9315,37%-0,02
38,20% 0,26
43,99% 1,22
4209,66% 3,27
6792,06% 2,66
18-20 Nisan tarihleri arasında Kocaeli Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen sempozyumda; İslam'ın temel kaynaklarında ve İslam düşüncesinde savaşın hükmü, kuralları, ahlâkı, meşruluğu ve sınırları gibi konuların konuşuldu.
Özellikle Peygamber Efendimiz ve hulefa-i râşidîn döneminden günümüze kadar savaşın seyrinin yanı sıra İslam dışındaki diğer dinlerde ve düşüncelerde savaşın hukuki ve ahlaki boyutunun da ele alındığı sempozyumun sonuç bildirgesinde, İslam'ın barış dini olduğu, sadece Müslümanların değil dünyedaki tüm mazlumların hakkını korumak için zulüm kmden gelitse gelsi karşı durmayı gerektirdiği vurgulandı.
"Evrensel bir barış İslam aracılığıyla mümkündür"
Sempozyumun tamamlanmasının ardından, bilim kurulu tarafından sonuç bildirisi yayınlandı. Bildirgede, "İslam'da esas olan barıştır; savaş ise geçici ve istisnai bir durumdur. Savaşın nihai amacı da barışı tesis etmektir. Zira evrensel bir barış, ancak anlam olarak barışla özdeşleşen İslam aracılığıyla mümkündür. İslam sadece Müslümanların güvenliğini sağlamayı değil, nerede zulüm varsa kimden geldiğine bakmayarak onu ortadan kaldırmayı hedefler. İnsanı ve onun haklarını korumak ister." denildi.
"Savaş, zorunlu hâller dışında başvurulmaması gereken bir seçenektir"
Savaşın zorunlu haller dışında başvurulmaması gereken bir seçenek olduğu belirtilen sonuç bildirisinde, "İslam, savaş kaçınılmaz hale geldiğinde dahi belirli bir hukuk ve ahlak çerçevesinin gözetilmesini şart koşar. İslam'ın mücadele anlayışı, diğer din ve ideolojilerin mücadele biçimlerinden ayrılır. Bu anlayış, ayet ve hadislerde ‘cihad' kavramıyla ifade edilir ve Allah yolunda verilen her türlü çabayı kapsar. Cihad; barışı sağlamak, insan hak ve onurunu korumak, Müslümanların can güvenliğini temin etmek, adaleti ikame etmek ve zulme son vermek amacıyla gerçekleştirilir. Bu mücadele, doğrudan veya dolaylı biçimde savaşan ya da savaşa destek olan unsurlarla yapılır. Dolayısıyla, fiili bir tehdit oluşturmayan sivillere ve savaş dışı unsurlara zarar verilmez." ifadeleri kullanıldı.
"Savaşlar kalıcı tahribatlara neden olur"
Savaşın doğası gereği yıkıcı bir eylem olduğu ifade edilen bildirinin devamında, Ancak savaş, kimlik inşası ve toplumsal dönüşüm açısından tarih boyunca kurucu bir rol üstlenmiştir. Öte yandan, savaşlar yalnızca çatışma sürecinde değil, sonrasında da kalıcı ekonomik tahribatlara neden olur. Bu nedenle savaş sonrası toparlanma, yalnızca ekonomik kaynaklara değil; aynı zamanda güçlü kurumsal kapasiteye ve uluslararası iş birliğine bağlıdır. Bazı terör gruplarının dini referansları kullanması, terörizme meşruiyet kazandırmaz. Aynı şekilde, İslam'ın kutsal mücadelesi olan cihadı terör eylemi olarak göstermek de kabul edilemez. Zira cihadı sadece silahlı mücadeleye indirgemek asla doğru olmadığı gibi terör hareketlerini cihad olarak da adlandırmak doğru olmaz." ifadeleri kullandı.
"İşgalcilerin Gazze'de yaptığı apaçık bir soykırımdır"
Siyonist işgal rejimin Gazze'de sürdürdüğü katliamlar da değinilen bildiride, "Bu ideolojiden beslenip terör devleti hâline gelen İsrail, Filistin'i işgaliyle soykırım, savaş suçu ve insanlık suçu işlemekten çekinmemektedir. İsraile doğrudan ya da dolaylı destek verenler de bu suçlara ortak olmaktadır. Gazze'deki işgal, insani ve ahlaki hiçbir değeri gözetmeyen, hukuki meşruiyeti bulunmayan apaçık bir soykırımdır. Sözde savaş hukuku tartışmaları ise yaşanan gerçekleri perdeleme çabasından ibarettir." denildi. (İLKHA)