Bu açıdan bunu önceden ifade etmiştik. Her çocuk için 2 yıl yaş indirimi yapılmalı diye de o süreçte cümle kurmuştuk zaten. Şimdi aile konusunu önemsiyorsak, aile dostu bazı politikalara ihtiyaç var. Yani Anadolu'da derler ki 'guru guruya gurbanın olayım' derler. Yani uzaktan güzelleme yaparak aile olacak bir şey değil. Konuya hakikaten sahici dokunuşlara ihtiyaç var. Gelir vergisi konusunda memurlar olarak biz zaten muzdaribiz, şikayetçiyiz. Diyoruz ki biz yüzde 15’e gelir vergisi sabitlensin diyoruz, yüzde 20-yüzde 27-yüzde 35 dolayısıyla bir yerden verdiğini, diğer taraftan geri çeken bir vergi sistemi var. Özellikle çocuklar ailelerde bu konuda aile dostu vergi politikasına geçilmeli ve gelir vergisi memurlar için yüzde 15’e sabitlenirken, ilave olarak evliler için yüzde 2.5, her çocuk için 2.5 düşürülerek dolayısıyla 3 çocuk olduğunda toplam 10 puan vergi indirimi aşağı çekilmeli. Kişilerden vergi alınmamalı yani çocuk teşviği yaparken burada gelir vergisi kısmında da her çocuk için ikişer buçuk puan koyarak evli ise yine 2 buçuk puan indirerek çünkü evliliği teşvik edelim istiyoruz. 10 puan aşağı çekmek gerekiyor ki bu anlamda aileyi desteklemiş olabilelim. Bunu vergi raporumuzda da ifade etmiştik önceden." diye konuştu.
"Çalışma süresi 32 saate, mesai haftası 4 güne indirilmeli"
Çalışma saati ve gününün düşürülmesi ile ilgili de Yalçın, şunları söyledi "Haftalık çalışma sürelerinin bu anlamda düzenlenmesine ihtiyaç var. Çalışma saati 32 saate düşürülmeli ve çalışma günü 4 güne indirilmeli. Bu anlamda aile dostu politika dediğimiz önermeler içerisinde bunu bu vesileyle ifade etmek isterim."
"Çocuk sayısına göre yıllık izne ilave gün talebi"
Yıllık izin sürelerine çocuk sayısına göre ilave gün talebinde ise Yalçın "Yıllık izin sürelerinin arttırılması konusunu yine gündeme getirmiştik. Yıllık izin sürelerinde çocuk sayısına göre ilave gün eklenmeli. Mesela birinci çocukta diyelim. Artı 5, ikincide artı 10, üçüncüde artı 15 şeklinde yıllık izninde gün eklemesi yapılması gerekir ki kadınların bu anlamda teşvik edilmesi önemli." dedi.
"Yarı zamanlı çalışma ve kadınlar için esnek çalışma talepleri"
Yarı zamanlı çalışma mevzuatı/kadınlarla ilgili esnek çalışma konusunda da Yalçın "Güvenceli istihdam, esnek çalışma biçimlerinin kullanması sağlanmalı demiştik. Bu konuda uzaktan çalışmaya ilişkin bir çalışma yapıldı ama hala bu yarı zamanlı çalışma mevzuatı hayata geçirilemedi. Tartışmalar devam ediyor. Bir an önce bu konuda da çalışma yapılmalı ve esnek çalışmaya fırsat verilmeli ama bu esnek istihdam gibi piyasanın dişlileri arasına atacak bir şeye vesile olmamalı. Güvenceye ödün vermeden kadınlarla ilgili esnek çalışma kısmına bu anlamda alan açılmalı diye özellikle ifade ettik." ifadelerine yer verdi.
"Analık izni süresi uzatılmalı ve kreş desteği sağlanmalı"
Analık izin süresinin 52 haftaya çıkarılması gerektiğini ifade eden Yalçın, konuşmasının devamında şunları söyledi:
"Analık izin süreleri konusunda 8 + 8, 16 haftalık bir süre var. Bunun 52 haftaya çıkarılması gerekiyor. Bu konuda Kamu Denetçiliği Kurumu’nun da bu yarı zamanlı çalışmayla ilgili kararı var, tavsiye kararı var uzatılmadan hem izin süreleri hem de yarı zamanlı çalışmayla ilgili adım atılsın istiyoruz. Çalışanların en sıkıntı duyduğu konulardan birisi kreş desteği alamamaları, kreş yardımı alamamaları. Mesela düşünün bir şehir hastanesinde 5 bin kişinin çalıştığı 8 bin kişinin çalıştığı devasa kampüsler var, üniversiteyi düşünün, devasa kampüs var ama kreş yok. Yani aileler küçük çocuklar olduğunda eşler çalışıyorsa ve kreş konusu bu anlamda en önemli ihtiyaçlardan birisi kamuda çalışanlar. 3 milyon 650 bin istatistiklere yansıyan rakam, kamuda çalışan memur sayısı gözüküyor. Bunun 1,5 milyonu yarısı yüzde ellisi kadın. Kamuda çalışanın yüzde ellisi ortalama rakam kadın kamu çalışanı, dolayısıyla kadın erkek beraber çalıştığı yerde çocuk bakımı kısmı önemli. Kreşler bu anlamda en büyük ihtiyaç. Onun için kreş hizmetini devlet mesela bunlara burada sağlayabilmeli, sağlayamıyorsa özele yönlendiriyorsa o zaman çocuk başına 7 bin 500 gösterge rakamı verilmeli diye özellikle ifade etmiştik. O bunun karşılığında 7 bin 500 TL çocuk başına kreş yardımı vermeli ki çalışanı rahatlatmalı. Çocuk onlar için eziyet olmaktan çıkmalı ve özendirmeye tabi tutulmalı."
"Doğum yardımı ve süt izni düzenlemeleri yapılmalı"
Doğum yardımı ve süt izni talepleri konusunda da Yalçın "Yine tekliflerimiz arasında doğum yardımı tutarları ile ilgili düzenleme yapılması talebimiz vardı. 10 bin gösterge rakamı her çocuk için en az 10 bin TL doğum yardımı yapılmalı diyoruz. Süt izni süreleriyle ilgili kamuda en önemli başlıklardan birisi bu. Bazı kurumlarda mesela öğretmenler zorlanıyor, izin alınamıyor, onun için kamuda çalışan kadınların süt izni konusunu çeşitli vesileyle gündeme getiriyoruz ve birinci yıl 3 saat, ikinci yıl bir buçuk saat olacak şekilde süt izni 2 yıl olmalı diye özenle altını çiziyoruz bu konunun." şeklinde belirtti.
"Babaların izin hakları ve mobbingle mücadele"
"Babaların izin hakları konusuna da el atılması gerekiyor" diyen Yalçın "Mobbing konusu çalışma hayatında önemli bir başlıktı. Buna ilişkin geçenlerde bir adım atıldı. Kurulların kurulması konusunda önemli bir teşvik unsuru oluştu, takip ediyoruz. Bunun gerçekten sonuç alabilen bir noktaya dönüşmesini özellikle arzuluyoruz. Az önce ifade ettim annelerle ilgili ama babalar da neticede bu süreçte yükümlü, babaların izin haklarına da bu konuda el atılması gerekiyor. Orada da bir düzenlemeye ihtiyaç var. Toplu sözleşme sürecinde bu başlıklara da tekrar girmiş olacağız." dedi.
Gençlere yönelik evlilik ödeneği talepleri
Evlilik ödeneği talepleri ile ilgili de Yalçın, şunları söyledi "Gençlerin evlilik konusunu tartışıyoruz. Evlenme yaşı yükseliyor, çocuk sayısı düşüyor. Boşanmaların istatistik olarak arttığına ilişkin devamlı bilgi paylaşımı yapılıyor. Öyleyse bu konuda bazı adımlara ihtiyaç var. Gençlerin evlilik, evlenme, yaşının bu kadar uzaması, ötelenmesi bir risk. Fakat gençler de burada doğal olarak bazı teşvikleri bekliyor ve istiyorlar. Onun için genç kamu görevlilerine evlenme yardımı ödeneği verilmeli demiştik. 50 bin TL diye o tarihte kaydetmiştik. Toplu sözleşme dönemine doğru tekrar bunlara bakacağız. Taksitli ve geri ödemeli evlilik ödeneği verilmeli 300 bin TL diye bu anlamda önceden ifade ettiğimiz başlıklar vardı. Bu rakamların günün şartlarına, ihtiyaçlara göre güncellenerek yerine getirilmesi gerekiyor."
'Anayasa değişsin, aile korunsun' imza kampanyası
Yalçın "Bunlarla beraber aile konusunu tehdit eden en önemli unsurlardan birisi de bizim şu an imza kampanyası yürütüyoruz ve aile anayasal güvence altına alınsın diyoruz ısrarla. Bu uzun vadede aileyi tehdit edecek en önemli başlıklardan birisi. Çünkü 2001’de yapılan değişiklikle anayasada bu konuda aileye ilişkin hükümlerde 'eşlerden oluşur' diye bir hüküm ortaya konuldu. Aile eşlerden değil kadın erkekten oluşur. Ailenin temeli birliktelik değil, ailenin temeli evliliktir. Eğer öbür türlü yaparsanız uzun vadede LGBT tartışmalarının daha da harlanmasını ve onların bu anlamda yolunun açılmasını sağlamış olursunuz. Dolayısıyla Avrupa'daki gibi sapkın akımların daha da boy atmasına fırsat verirsiniz. Onun için anayasal güvencede aile kavramı güvence altına alınmalı ve o hükümde değişiklik yapılsın diye şu an imza kampanyamız devam ediyor. Yani aile karı kocadan oluşur ve ailenin temeli evliliktir, 'Eşlerden oluşur, birlikteliktir' değil. Bu açıdan bunun güvence altına alınması kısmı önemli." dedi.
Kadın kamu görevlileri için eşitlik ve özgürlük talepleri
Konuşmasının devamında Yalçın, şunları söyledi "Diğer bir husus da kadın kamu görevlileri yıllarca kamuda çalışırken kategorize edildiği için bazı kadınların kamu hizmeti sunma konusunda dezavantajlı pozisyonuna düştüğünü, uzun yıllar Türkiye tartıştı. Konuştuk, bedel ödendi ve biz 12 milyon 300 bin imza toplayarak kamuda kılık-kıyafet dayatması Kenan Evren dayatması ortadan kalksın dedik. Çünkü 82’de çıkan kılık kıyafet yönetmeliğiyle yıllarca zulmedildi. Kadınları başı açık-kapalı diye ayırmayın, kadın kadındır. Dolayısıyla devletin işi kadınları tanımlamak değil, tanımaktır. Diye biz bu anlamda bu kategorik yaklaşıma şiddetle karşı çıktık ve bunun üzerinden de 12 milyon 300 bin imza toplayarak özgürlük için 10 milyon imza diye başladığımız yolda 12 milyon 300 bin imza ile hükümetin 8 Ekim 2013’te attığı adıma en önemli gerekçeyi oluşturduk ve ondan sonra kadınların kamu görevinde ayrım yapılmaksızın hizmet alan, hizmet veren tartışmaları ve saçmalıkları ortadan kalkacak şekilde bir özgürlük ortamı oluştu. Fakat bu Anayasal güvenceye kavuşmalı ve bu konuda anayasa değişikliği aile nasıl güvenceye alınacaksa kadınların da bu konuda çalışma hayatındaki varlıkları güvenceye alınmalı diyerek bu konuda bu kılık kıyafet dayatmalarına bir daha fırsat verilmesin diye imza kampanyamız bu boyutuyla 10 Mart’ta başlamıştı. Devam ediyor ve bu ay içerisinde ilerleyen günlerde duyuracağız ve Meclise imzaları teslim etmiş olacağız ve yasal düzenleme talep ediyoruz ve anayasal değişikliği bu konuda zorluyoruz. Bu açıdan bu yılın Aile Yılı ilan edilmesi vesilesiyle toplu sözleşme döneminde hem ailenin yükünü hafifleten hem işini kolaylaştıran hem çocuğu teşvik eden hem kadını bu anlamda üzerindeki yükü biraz daha hafifleten talepleri masada buluşturmuş olacağız."
Sahada 'talebiniz teklifimiz olsun' süreci yürütülüyor
Son olarak Yalçın "Toplu sözleşme dönemine ilişkin şu an çalıştay dönemleri hem konfederasyon hem sendika sahadan 'talebiniz teklifimiz olsun' süreçlerini yürütüyorlar şu an. Temmuz ayı içerisinde bunları toparlayacağız ve bir kalıba dökerek kamu işverenine teslim edeceğiz ve süreç başlayacak. Ama ondan önce aynı zamanda sendika yasasının değişikliği içinde şu an bir trafiğimiz sürüyor. Çalışma Bakanlığı bir çalıştay yapacak. Yasada bazı değişiklikler istiyoruz. Çünkü yasa şu an mevcut yükü taşıyabilecek bir yasa değil. 4688, toplu sözleşme boyutuyla evet, bir hak veriyor fakat mevcut yapısı itibarıyla şu an daha ileriye taşıyabilecek boyutta değil. Bir demo sürüm gibi. Onun için bunun geliştirilmesine ihtiyaç var. Onun için bu çalışmayı da eşdeğer olarak yürütüyoruz." dedi.
Konuşmanın ardından program soru cevap kısmıyla devam etti. (İLKHA)