Mantar Bilimi Uzmanı Prof. Dr. Şanlı Kabaktepe, zehirli ve zehirsiz mantar çeşitlerinin aynı bölgede ve birbirine benzer olduklarını belirterek, mantar zehirlenmeleri hakkında önemli uyarılarda bulundu.
Malatya Turgut Özal Üniversitesi Battalgazi Meslek Yüksekokulu Müdürü, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Programı Öğretim Üyesi ve Mantar Bilimi Uzmanı Prof. Dr. Şanlı Kabaktepe, mantarın faydaları, zehirli mantar çeşitlerinin hangileri olduğu, zehirli ve zehirsiz mantarların nasıl ayırt edileceği ve bu konuda nelere dikkat edilmesi gerektiği ile ilgili olarak, İLKHA muhabirine önemli açıklamalarda bulundu.
Yüksek lisans ve doktora eğitimini Mikoloji yani mantar bilimi alanında yaptığını, mantar bilimiyle ilgili yaklaşık 60 tane yayınlanan makalesinin bulunduğunu ve 10 tane yeni mantar türünün tanımlayarak bilim dünyasına kazandırdığını belirten Mantar Bilimi Uzmanı Prof. Dr. Şanlı Kabaktepe, 2002 yılından beri bu alanda çalışmalarına devam ettiğini söyledi.
"Şu anda dünyada yaklaşık olarak 100 bine yakın mantar türü tanımlanmış durumda"
Prof. Dr. Şanlı Kabaktepe, "Halk arasında besin olarak tükettiğimiz ya da zehirlenmelere neden olan mantar grubu, şapkalı mantar olarak bilinmektedir. Ve bu da mantarların bir alanını kapsamaktadır. Şu anda dünyada yaklaşık olarak 100 bine yakın mantar türü tanımlanmış ancak tahmin edilen ya da öngörülen tür sayısı bunun daha üstünde olduğu düşünülmekte." dedi.
"Zehirli mantarlarda ölüm, felç ve organ kaybı gibi durumlarla karşılaşmaktayız!"
Kabaktepe, "Mantarlar, çok önemli besinsel değerleri olan özellikle protein kaynağı olarak hayvansal gıdalara yakın olan önemli bir besin değerine sahip gıdalar olarak da biliniyor ve gastronomide kullanılmaktadır. Ancak tüm mantarlar tabii ki bu şekilde masum mu? Değil. Özellikle sonbahar ve ilkbahar aylarında ülkemizde mantarlardan kaynaklı çok sayıda vaka ile karşılaşıyoruz. Bazı vakalarda ölümlere, felç kalmalara ve organ kayıpları gibi durumlarla karşılaşmaktayız" diye dikkat çekti.
"İnsanda ilk olarak böbrek, karaciğer ve bağırsak gibi organları etkilemekte"
Zehirli mantarların, mantarların içerisinde ayrılaşmış özel bir grup olmadığına vurgu yapan Prof. Dr. Kabaktepe, "Bazı mantar türlerinin, mikro toksinler dediğimiz ürettikleri kimyasal maddeler insan bünyesinde zararlara neden olabilmektedir. Özellikle de ilk olarak insanda böbrek, karaciğer ve bağırsak gibi organları etkilemekte. Tabi bu zehirli maddelerin hepsi aynı oranda etki etmiyor. Bazı mantar türleri ölümcül olabilirken, bazılarında ise bağırsak problemleri, bulanık görme, kusma, ishal gibi sıkıntılara neden olmakta. Yani tüm mantar zehirlenmeleri aynı kategoride yer almaz. Buradaki önemli olan nokta, hangi mantardan zehirlediğiniz ve ne kadar mantarı tükettiniz? En önemli husus budur" diye konuştu.
"Daha geç etki gösteren mantarlar daha ölümcül olabiliyor"
Genellikle zehirlenmelerin erken ve geç etki olarak ikiye ayrıldığını kaydeden Prof. Dr. Kabaktepe, "Yediğiniz zaman hemen etki gösteriyorsa, bu daha zehirlidir gibi mantık ile yaklaşılabilir. Ancak mantarlarda bu genellikle böyle değildir. Daha geç etki gösteren mantarlar daha ölümcül olabiliyor. Örneğin bunlardan phalloides sendromu ve gyromitra sendromu dediğimiz sendromlar daha ölümcüldür ve bunlar daha geç etki gösterir. Yedikten 6-8 saate kadar bir şey olmaz. Belki ilk zamanlarda biraz mide ağrısı, karın ağrısı gibi şikayetler olur. Hastaneye gidildiğinde klasik olarak bu zehirlenmedeki prosedürler uygulanır. Hasta kendini iyi hissettiği zaman gönderilir. Bir süre sonra yeniden hastaneye geldiği zaman artık çok fazla yapacak bir şey kalmamıştır. Ama coprinus ve pantherina sendromu gibi sendromlar daha hafiftir. Bunları yedikten kısa süre içerisinde etki gösterirler. Ve bunlar genellikle hastaneye yetiştirildiğinde zaten kişide çok kalıtsal bir hastada ya da bağışıklıkla ilgili problemi yoksa, mide yıkanması ya da ilaç tedavisi gibi şekillerde kurtarılabilir" ifadelerini kullandı.
"Kesinlikle tanımadığınız, bilmediğiniz, hiçbir mantar türünü toplayıp yemeyin"
"Kesinlikle tanımadığınız, bilmediğiniz, hiçbir mantar türünü toplayıp yemeyin." diye uyarıda bulunan Prof. Dr. Kabaktepe, şöyle devam etti: "İşte bu çayırda yetişiyor. Sütün içerisine atıldığında kesiliyor gibi bunların hiçbir bilimsel tarafı yoktur. Zehirli mantarları tanımanın tek bir yöntemi vardır. O da uzman olan kişinin bunu tanıyıp teşhis etmesiyle olur. Bunun dışında işte özellikle kırsal kesimlerde süte atıyoruz, süt kesiliyor. İşte bunlar çayırda yetişiyor. Şu habitatta yetişenler zehirli olmaz. Beyaz renkliler, zehirli olmaz. Şu renkliler zehirli olur gibi böyle bir şey yok. Genellikle hani renkli hayvanlar özellikle sürüngenler daha zehirli olur gibi bir yaklaşım vardır. Bu mantarlar için geçerli değildir. Mantarların rengi, kokusu, yetişme ortamı gibi bunların sadece tanımlamamıza ya da yememize yeterli değildir. Doğadan tanımadan toplanan mantarı yemek çok tehlikedir!"
"Mantarlar birbirlerine çok benzerler toplarken çok dikkat edilmesi gerekir"
Mantarların morfolojik olarak birbirlerine çok benzediğini belirten Prof. Dr. Kabaktepe, "Halk arasında kültür mantarı olarak bilinen mantar çeşidi zaten üretiliyor, bunda bir sıkıntı yok ama sarı çayır mantarı dediğimiz (Agaricus xanthodermus) bu mantar morfolojik olarak kültür mantarına çok benzer ve aynı yerde de yetişebilir. En çok zehirlenmelerden birisi budur. Çünkü kültür mantarına çok benziyor. Bunu ayırt etmenin en kolay yöntemi şapkanın üzerinde çizik çizdiğinizde sarı bir leke oluşturuyorsa sarı oluşan bir yapı varsa bu sarı, çayır mantarıdır ve zehirlidir. Sütlü mantarlar genellikle halk arasında bazı yerlerde tirmit, kanlıca olarak bilinir. Çok da lezzetli, çok da kaliteli, besin değeri çok yüksek. Halk tarafından çok tüketilen mantarlardır. Ancak sapı kızıl dediğimiz sütlü mantar vardır. Bu zehirlidir. Bunu da ayırt etmenin en önemli yolu sap kısmı. Diğer kısımları işte hafif kahverengi beyazımsı olabilir. Sap kısmına dikkat edilmesi gerekir. Sap kısmı kızılsa uzak durmak gerekiyor" tavsiyesinde bulundu.
"Toplumumuzda 'doğada hayvanın yediği mantarı, bitkiyi, yiyin, hiçbir şey olmaz' anlayışı yanlıştır"
Toplumda özellikle de kırsal kesimde 'doğada hayvanın yediği mantarı, bitki, yiyin, hiçbir şey olmaz' gibi bir inanışın olduğunu ve bunun çok yanlış olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Kabaktepe, "Çünkü bazı hayvanların sindirim sistemi, vücut yapısıyla bizimkisi bir değildir. Örneğin en tehlikeli Amanita phalloides dediğimiz Köygöçüren mantarı Türkiye'deki en ölümcül mantarlardan bir tanesidir. Belli bir miktardan sonra kurtulma şansınız neredeyse yok denecek kadar azdır. Bu yanlış bir düşüncedir ve bu inanıştan vazgeçmek gerekir" dedi.
"Mantarlar çok kaliteli, besin değeri yüksek, gastronomide çok önemli yer tutar"
Mantarların besin değeri yüksek ve gastronomide çok önemli bir yer tuttuğunu anımsatan Prof. Dr. Kabaktepe, "Özellikle Türkiye'deki biyoçeşitliliği oldukça fazla olan son yıllarda çok önemli araştırmaların yapıldığı, tıp alanında, biyo teknoloji alanında çalışmaların yapıldığı çok önemli bir gıda ve canlı grubudur. Zehirlenme yapıyor diye uzak durmak değil amaç. Ama burada dikkat edeceğimiz şey bildiğimiz, tanıdığımız, güvendiğimiz mantarları tüketmek gerekir. Ancak tanımadığımız, bilmediğimiz hiçbir mantarı doğadan toplayıp yemememiz gerekir" uyarısında bulundu.
"En çok ölümcül mantar çeşitleri köygöçüren, ölüm meleği ve kuzugöbeği ebesi mantarıdır"
En çok ölümcül olan mantar çeşitlerinin Köygöçüren (Amanita phalloides), Ölüm meleği (Amanita virosa) ve kuzugöbeği ebesi (Gyromitra esculenta) mantarının olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Kabaktepe, Sararan çayır (Agaricus xanthodermus) ve Sapı Kızıl mantarı'nın (Lactarius helvus) ise etkilerinin türüne, yenilen miktara ve kişinin bağışıklık sistemine göre değiştiğini söyledi. (İLKHA)