Kaşıkçı'nın İstanbul'da katledilmesinden 13 gün sonra benzer bir cinayetin önlendiği ortaya çıktı. Prens Salman'ın emriyle Kanada'ya giden 50 kişilik suikast timi engellendi. Kılınç, dava dosyasında akıllara durgunluk veren ifadeleri köşe yazısında aktardı.
Taha Kılınç'ın çok konuşulan köşe yazısı:
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman (MBS) hakkında ABD’nin başkenti Washington D.C.’de bir dava açıldığı haberi uluslararası basında yer alınca, mahkemeye sunulan 106 sayfalık dosyayı PDF versiyonu üzerinden satır satır okudum. Dosyadaki bazı detaylar, adeta bir korku filminin senaryosunu andırıyordu. Aldığım notları, takdim ediyorum:
MBS’ye dava açan kişi, 1976’dan itibaren Suudi hükümetinin emrinde çalışan, Dr. Saad el Cebrî adında bir istihbarat subayı. Prens Nâyif bin Abdulaziz’in içişleri bakanlığı döneminde (1975-2012) gittikçe yükselen Dr. Saad, sonrasında bu görevi devralan Prens Muhammed bin Nâyif’in en güvendiği adam haline gelmiş. Öyle ki, Suudi Arabistan istihbaratının ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gizli servisleriyle ilişkilerinin yürütülmesi de kendisine emanet edilmiş. Devletin çok gizli sırlarına vakıf olan Dr. Saad’ın konumu, 2015’te Kral Selman’ın tahta çıkışıyla ve oğlu MBS’yi savunma bakanlığına getirmesiyle sarsılmaya başlamış. Aynı yılın yaz aylarında, Dr. Saad dönemin CIA Direktörü John Brennan’la iki önemli görüşme gerçekleştirmiş. Bunların birinde, MBS’nin Rusya’yı Suriye’ye müdahale konusunda desteklediğini ABD tarafına bildirmiş. Görüşmelerden kısa bir süre sonra, Dr. Saad MBS tarafından görevden alınmış. MBS ile Dr. Saad arasındaki en önemli iki ihtilaf noktasını, Yemen’e başlatılan askerî operasyon ve MBS’ye muhalif isimlerin ortadan kaldırılması için kurulan 50 kişilik “Kaplan Timi” oluşturmuş.
17 Mayıs 2017’de, -ABD Başkanı Donald Trump’ın Suudi Arabistan’a düzenlediği o ünlü ziyaretten üç gün önce-, MBS’nin kendisini öldürtebileceği yönünde bir uyarı alan Dr. Saad, ülkesinden ayrılarak Türkiye’ye gelmiş. 18 Haziran’dan itibaren, MBS, Dr. Saad’a sürekli WhatsApp mesajları yollayarak, onu ülkeye dönmesi için iknaya çalışmış. 21 Haziran’da Muhammed bin Nâyif’in veliahtlıktan azledilerek ev hapsine alınması ve MBS’nin tahtın tek varisi haline gelmesi, Dr. Saad için alarm zillerinin çalmasına yol açmış. Çocukları Ömer ve Sâre’yi Suudi Arabistan’dan çıkarmaya çalışan Dr. Saad, bu talebini MBS’ye bildirdiğinde şu cevabı almış: “Ülkene dönmen şartıyla.” 10 Eylül 2017’de MBS’den gelen mesaj, açık bir tehdit içeriyormuş: “Dünyada, seni bana teslim etmeyi reddedebilecek bir devlet yok. Seni mutlaka bulacağız!” Dr. Saad, bir gün sonra, MBS’nin Türk hükümetine resmî talepte bulunarak kendisinin iadesini istemeye hazırlandığını öğrenince, 12 Eylül’de Türkiye’den ayrılarak Kanada’ya geçmiş.
Avını elinden kaçıran MBS, bu defa Dr. Saad’ın ABD’deki aile fertlerinin peşine düşmüş. FBI, 7 Ocak 2018’de Dr. Saad’ın oğlu Hâlid’le temasa geçerek, “Suudi hükümeti peşinizde. Sizi korumak için tedbir alacağız” demiş. Aynı yılın 2 Ekim’inde Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’da başına gelenler, MBS’nin işi nereye vardıracağının bir işareti olmuş. Nitekim, Kaşıkçı cinayetinden yalnızca 13 gün sonra, Kaplan Timi’nin 15 üyesi Dr. Saad’ı aynı şekilde öldürmek ve cesedini yok etmek için, yanlarında otopsi ve kesme-biçme malzemeleriyle birlikte Kanada’ya uçmuş. Toronto Pearson Havaalanı’ndaki [dosyada bu bilgi daha sonra “Ottawa” olarak düzeltildi] görevlilerin titiz kontrolü tim üyelerinin sınır dışı edilmeleriyle sonuçlanınca, Dr. Saad’ın canı kurtulmuş. Kaşıkçı cinayetinin emrini kendisinin verdiği yolundaki CIA açıklamasının arkasında da Dr. Saad’ın bulunduğuna inanan MBS, ülkeden çıkmalarını yasakladığı Ömer ve Sâre’yi bir sabah baskınıyla evlerinden aldırmış. Şu anda çocuklardan hiçbir haber yokmuş.
Dosyadaki en ilginç notlardan biri de şu: MBS, Dr. Saad’ın öldürülmesi için Suudi Arabistanlı din adamlarından özel bir fetva temin etmiş. Ulemâ, “dine ve vatana ihanet”i sabit bulunan Dr. Saad’ın öldürülebileceğini, bunun İslâm’a aykırı olmadığını açıklamış. Dr. Saad, mahkemeye sunduğu ifadesinde, MBS’nin Kaplan Timi’ni bu defa ABD üzerinden ve kara yoluyla Kanada’ya göndermeyi deneyeceğine inandığını belirtiyor.
Tarihte, “taht oyunları” olarak bildiğimiz klasik saray entrikaları sürekli olagelmiştir. Ancak MBS’nin bugün kullanmayı tercih ettiği vahşi ve pervasız yöntemler, yalnızca ülkesini değil bütün Ortadoğu’yu kaosa sürükleyecek bir potansiyel taşıyor. Dr. Saad el Cebrî’nin ABD başkentinde açtığı davanın, Trump ve damadı tarafından sınırsızca şımartılan MBS’yi durdurmaya (veya en azından yavaşlatmaya) yetip yetmeyeceğini hep birlikte göreceğiz. Günümüzün kaypak uluslararası siyasî arenasında, “durduracak” demek ne yazık ki mümkün değil.