9147,32%1,28
34,54% 0,24
36,46% 0,34
2961,34% 0,90
4965,45% 0,74
Hazreti Meryem'in daha anne karnında iken kişilik kazanması için annesinin onu Allah'a adadığını anımsatan Malatya İl Müftüsü Ramazan Dolu, özellikle çocuğa helal lokma yedirilmesi, eğitimine özen gösterilmesi ve ahlaki değerlerle donatılmasının büyük ön
Malatya İl Müftüsü Ramazan Dolu, gençlerde görülen ahlaki zafiyet ve kötü alışkanlıkların önüne nasıl geçileceği, bu konuda başta ebeveynler olmak üzere, toplumun gençlerin gelişimindeki sorumluluklarının neler olduğu, gençlere nasıl davranılması gerektiği, çocuk eğitimi ne zaman başladığını, onları kötü alışkınlıklardan ve ortamlardan korunmak için nelere dikkat edilmesi ve onlara ne tür ortamların sağlanması gerektiği ile ilgili İLKHA Muhabirine önemli değerlendirmelerde bulundu.
"Çocuğun gelişimine anne karnından itibaren dikkat edilmesi gerekir"
Ailenin çocuk eğitimindeki önemine vurgu yapan Müftü Dolu, "Tarih boyunca aile olmadığı zaman bir insanın iyi yetişmesi, kişilik ve karakter kazanması ve geleceğe dair önemli bir özelliğe sahip olması çok zayıf bir ihtimal. Hatta imkansız gibi. Dinimizin kaynaklarında ailenin hangi fonksiyonlara, özelliklere ve görevlere sahip olduğunu birçok kaynaktan görüyoruz. Özellikle Kur'an-ı Kerim'e baktığınızda anne babanın, çocuğun gelişiminde ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu görüyoruz. Hazreti Meryem henüz anne karnındayken onun kişiliği, yapacağı işler, vazifesi, gelecekte hangi konumda olacağına dair annesinin (Hanne) duasından öğreniyoruz. Henüz anne karnındayken Meryem'in annesi (Hanne) Allah'a şöyle dua ediyor. 'Ya Rabbi! Ben bu karnımdaki bebeği senin hizmetine, senin davana adıyorum ve ona göre şekil kazanmasını, kişilik kazanmasını istiyorum.' Biz bu ayetten şunu anlıyoruz. Anne ve baba çocuğunun geleceğiyle ilgili, onun kişilik kazanması, eğitimi, terbiyesi, ahlaki erdemlerini oluşturması için henüz anne karnından başlayarak titizlik göstermesi gerekir. Burada titizlik gösterilecek en önemli husus da anne babanın o evladın gelişiminde evine kazandığı lokmanın helal olup olmadığına bakmasıdır. Ondan sonra çocuğun nasıl bir eğitimden geçmesi hangi ahlaki erdemleri, faziletleri kazanması gerektiğine dair anne babanın özen göstermesi gerekiyor." dedi.
"Toplum olarak herkes üzerine düşeni yaptığında gençlerin istenen düzeye geldiğini görürüz"
Toplumun gençlerin gelişimindeki sorumluluğuna değinen Dolu, "Genellikle gençleri ele alırken şöyle bir klişe cümlemiz var. İşte gençlik nereye gidiyor, gençler ne yapıyor? Aslında gençliğin bir yere gittiği yok. Toplumun topyekun üzerine düşen vazifeyi yapıp yapmadığı sorgulamak gerekiyor. Herkes kendi üzerine düşeni ve yapması gerekeni yaptığında, gençlerin toplumun istenen düzeye geldiğini görürüz. Gençliğin bugün içerisinde bulunduğu ortam aslında bizlerin onlara bıraktığı ortamdır. Eğer yetişkinler olarak bizler, gençleri geleceğe hazırlayacak ortamlar hazırlarsak, onlara bu anlamda yardımcı olursak, onların eğitimlerine, terbiyelerine, onların kişilik kazanmalarına yetenek kazanmalarına yardımcı olacak işler yaparsak, gençlerin ülkenin ve toplumun faydasına olacak birçok iş yaptığını görürüz. Nitekim öyle gençleri de görüyoruz." şeklinde konuştu.
"Her zaman emreden, talimat veren, onun kişiliğine ve gençliğine dikkat etmeden buyurgan bir tavırla gençlere yaklaşmak onları etrafımızdan dağıtır"
Müftü Dolu, "Öncelikle anne baba, evladının çocukken de gençken de yetişkin de takibini yapmak zorundadır. Evladının nerelere gittiğini, kimlerle görüştüğünü, hangi işleri yaptığını, kimlerle ne zaman geçirdiğini mutlaka bilmelidir. Mutlaka takip etmelidir. Anne baba evladıyla ilgili endişelerini öyle ceberutça değil, uygun bir üslupla, merhametle, hikmetle davranarak yapmalıdır. Biz yine bunu Kur'an-ı Kerim'den öğreniyoruz. Nitekim Hazreti Lokman, evladını karşısına alıp nasihat ederken, çok naif bir şekilde hitap ediyor. Bir baba olarak evladının, kişilik onurunu kırmadan izzetini incitmeden ona bir yetişkin edasıyla hitap ederek nasihatte bulunmaya çalışıyor. Hazreti İbrahim de öyle. Oğlu İsmail'e 'Seni Allah için kurban edeceğim. Bana böyle bir emir geldi.' diyor. Bundan anladığımız, Hazreti İbrahim evladı İsmail'i çok ağır bir görevle görevlendiriyor. Ama bunu yaparken onunla istişare ediyor. 'Sen ne düşünüyorsun diyor.' Her zaman emreden, talimat veren, onun kişiliğine ve gençliğine dikkat etmeden böyle buyurgan bir tavırla gençlere yaklaşmak onları etrafımızdan dağıtır." diye dikkat çekti.
"Onları dinlediğimiz ve fikirlerine önem verdiğimiz zaman, kendilerini önemsediğini hissettikleri anda faydalı olmaya, kendilerini korumaya başlarlar"
Gençlerin fikirlerini alarak, onların ne düşündüğünü bu dünyaya bakışlarını, olaylara yaklaşımının değerlendirilmesi ve onların dinlenilmesi gerektiğine vurgu yapan Müftü Dolu, "Onları dinlediğimiz ve fikirlerine önem verdiğimiz zaman, kendilerini önemsediğini hissettikleri anda faydalı olmaya, kendilerini korumaya başlarlar. Biz anne babalar günün bir kısmını zaten çalışarak geçiriyoruz. Kalan kısmını ise örneğin televizyon karşısında vakit geçirerek son derece faydasız bir vakitle öldürüyoruz. Halbuki aile bireyleriyle beraber zaman geçirmek, onlarla konuşmak, onların dünyalarına inmek ve onların ne hissettiğini ne duyduğunu ne yaşadığını bilmek o genci kuşatmaya ve faydalı olmaya doğru bizi götürür." ifadelerini kullandı.
"Onları kötü ortamlardan uzaklaştırmak için alternatifler sunmamız gerekir"
Bir kısım gençlerin madde bağımlılığı başta olmak üzere teknolojinin de ilerlemesiyle sosyal medya zararlarının kendilerini kuşattığına dikkat çeken Müftü Dolu, "Gençlerimiz enerjilerini toplumun, milletin, vatanın faydasına harcayacağı yerde küçücük bir ekranda çok faydasız, sadece vakit öldürecek ve kendini orada adeta afyonlanmış, hipnotize edilmiş şekilde saatlerce o mecrada zaman öldürmesi, enerjisini, heyecan duygusunu bitiriyor ve maalesef faydasız bir birey haline gelmeye başlıyor. Gençlerimizi alternatiflerin olacağı ortamlara çekmemiz gerekiyor. Başta spor aktiviteleri olmak üzere, okuma aktiviteleri, okuma ortamları, ders çalışma ortamları, gençlerin kendilerini ifade edeceği tartışma, münazara ortamlarının oluşturulması, özellikle toplu yaşam alanlarının oluşturulması gerekir. Çünkü birey kalan genç zararlı olmaya başlar. Bu çok tehlikeli bir şeydir. Bir genç birey kalmışsa, sadece kendisiyle zaman geçiriyorsa, kimseyle görüşmüyorsa, konuşmuyorsa, faydalı bir arkadaş çevresi edinmiyorsa o genç tehlikeli olmaya başlar. Çünkü zararlı bir ortamın içine girmesi çok büyük bir ihtimaldir. Dolayısıyla bizim gençlerimize alternatif sunacak şeyler yapmamız gerekir. En tehlikeli husus da bunu yapma sözüdür. Hayır. Öyle değil. Örneğin sosyal medyada çok zaman geçirme yerine değişik alternatifler sunarak hareket edersek, gencimize alternatif sunarsak, o gencimiz bir çevre edinir ve o çevrede gelişir." dedi.
"Yaratılış gayesinin yanında ahiret yurdunun varlığını da her zaman diri tutmak gerekir"
Müftü Dolu, "Biz Müslüman bir toplumuz ve İslam'la şekil bulmuşuz. Bizim sadece gençlere değil, toplumun her kesimine sunacak bir alternatifimiz vardır, olmalıdır. Biz Müslümanlar gençlerin yaratılış gayesini, yaşam amacını, yaşamdan sonraki hayatını hatırlatmak ve bu anlamda çalışma yapmak zorundayız. Bu gencin yaşam gayesini unutuyor olması, unutmaya doğru gitmesi, yaşamı sadece bu dünyadan ibaret sayarak son derece tehlikeli bir mecranın içine girmesi, o genci umutsuz, ümitsiz, umarsız bir hale getirir ve kendisinden vazgeçmeye ve idealist olmamaya başlar. Bunu önlemenin yolu gence yaratılış gayesini doğru bir üslupla ve iyi bir ortamda hatırlatmak ve anlatmaktır ve kabul ettirmektir. Yaratılış gayesinin yanında bu dünyadan sonraki hayatını yani ahiret yurdunun varlığını her zaman diri tutmak, canlı tutmak, insanlara bunu anlatmak gençlere, toplumun diğer bireylerine başka bir alemin de olduğunu anlatmaktır." ifadelerine yer verdi.
"Peygamberimiz Efendimizin 'İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.' Hadisi Şerifi bizim için bir ilkedir "
Başka bir husus da yaratılış gayesinin içerisinde saklı olan bireyin topluma faydalı olmasının esas alınması gerektiğini ifade eden Müftü Dolu, şöyle devam etti:
"Bu konuda Peygamberimiz Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem) bir Hadisi Şerif'te, 'İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.' diye buyuruyor. Bu bizim için bir ilkedir. Biz, bu toplumda neye faydalı oluyoruz? Neye yarıyoruz? Bu bilinci bizim toplumun her katmanına olduğu gibi özellikle ama özellikle gençlere hatırlatmamız gerekir. Dolayısıyla bizim gençlere teknoloji bağımlılığı, madde bağımlılığı ve şiddet sarmalı gibi ortamlara girmeyin, gitmeyin demek yerine onlara alternatif olacak kazandırmak ve oralara yoğunlaşarak gençleri o tarafa çekmekle bu tehlikeleri bertaraf edebiliriz." dedi.
"Gençlerle ilgilenen özel ekiplerimiz her bölgede ve mahallede çalışmalar yapıyor"
Gençlerin eğitimi ile ilgili batı toplumundan örnekler veren Müftü Dolu, "Batı toplumu özellikle madde bağımlılığı gibi çok tehlikeli bir ortamın içine girdiğini gördüğü hiçbir genci boş bırakmıyor. 12 yaşından itibaren hangi gencin hangi spor, sanat dalıyla ilgilendiğini, ya da yeteneğinin ne olduğunu takip eden birimler var. Ve onunla meşgul ederek diğer alanlara gitmesini engelliyor. Biz de hem bunları yaparak hem de inancımızın imanımızın gereği olan Müslüman olma özelliğimizi de özellikle öne çıkararak gençlerimizi bu anlamda kuşatabilir ve bu tür ortamlardan uzaklaştırabiliriz. Kurum olarak gençlik merkezimiz var. Gençlerle ilgilenen özel ekiplerimiz her bölgede ve mahallede sahada bulunarak bu çalışmaları yapıyoruz. Tüm gençlerimizi bu ofislerimize bekliyoruz." dedi. (İLKHA)