Pirhüseyin sakinleri: canımıza kastedenlerin en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyoruz

GÜNDEM 4.02.2025 16:06:35 0
Pirhüseyin sakinleri: canımıza kastedenlerin en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyoruz
Haberi Sesli Oku

Geçtiğimiz aylarda Diyarbakır'da 1 kişinin ölümü, 5 kişinin yaralanmasına neden olan arazi kavgasında Pirhüseyin Mahallesi sakinleri, faillerin en ağır şekilde cezalandırılmasını talep ederken yanıt bekleyen bazı gelişmelerin etraflıca araştırılmasını is

Diyarbakır'ın merkez Sur ilçesine bağlı kırsal Pirhüseyin Mahallesi'nde 21 Aralık 2024'de arazi anlaşmazlığı nedeniyle çıkan olaylarda 1 kişi hayatını kaybederken, 5 kişi ise yaralanmıştı. Yaşanan acı hadiseyle ilgili yürütülen soruşturma neticesinde tutuklu yargılanan 15 kişinin davası devam ediyor.

Pirhüseyin Mahallesi sakinleri, tutuklu yargılanan 15 sanığın en ağır şekilde cezalandırılmasını talep ederken şahısların mahkeme kararı olmasına rağmen jandarma eşliğinde silahlarla araziye gelmesi ve katliamı gerçekleştirmesi olayının etraflıca araştırılmasını istiyor.

"70 sene boyunca babalarımızın aldığı bu tarlaları sorunsuz bir şekilde ekip sürdük"

Söz konusu arazi anlaşmazlığının detaylarını aktaran mahalle sakinlerinden Muhammed Parçacı, "Biz ailece yaklaşık 60-70 sene önce buraya geldik. 70 sene boyunca babalarımızın aldığı bu tarlaları sorunsuz bir şekilde ekip sürüyoruz fakat zamanında baba ve dedelerimiz resmi olarak tapuya pek önem vermemiş, tapuyu almamışlardır. Tapusu üzerinde olan Emine Gönül Kutlu Hanım'dan defalarca resmi olarak tapuyu istedik. 'Bugün-yarın vereceğim, hastayım' diyerek sürekli erteledi. Vefat ettikten sonra mirasçılara geçen bu resmi tapu, çeteler tarafından alınmıştı. Kendini çete olarak tanıtan N. D. ve beraberindekiler, tapuyu aldıktan sonra sürekli bizi rahatsız etmeye başladı. Daha önce aldığımız tarlayı ikinci kez bize satmak istediler. Biz bunu reddedince sürekli tehditlerle karşılaştık ve davayı mahkemeye taşıdık. Mahkeme sürekli lehimize işlemesine rağmen geçen sene başak döneminde jandarma eşliğinde buraya kimyasal attılar. Bunu da mahkemeye taşıdık ve sonuç yine lehimize işledi." dedi.

"Olay günü şafak operasyonuyla sorgusuz sualsiz gözaltına alındık"

Bir kişinin ölümü ve 5 kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan acı hadisenin yaşandığı gün gelişen olaylara da değinen Parçacı, "Buradaki cinayet olayı 21 Aralık 2024'te gerçekleşti. Olay günü saat 5 sıralarında şafak operasyonuyla Jandarma Karakolu tarafından aile büyükleri olarak 7 kişi sorgusuz sualsiz gözaltına alındık. Daha evimizdeyken telefonlarımızı bizden aldılar. Karakola götürüp saatlerce bekletildik ve hiçbir açıklama da yapılmadı. Öğle saat 12.30'da bu olay gerçekleşti. O zaman bizi bıraktılar. Geldiğimizde iş işten geçmişti. 200 Jandarma içinde N. D. ve beraberindeki silahlı çeteleri tarlaya gelip zarar veriyor. Tabii Jandarma öyle bir güvenlik almıştı ki köyden hiç kimse çıkamıyordu. Aylar önce ruhsatlı silahlarımızı af tüfeklerini bile köylerden alan Jandarma, bu çeteleri silahlı bir şekilde tarlaya getirdi, köye soktu. Tabii biz 7 kişi karakolda bekletiliyorduk. Köyde kalan gençler, araziye zarar verme işlemini kabul etmedikleri için müdahale ediyor. Araziye geldiklerinde bu silahlı çeteler onlara silahla karşılık veriyor ve bir kişi burada vuruluyor." ifadelerini kullandı.

Parçacı, "Yaralıyı almaya gelen köylüler jandarmanın sert müdahalesiyle karşılaşıyor, ters kelepçe takılarak panzerde tutuluyor. Yaralıyı almaya gelen ilk araç silahlı çeteler tarafından etkisiz hale getiriliyor. 2'nci araç jandarmanın engeliyle karşılaşmasına rağmen jandarmayı aşıp yaralıyı hastaneye götürüyor. Yaklaşık bir saat yaralı halde yerde kalan Veysi İmamoğlu, hastanede vefat ediyor." şeklinde konuştu.

"Bu silahlı çeteler cinayeti işledikten sonra nasıl olur da 200-300 jandarmanın arasından elini kolunu sallayarak olay yerini terk edebiliyor?"

Olay günü yaşanan gelişmelerle alakalı birtakım soruların yanıtsız bırakıldığını ifade eden Parçacı, şunları söyledi:

"Ruhsatlı küçük av tüfeğini dahi bizden aylar öncesinden alan ve evlerimizi didik didik arayan Jandarma, nasıl olur da bu silahlı çeteleri tarlaya getiriyor ve bu cinayeti işletiyor? Jandarma neden o gün sabah erkenden 7 kişiyi sorgusuz ve sualsiz karakola götürüp bekletiyor? Bu silahlı çeteler cinayeti işledikten sonra nasıl olur da yaklaşık 200-300 jandarmanın arasından elini kolunu sallayarak olay yerini terk edebiliyor ve delilleri yok ettikten sonra gidip savcılığa teslim olabiliyor? Bizimkiler ise suçsuz ve silahsız bir şekilde gözaltına alınıyor, darp ediliyor ve panzerde ters kelepçe takılıyor. Bunu anlayamıyoruz."

"Mahkeme süreci de devam etmesine rağmen jandarmayı yanına alarak bu araziyi sürmeye çalıştılar"

Olay günü arazide cereyan eden gelişmelere tanıklık eden Lokman Parçacı, "Olay günü köyde idik, silah sesleri geldi. Haberini edindiğimiz yaralıyı almak için arabamla geldiğimde jandarma sert müdahale etti. Ben zar-zor yaralının yanına geldim. Yaralıyı almaya çalışırken traktörler arabayı etkisiz hale getirdi. Ben gelmeden yaklaşık bir saat yerde kalan yaralı Veysi İmamoğlu'na jandarma müdahale etmemişti. Olay yerine çağırdığımız başka bir araç oraya gelene kadar bayağı bir zaman geçti. Yaralıyı gönderdik ama çok geç olduğundan hastaneye yetişmeden vefat etti. Bunun sebebi de N. D. ve çeteleridir. Sürekli bizi rahatsız ediyorlar." diye belirtti.

Parçacı, "Bu arazinin mahkeme kararıyla ekimi sürülmesini biz yapıyoruz, mahkeme süreci de devam ediyor. Buna rağmen jandarmayı yanına alarak gelip bu araziyi sürmeye çalıştı. Buranın sürülmesi tamamıyla yasa dışıdır. Mahkeme kararı olmasına rağmen başta Jandarma Komutanı Binbaşı M. D. olmak üzere jandarma ekipleri o gün buraya gelen dava avukatına hangi gerekçe ile tarlanın sürüldüğüne dair belge göstermedi." ifadelerine yer verdi.

"Arkadaşlarımızın canına uzun namlulu silahlarla kast ettiler"

Yaşanan olaylarda aydınlığa kavuşması gereken birçok husus olduğunun altını çizen İrfan Parçacı ise katliamı gerçekleştiren faillerin en ağır bir şekilde cezalandırılmasını talep ederken bazı endişelerini de dile getirdi.

Parçacı, "Sabahın erken saatlerinde baskın yapılıp aile büyükleri karakola götürülerek gözaltına alınıyor. 1-2 saat sonra 200-300 asker eşliğinde 15-20 traktörle uzun namlu silahlarla gelip ekili, mahkeme süreci devam eden ve zilliyet hakkı bizde olan tarlaya zarar vermeye çalıştılar. Yapılan bu yanlışa dur demek için olay yerine gelen arkadaşlarımızın canına traktörlerle ve uzun namlulu silahlarla kast ettiler, resmen öldürmeye teşebbüs ettiler." dedi.

Burada aydınlığa kavuşması gereken birçok husus olduğunu vurgulayan Parçacı, "Sabahın 6'sında aile büyüklerinin toplanması, o kalabalık Jandarma ekibi ile birlikte tarlaya gelip uzun namlulu silahlarla böyle bir vahşet yaşanılması kafamızda soru işaretleri doğuruyor. Jandarmayı arkasına alan N.D'ye bu vahşetin hesabının sorulmasını, cezasız kalmamasını istiyoruz. Devlet büyüklerimiz ve ilgili makamlardan ricamız yapılan bu zulmün bir an önce durdurulması ve bu yaptıkları zulme karşılık en ağır şekilde cezalandırılmasıdır." şeklinde konuştu.

"Çetelerin parasal gücü kullanarak bir şekilde cezaevinden çıkmasından endişe ediyoruz"

Endişelerini de dile getiren Parçacı, şunları kaydetti:

"Bu süreçten sonraki endişelerimiz; geçen sene asker eşliğinde gelip ektiğimiz tarlayı kimyasal ilaçlarla heba ettiler. Bu sene de yine asker eşliğinde gelip ekili tarlamıza zarar verdikleri gibi canımıza kastettiler ve aldılar da. Biz yarın yine tarlamıza zarar verilmeyeceğini; tarlaya zararı geçtik tekrar asker eşliğinde canımıza kast edilmeyeceğinden nasıl emin olabiliriz? Hem malımız hem de canımızın hukuk devletinde güvende olmasını istiyoruz. İkinci endişemiz şudur ki N.D. bir arazi mafyasıdır. Yanındaki çetelerle birlikte parasal gücünü kullanarak bir şekilde cezaevinden çıkmasından endişe ediyoruz. Sadece bize değil binlerce insana parasal gücünü kullanarak zulüm etmiştir. Devletimizden ricamız, yaptığı bu zulüm ve haksızlığa karşılık olarak serbest bırakılmasın, gereken en ağır cezayı alsın. Parasal gücünü kullanamadan cezaevinde cezasını çekmesini istiyoruz."

Konunun hukuki süreci ile ilgili bilgi veren Avukat Derya Akça, saldırıyı gerçekleştiren tarafların hukuki yollardan elde edemediklerini kuvvetle almaya çalıştıklarını, bu yönde idari makamları gerçeği yansıtmayan belgelerle yanıltmaya çalıştıklarını ifade ederken son yaşanan hadisede Jandarmanın da 'ihmal' ihtimalinin olduğunu belirterek soruşturmanın bu durumları göz önüne alarak devam ettirilmesi hususunda talepte bulunduklarını kaydetti.

Pirhüseyin Mahallesi'ndeki susuz tarla niteliğindeki taşınmazların 2 kere toplulaştırma görmüş ve parsel numaraları güncellenmiş araziler olduğunu ifade eden Akça, "Zamanında şu an köyde ikamet etmekte olan Parçacı ve İmamoğlu aileleri bu taşınmazları satın almış, sonra kullanmaya başlamış. Yaklaşık 50 yıl husumetsiz olarak bu taşınmazları kullanmışlar. Son 5 yıldır taşınmazların tapuda sahibi görünen Emine Gönül Kutlu isimli bir şahıs vefat ettiğinden taşınmazlar 3 mirasçıya geçmiş. Emine Gönül Kutlu vefat etmeden önce resmiyette tapu devrini geçirilmesi için müvekkillere söz vermiş ve buna binaen müvekkiller tapunun kâğıt üstünde düzeltilmesi talebiyle mirasçılar ile görüşmüş." dedi.

"Mahkemece istedikleri yerine gelmeyince müvekkilleri taşınmazlardan zorla çıkartmaya çalıştılar"

"İdari makamlar yanıltarak gerçeği yansıtmayan tapu kayıtlarıyla araziye ilaçlama yapacağız maksadıyla araziye gelinmiş,  kimyasal dökülmüş ve müvekkillerin tüm yıl emek verdiği buğdaylar kullanılmaz hale getirilmiştir" diyen Akça, şunları kaydetti:

"Bu görüşmeler sırasında R. Tekstil denilen bir şirket, arabuluculuk yaptığını söyleyerek hem müvekkiller hem de mirasçılarla görüşüp belli bir miktar karşılığında anlaşma sağlamaya çalışmıştır.  Ancak tapu devri yapılmadan taşınmazları muvazaa ile kendi üzerlerine almışlardır. Buna ilişkin el atmanın önlenmesi davası açılmış ve bu davada karşı taraf taşınmazların fiilen kullanımının köylüler tarafından engellenmesini istemiştir ancak mahkemece reddedilmiş. Bu ret kararına karşı İstinaf Mahkemesine başvurulmuş ve burada da reddedilmiştir. Dosya bize geldiğinde biz de mülkiyet iddiası, tapu dışı alım durumu ve zilliyet söz konusu olduğundan tapu iptal tescil davası açtık ve kendimiz tedbir konulmasını talep ettik. Talebimiz mahkemece kabul edildi. Bu kararı karşı taraf itiraz etiyse de mahkemece reddedildi. Karşı taraf mahkemece istedikleri yerine getiremediği için bu kez kaba kuvvetle müvekkilleri taşınmazlardan zorla çıkartma yoluna başvurdu. N.D. isimli şahsın
öncülüğünde kişiler, çevredeki köylülere bu ailelere baskı yapmaları karşılığında toprak vadederek birtakım devirler yapmıştır. Bu aşamadan sonra karşı taraf sürekli saldırmaya, fırsat buldukça arazinin kendisine zarar vermeye başlamışlardır. Mesela daha önce idari makamlar yanıltarak gerçeği yansıtmayan tapu kayıtlarıyla ilaçlama yapılacağından bahisle araziye gelinmiş, kimyasal dökülmüş ve müvekkillerin tüm yıl emek verdiği buğdaylar kullanılmaz hale getirilmiştir. Buna ilişkin olarak mala zarar verme dosyası açık, bilirkişi raporu alınmış, zarar miktarı tespit edilmiş ve dosya hala derdesttir.

Köyde sözü dinlenen aile büyüklerinin suni bir ortam oluşturulmak suretiyle Jandarma tarafından evlerinden alındığını söyleyen Akça; "Lokman Parçacı isimli müvekkilimize bir kahvehanenin önünde arazi meselesinden dolayı silahlı saldırı yapılmıştır. Bunun da davası derdesttir, karşı taraf tutuklanmıştır. Yani sonuç alamadıklarından dolayı saldırı miktarını artırmış ve bunu da genelde idari makamları yanıltarak yapmışlardır. En son yine idare yanıltarak 21 Aralık günü taşınmazlara geliniyor. Öncesinde köyde sözü dinlenen aile büyüğü kişiler suni bir ortam yaratılmak suretiyle Jandarma tarafından evlerinden alınıyor, telefonları uçak moduna alınarak kendilerinden alınıyor, avukat talep etmelerine rağmen talepleri karşılanmıyor ve öğle saatlerine kadar karakolda tutuluyor. Müvekkillerin aile büyükleri karakoldayken Jandarma yolu kapatıp kirpi denilen zırhlı araçlar, her 100 metreye bir personelini yerleştiriliyor; araziye giden kişileri kimlik kontrolü, araba ve üst araması yaparak gönderiyor." dedi.

"Müvekkiller açık bir arazide yaklaşık 1 saat taramaya maruz kalıyor"

N. D. kontrolündeki kişilerin 15-20 traktörle Jandarma nezaretinde arazilere gelindiğini ve ekili olan arazilerin sökülmesi işlemine başlandığını belirten Avukat Akça; "Nitekim hemen bir gün öncesinde el atmanın önlenmesi davasında mahkemenin keşif zabıtıyla arazinin ekili olduğu belirleniyor. Bu ekili arazi sökülmeye başlayınca avukatlar olay yerine gidiyor, kararın hukuksuz olduğu söyleniyor. Nöbetçi Savcı bilgilendirildikten sonra kararın durdurulduğu sözlü olarak tarafımıza bildirildi. Bu aşamadan sonra da karşı taraf neredeyse her bir traktörden 2-3 silah çıkartıyor ve maalesef müvekkillere saldırmaya başlıyorlar. Müvekkiller açık bir arazide yaklaşık 1 saat taramaya maruz kalıyor, traktörlerle müvekkiller ezilmeye çalışılıyor. Silah seslerinin duyulması üzerine olay yerine gelen ilk araçta Veysi İmamoğlu tarama sırasında yere düşüyor. Bu araçta olay yerine gelirken Jandarma tarafından engellenmiş. Gelen ikinci araca zırhlı aracın bulunduğu yerde traktörle zarar veriliyor ve araç kullanılmaz hale getiriliyor. İkinci araçla gelenler araçtan indiği gibi tekrar taranıyor. Gelen 3'üncü araçla yaralı hastaneye götürülüyor ve maalesef ki hayatını kaybediyor." şeklinde konuştu.

"jandarmanın bulunduğu yerde silahlı şahıslar derdest edilmiyor"

Müvekkillerin beyanına göre olayda jandarmanın da taraflı davrandığını belirten Akça, olay sonrası birçok delilin yok edildiğini, birçok silahın kaybolduğunu düşünüldüklerini ifade ederek konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Müvekkilleri jandarma kelepçeyle akşam saat 20.00 sıralarına kadar tarlada tutuyor. Bu sırada olay yerinde kalan yaklaşık 3 traktörün sahibine iade edilmesi kararı veriliyor fakat Jandarma nezaretinde bu traktörler alınırken yaralıların düştüğü yerdeki kan İzleri toprağın altının üstüne getirilmesi suretiyle yok ediliyor. Kullanılmaz hale gelen araç jandarmanın yanında çarpılarak pert hale getiriliyor. Müvekkillerimizin beyanına göre bu olayda jandarmanın da taraflı davrandığı kanaatindeyiz. Çünkü karşı taraf çok sayıda silahla olay yerine geliyor. Olay topraklı arazide gerçekleşiyor. Yani traktörle kaçmaları mümkün değil. Zırhlı araçların, her 100 metrede jandarmanın bulunduğu bir yerde şahıslar derdest edilmiyor, herhangi bir zor kullanma durumu olmuyor, ateşi kesmeleri yönünde bir uyarı gerçekleşmiyor, kelepçelemiyor ve uzaklaşmalarına da izin veriyorlar. Bu nedenle birçok delilin de yok edildiğini, birçok silahın kaybolduğunu düşünüyoruz."

"Müvekkillerin hali hazırda can güvenliği tehdidi var"

"Karşı taraftan 15 kişi tutuklandı, şu an cezaevinde, soruşturmaları devam ediyor; kasten öldürme, tasarlayarak öldürme, yaralama, mala zarar verme gibi suçlarla yargılanıyorlar." diyen Akça, şöyle devam etti:

"Karşı tarafın saldırıları devam ediyor, halen idari makamları yanıltmaya çalışıyorlar. Müvekkillerin hali hazırda can güvenliği tehdidi var. Bu nedenle soruşturmanın özel yürütülmesi gerektiğini, karşı tarafın en ağır şekilde cezalandırılmasını talep ediyoruz. Çünkü aile büyükleri alınıyor, Jandarma hazırlanıyor, yani olay öncesi bir planlamanın olduğu açık. 15-20 insanın her birinin ayrı ayrı silahlanması, bir saldırı durumunda buna ikna edilmeleri önceden konuşulması gereken şeylerdir. Bu nedenle bir plan dahilinde işlendiğini, amaçlarının da bütün bir köylüyü öldürmek, tabiri caizse toplu katliamı amaçladıklarını düşünüyoruz."

"Yaralıları almaya çalışan müvekkiller derdest edilmiş, engellenmiştir"

Jandarmanın karşı tarafı durdurmaya çalışması yerine yaralıları almaya çalışan müvekkilleri derdest ettiğini ve engellediğini belirten Akça; "Müvekkillerin beyanıyla ve dışarıdaki gözlemimizle jandarmanın taraflı davrandığı kanaatine varıyoruz. Bir suç işlendiği zaman jandarmanın silah kullanma ve önleme yetkisi vardır. Yine çok sayıda olduğu için silahların traktörle getirildiğini ve bu yönüyle gerekli tedbirlerin alınmadığını düşünüyoruz. Tarama 1 saat sürmesine rağmen karşı taraftan bir kişi bile derdest edilmiyor, yakalanmıyor. Yakalanmalar şikâyetimiz akabinde gerçekleşiyor." ifadelerini kulandı.

"Jandarmanın da ihmalinin bulunduğu ihtimali savcılıkça tarafımıza bildirildi"

Akça; "İkincisi jandarmanın bu konuda idari makamları uyarması gerektiğine inanıyoruz. Çünkü önceki gün keşifte bulunan ile olayda güvenlik önlemi alması gereken Jandarma aynı, başındaki komutan aynı. Daha önce biz Sur İlçe Jandarma Komutanına taraflar arasında bir husumetin olduğunu, güvenlik tedbiri alınması gerektiğini iletmiştik. Bu yönde tedbirlerin alınmadığını düşünüyoruz. Yani ölümün gerçekleşmesi engellenebilirdi kanaatindeyiz. İlk aşamadaki ifadelerde müvekkiller soruşturmayı Jandarma yürüttüğü için Jandarma'ya yönelik taraflı davranma iddiasında bulunmadılar. Ancak soruşturmanın devamında jandarmanın da ihmalinin bulunduğu ihtimali savcılıkça tarafımıza bildirildi, bu yönde araştırmaları yapmaya devam etmektedirler. Jandarmanın taraflı davranma iddiası olduğundan dosyanın soruşturmasını yürütecek kolluk biriminin jandarma değil, başka bir birime devredilmesi talebimiz oldu, savcılık tarafından değerlendirilecektir." şeklinde konuştu. (İLKHA)


Bakan Memişoğlu: Ülkemizin dört bir yanında ücretsiz kanser taramaları yapıyoruz

Bakan Fidan'dan Trump'ın Gazze halkını tehcir planlarına tepki

Yeniyüzyıl Partisi Diyarbakır Bağlar İlçe Başkanlığı Yeni Bürosunu Hizmete Açtı

Bakan Yerlikaya: Bolu yangınında müfettiş raporları Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildi

Vahide Ana, Yusufi evladına doyamadan dar-ı bekaya göçtü

Adana'da Sağlık Bakanlığı tarafından tahsis edilen ambulans ve sağlık araçları törenle teslim edildi

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet Şara bir araya geldi

Maliyeti "5 lira" olduğu iddia edilen UTTS çip fiyatlarıyla ilgili açıklama

Battalgazi Belediyesi 2025'te hizmet seferberliği başlatıyor

21 kişinin öldüğü Derik’teki çifte tır kazası davasında tutuklama talebi reddedildi

Kuzey Kuşak Yolu Kudüs Caddesi yeşil görünüme kavuşuyor

Ege Denizi'ndeki deprem İzmir'de hissedildi

Batman'da seyir halindeki yolcu otobüsü alev aldı

Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier Türkiye'ye gelecek

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mısır Dışişleri Bakanı Abdulati'yi kabul etti

İsveç'te okula saldırı: 5 kişi vuruldu

Halk Sağlığı Genel Müdürü Demirkol, Şanlıurfa'da temaslarda bulundu

Şanlıurfa’da okul çevresindeki park aileleri endişelendiriyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan: İŞKUR Gençlik Programımızı devreye alıyoruz

15 Filistinli esir Türkiye'ye getiriliyor

HÜDA PAR Batman'da Kürtçe için kurs açacak, panel ve yürüyüş düzenleyecek

Gaziantep Kudüs Platformu Sözcüsü Özdemir: Gazze'ye omuz verme gayretinde olmalıyız

Beşik gibi sallanan Ege Denizi'nde 9 günde 754 deprem meydana geldi

Akdeniz’e kuvvetli fırtına uyarısı

Pirhüseyin sakinleri: canımıza kastedenlerin en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyoruz

Şanlıurfa'da 'Siyer Yarışması'na 20 binin üzerinde başvuru yapıldı

Kafkasya'nın unutulmaz mücahidi: Şeyh Şamil

Migrenin belirtileri ve önleme yolları nelerdir?

"Zulme ortak olmaktan kaçınmak için boykotu sürdürmeliyiz"

"Manevi makamlara gelirken edep ve usule biraz daha riayet edilmeli"

Yükleniyor