10954,18%-1,08
42,21% 0,25
48,85% 0,25
5426,80% 0,71
8991,24% 0,44
İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Böbrek Nakli Sorumlusu Prof. Dr. Turgut Pişkin, "3–9 Kasım Organ ve Doku Nakli Haftası" dolayısıyla İLKHA muhabirine değerlendirmede bulundu.
Değerlendirmesinde Pişkin, Türkiye'deki organ nakli ihtiyacına, kadavra bağışının önemine, fıkhi boyutuna ve toplumsal duyarlılığın artırılması için yapılması gerekenlere dikkat çekti.
Pişkin, ülkede 30 binin üzerinde böbrek nakli, binin üzerinde karaciğer nakli bekleyen hasta bulunduğunu, diğer organlarla birlikte toplamda yaklaşık 35 bin kişinin organ nakli için sırada olduğunu belirtti.
Bu hastaların nakil yapılmadıkça yoğun bakımlarda hayatlarını kaybettiğini vurgulayan Pişkin, "Bu soruna iki yöntemle müdahale edebiliyoruz. Canlı donörden alınan organlarla ve kadavra donörden yapılan nakillerle. Canlı donör konusunda dünyadaki en iyi ülkelerden biriyiz. Ancak kadavra bağışında ne yazık ki kötü durumdayız. Bunun artırılması için toplumsal duyarlılık şart." dedi.

“Türkiye'de kadavra bağışını artırabilirsek, son dönem organ hastalıklarıyla uğraşan insan kalmayacak"
Organ ve Doku Nakli Haftası kapsamında tanıtım, broşür ve medya aracılığıyla farkındalık çalışmaları yürüttüklerini belirten Pişkin, "Türkiye'de kadavra bağışını artırabilirsek, son dönem organ hastalıklarıyla uğraşan insan kalmayacak. Herkes şifasını bulacak. Bu nedenle bu toplumsal bir sorundur ve hepimizin duyarlı olması gerekir." ifadelerini kullandı.
"Beyin ölümü tanısı konmuş ve sonrasında yaşamsal fonksiyon kazanan hiçbir insan yoktur"
Beyin ölümü konusuna da açıklık getiren Prof. Dr. Pişkin, halk arasında biyolojik ölümle eşdeğer olan bu durumun, beyincik ve beyin sapı fonksiyonlarının geri dönüşümsüz kaybı ile gerçekleştiğini belirtti.
Pişkin, "Bu hastalar çok iyi yoğun bakım koşullarında bile ortalama 24-72 saat içinde kaybediliyor. Beyin ölümü tanısı konmuş ve sonrasında yaşamsal fonksiyon kazanan hiçbir insan yoktur. Ülkemizde 'fişini çekmek' gibi bir uygulama yok. Biz, kalp atımı duruncaya kadar yaşamsal destekleri sürdürmekle yükümlüyüz." dedi.

"Bir kadavra bağışı birden fazla kişiye hayat verecek"
Kadavra bağışının birden fazla kişiye hayat verebileceğini vurgulayan Prof. Dr. Pişkin, "İki böbrek alırsanız iki kişi, bir karaciğer bir kişi, kalp, akciğer, ince bağırsak, pankreas, kornea, el ve kol gibi dokularla birlikte bu sayı10–12 kişiye kadar çıkabilir. Bu organların tamamı ülkemizde başarıyla nakledilmektedir." şeklinde konuştu.
"Dinen organ bağışlamak çok büyük bir sevaptır"
Organ bağışının fıkhi boyutuna da değinen Pişkin, "Ruhumuzun Allah'ın huzuruna çıkıp hesap vereceğine inanan insanlarız. Bedenimizin toprak olmasının bize bir yararı yok. Tersine, dinen organ bağışlamak çok büyük bir sevaptır. Maide Suresi 32. ayetinde 'Kim bir insanın hayatını kurtarırsa tüm insanlığın hayatını kurtarmışçasına sevap kazanır.' denilmektedir. Bu ayetle birlikte organ bağışının ne kadar kıymetli olduğu ortadadır. dedi."

“Hastamız ölmeden organlarını almak gibi bir uygulama yok"
Toplumda organ bağışıyla ilgili bazı tereddütlerin olduğunu belirten Pişkin, "Hastamız ölmeden organlarını almak gibi bir uygulama yok. Bu tamamen bir şehir efsanesi. Beyin ölümü tanısını koyan ekip, organları alan ekip ve organların kime takılacağına karar veren ekip birbirinden bağımsızdır. Tüm süreç Sağlık Bakanlığı tarafından denetlenmektedir. Burada şaibeli, adam kayırmaya yönelik bir durum söz konusu değildir." ifadelerini kullandı.
"Herkesin bugünden organ bağışı konusunda duyarlı olmasını istiyoruz"
Pişkin, "Bugün bir başkasının başına gelen, yarın bizim başımıza gelebilir. Organ yetmezliğine kimin ne zaman ulaşacağını Allah bilir. Bu nedenle herkesin bugünden organ bağışı konusunda duyarlı olmasını istiyoruz." diyerek sözlerini tamamladı.
Son olarak Pişkin, e-Devlet üzerinden de organ bağışının yapılabileceğini vurguladı. (İLKHA)