Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı yüksek lisans öğrencisi Mohamed Fouadi, üniversite yıllarının öğrenciler için hem kişisel gelişim hem de gelecek kariyer açısından en kritik dönem olduğunu söyledi.

Radyo, Televizyon ve Sinema bölümü mezunu olan Fouadi, yaklaşık 10 yıldır Türkiye’de yaşadığını belirterek, “Bu dönemde doğru çevre edinmek, dil öğrenmeye erken başlamak ve sosyal faaliyetlerden yararlanmak gelecekteki başarıyı doğrudan etkiler” dedi.

Fouadi, üniversite hayatının yalnızca derslerle sınırlı olmadığını, manevi atmosferin korunmasının da öğrencilerin hayatına değer kattığını vurguladı.

Üniversite yılları, kendini geliştirmenin en kritik dönemi

Öğrencilik yıllarının, bireyin hem kişisel hem mesleki anlamda en çok geliştiği dönem olduğunu söyleyen Fouadi, "Öncelikle, uluslararası öğrenci bazında değil de genel öğrenci bazında konuştuğumuzda şunu söyleyebilirim: Her halükârda, öğrencilik hayatı insanın en temel ve kendini geliştirdiği süreçtir. Dolayısıyla bu dönemi iyi değerlendirmek gerekir. Bu 4 ya da 5–6 yıllık süreç çok önemlidir. Bu süreçte elbette fırsatlar olduğu gibi tehlikeli alanlar da var. Özellikle iletişim kurma konusunda öğrencilerin hassasiyet göstermesi gerekir. Çünkü bu dönemde oluşturulan çevre, sonraki hayatı, hatta iş yaşamını doğrudan etkiler. Fırsatlar açısından baktığımızda, Türkiye’de oluşan bir ortam var. Artık uluslararası öğrenciler ile birlikte dil öğrenme imkânı var. Uluslararası öğrencilerin, özellikle Türkiyeli öğrencilerden dil öğrenme konusunda destek alması gerektiğini düşünüyorum. Bu tamamen ücretsiz bir imkân olacaktır. Bunun dışında, yalnızca derslere odaklanmak değil; farklı sosyal faaliyetlerden faydalanmak, kulüplerde yer almak da önemlidir. Bu hem öğrencinin özgüvenini hem de yetkinliklerini artıran bir süreç olacaktır." dedi.

"Barınma konuları, tamamen dijital olarak çözülebilecek bir mesele hâline geldi"

Türkiye’de vakıfların öğrencilere ciddi imkânlar sunduğunu belirten Fouadi, barınma konusunda da tavsiyelerde bulundu. Fouadi, "Genelde Türkiye’de, özellikle vakıfların sunduğu çok ciddi imkânlar var. Dolayısıyla öğrencilerin öncelikle yapması gereken, vakıfların sağladığı çok sayıdaki yurtlara hızlı bir şekilde başvurmak ve kayıtlarını oluşturmak. Artık bu süreç dijital ortamda da yürütülebildiği için eskisi kadar zor değil. Barınma konuları, tamamen dijital olarak çözülebilecek bir mesele hâline geldi." ifadelerine yer verdi.

Manevi ortam, öğrenciyi korur

Öğrencinin doğru çevre edinmesinin, manevi değerlerini koruması açısından çok önemli olduğunu ifade eden Fouadi, şunları aktardı:

"Öncelikle, herhangi bir öğrencinin özellikle farklı bir şehre gittiğinde karşılaşabileceği ciddi sorunlar olabiliyor. Dolayısıyla kendini koruma altına alması gerekiyor. Bunun için en uygun ortam, öğrencinin doğru bir çevre kurabilmesi ve bu çevrenin ona güvenli bir alan sağlayabilmesidir. Bu çevreler genelde vakıflar, dernekler veya kampüs içindeki mescitler aracılığıyla oluşuyor. Özellikle artık kampüs mescitlerinde sohbetler ve benzeri etkinlikler yapılmaya başlandı. Böylece öğrenciler, manevi atmosferi ve ahlaki zemini yaşayabilecekleri bir ortam bulabiliyor. Bu tür ortamlarda bulunmak, öğrencinin değerlerini korumasına ve birçok olumsuz etkenden uzak durmasına yardımcı oluyor."

Arkadaş çevresi, en çok etkileşim alanıdır

Üniversitenin çok farklı düşüncelerden insanı bir araya getirdiğini belirten Fouadi, "Öğrenciler üniversiteye ilk girdiklerinde çok farklı bir ortamla karşılaşacaklar. Çünkü her kafadan bir ses var; farklı ideolojilerden ve düşüncelerden insanlar bir arada. Bu noktada, öğrencinin kendine yakın bulduğu insanlarla bir araya gelmesi önemli. Aslında Müslümanların bir araya gelebilmesi gerektiğini sık sık dile getiriyoruz. Üniversite ortamında da bu birliktelik önem taşıyor. Ancak burada bile topluluklar kendi içinde ayrışabiliyor. Bu nedenle en önemli şey, dört yıl boyunca birlikte zaman geçirebileceğiniz, İslami ve ahlaki zeminde sorun yaşamayacağınız kişilerle doğru ilişkiler kurabilmektir. Aksi takdirde, üniversite ortamı öğrencinin en çok etkileneceği ve tehlikeli alanlardan biri hâline gelebilir. Çünkü üniversite, öğrencinin en fazla vakit geçirdiği yerlerden biridir. Arkadaş çevresi de bu zamanın büyük bölümünü oluşturur. Dolayısıyla etkilenmemek neredeyse imkânsızdır. Bu yüzden sağlıklı ilişkiler ve manevi değerleri koruyan bir topluluk, öğrencinin maneviyatını muhafaza etmesi açısından çok önemli ve faydalı olacaktır." şeklinde belirtti.

"İlk yıl, öğrencilerin öncelikle kendi becerilerini geliştirmeye odaklanmaları gerekiyor"

Bazı öğrencilerin üniversite sürecini yanlış değerlendirdiğini belirten Fouadi, "Bence ilk yıl, öğrencilerin öncelikle kendi becerilerini geliştirmeye odaklanmaları gerekiyor. Çünkü birinci sınıfta, 'Sonra hallederim' denilen birçok şey, üniversite bittiğinde maalesef halledilemiyor. Buna bizzat şahit olduğum için söylüyorum. Özellikle dil bilgisi konusunda yeterince çalışılmıyor. Oysa dili çözmenin en iyi yolu, birinci sınıftan başlayarak düzenli çalışmaktır. Bunun yanında, 'network' dediğimiz, yani kendi alanıyla ilgili güçlü bağlantılar kurma kısmına da önem verilmelidir. Kendi alanında en iyi işi kim yapıyor, nerede yapıyor, bunu araştırmak gerekir. Çünkü en temel sorumluluklarımızdan biri, yaptığımız işi en iyi şekilde yapmaya çalışmaktır. Bu araştırmalar sonrasında, öğrencinin kendini geliştirmesi ve dört yıl boyunca bir planlama yapması önemlidir. Aksi hâlde, birinci sınıfta ertelenen işler, 'lay lay lom' dediğimiz boş uğraşlara dönüşür ve üniversite süreci verimsiz geçer. Dördüncü sınıfa gelindiğinde ise 'Dil öğrenemedim, şunu yapamadım' gibi pişmanlıklar başlar. Özellikle iletişim bölümlerinde ciddi programlar mevcut, ancak çoğu öğrenci bunları öğrenmiyor. Bu eksiklikler de mezuniyet sonrasında iş bulma sorunlarına yol açıyor. Dolayısıyla ilk yılın en önemli hedefi, bu zamanı kendini geliştirerek değerlendirmek olmalıdır." diye konuştu.

"Kendini geliştiren bir öğrenci, farklı alanlarda da gelişir ve iş bulmakta zorlanmaz"

Devamında ve son olarak Fouadi, "Öğrencilerin, üniversiteye gelir gelmez bu süreci çoğu zaman yanlış algıladıklarını düşünüyorum. Üniversite yıllarını değerlendirmek yerine, daha çok eğlence odaklı bir şekilde geçirdiklerini görüyorum. Elbette bu herkes için geçerli değil, genelleme yapmak istemem; ancak maalesef böyle bir durum söz konusu ve bu da sonrasında birçok problemi beraberinde getiriyor. Bu durumun en önemli sonucu, kendini geliştiremeyen ve değerlerini korumakta zorlanan bir neslin ortaya çıkmasıdır. Bunun yanında, en temel problemlerden biri de iş bulamama sorunudur. Aslında bu iş bulamama problemi, üniversitede geçirilen süreçle doğrudan ilişkilidir. Çünkü kendini geliştiren bir öğrenci, farklı alanlarda da gelişir ve iş bulmakta zorlanmaz. Aynı zamanda güçlü bir çevre edinmiş olur. Ancak geçici bir hevesle veya geçici arkadaşlıklarla bu süreci yürütmeye çalışanlar, bunun işe yaramadığını sonradan anlıyor. Aslında bu tavsiyeler, öğrenciler için altın değerindedir. Çünkü herkes üniversiteye büyük bir hevesle başlar; fakat sonunda bu heves hüsrana dönüşebilir. Hüsranla bitmemesi için bu tavsiyelere dikkat etmek, onlara riayet etmek ve manevi atmosfer içinde yaşamak gerekir. Böylece hem üniversite hayatı hem de sonraki yaşam güzel bir şekilde geçebilir. Allah herkese bu imkân versin." şeklinde tavsiyelerde bulundu. (İLKHA)