Çeçenlerin Yalhoy sülalesinden olan Cevher Dudayev, 1944 yılının Şubat ayında, halkının topyekûn sürgüne gönderildiği karanlık bir dönemde dünyaya geldi.
Henüz 15 günlük bir bebekken, milyonlarca Çeçen’le birlikte Sibirya'nın soğuk topraklarına sürgün edildi. Açlık, hastalık ve acı dolu yıllar boyunca yüzbinlerce insan hayatını kaybederken, Dudayev bu zorlu coğrafyada hayata tutundu.
12 yaşına geldiğinde, vatan hasretine daha fazla dayanamayıp tek başına Kazakistan’dan kaçarak memleketi Çeçenistan’a döndü. Askerî eğitim hayatında büyük başarılar elde etti; Hava Harp Akademisi’ni birincilikle bitirdi, Sovyet ordusunda Tuğgeneralliğe kadar yükseldi. Fakat o, kalbini hiçbir zaman Moskova’ya değil, özgürlük aşkıyla yanan halkına bağladı.
1991 yılında Çeçen halkının bağımsızlık yürüyüşüne önderlik eden Dudayev, Çeçen-İnguş Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı seçildi. Baskılar, tehditler, ambargolar ve en nihayetinde savaş... Ancak Dudayev ne geri adım attı ne de boyun eğdi.
1994'te Rusya Çeçenistan’a saldırdığında, "Son Çeçen canını vermeden bu topraklara ayak basamayacaksınız!" diyerek direnişin ateşini yaktı. Onun önderliğinde verilen bu mücadele, sadece silahla değil; imanla, inançla, kararlılıkla sürdü.
Cevher Dudayev, maddiyata ve makama yüz çevirmiş bir liderdi. Hayatını özgürlük yolunda feda etmiş, halkına yüreğini siper etmişti. Onun şu sözleri bir milleti ayağa kaldıracak kadar güçlüydü:
"Bizi öldürebilir, ezebilir, üzerimizde tanklarla dans edebilirler... Ama özgürlük ve bağımsızlık ruhumuzu asla yok edemezler."
21 Nisan 1996’da, ABD’nin verdiği istihbaratla Rusya tarafından hedef alınarak şehit edildi. Fakat Cevher Dudayev, yalnızca toprağa düşen bir beden olmadı; o, Çeçen halkının gönlünde kıyamete kadar yaşayacak bir özgürlük meşalesine dönüştü.
Bugün, Dudayev’in yolunda yürüyen binlerce Çeçen, sürgünde ve işgal altında da olsa mücadelesini sürdürüyor. Dünya unuttu belki, ama onlar unutmadı…
Dudayev’in dediği gibi: "Bizi tanımazsanız biz de sizi tanımayız!"
Allah şehadetini kabul etsin, mekânı cennet olsun. Rahmet ve minnetle… (İLKHA)