9529,36%1,72
34,54% 0,18
36,03% -0,52
2984,34% 0,77
5006,70% 1,01
Yemekten sonra mide ağrısı kolon kanserini gösteriyor
Dünyadaki en yaygın kanser türlerinden biri olan kolon kanseri, yemek yedikten sonra ortaya çıkabilecek olağandışı bir ağrıyla kendini gösterebiliyor.
Kolon kanseri, kalın bağırsağın en uzun kısmı olan kolonda bulunan mukoza hücrelerinin kontrolsüz çoğalması sonucu oluşur. Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) tahminlerine göre, kolorektal kanserler dünyada teşhis edilen tüm kanserlerin yüzde 10'unu oluşturmaktadır ve görülme oranı kadınlarda meme kanseri ve akciğer kanserinden sonra üçüncü sıradadır.
Kolon kanseri erken teşhis edilirse gerekli tedaviye bir an önce başlanabilir ve tedavide başarı oranı yüksektir. Yemek yedikten sonra ortaya çıkabilecek olağandışı bir durum, bu tümörün varlığını belirlememizi sağlayan sinyallerden biri olabilir.
Yemekten sonra dikkat edinKolon kanserinin erken ortaya belirtilerinden çoğu, kabızlık gibi bağırsak problemleriyle bağlantılıdır. Alt karın bölgesinde kalıcı şiddetli ağrı, midede şişkinlik veya sebepsiz kilo kaybı hastalığın daha az bilinen belirtileridir.
Ancak özellikle yemek yedikten sonra mide ağrısı yaşanması da dikkat edilmesi gereken bir diğer işarettir. Yemeklerden kaynaklanan mide ağrısı veya şişkinlik, kolon kanseri için risk altında olabileceğinizin işaretleridir. Bu durum bazen tüketilen gıda miktarında azalmaya ve kilo kaybına neden olabilir.
Diğer belirtiler, tuvalete daha sık gitmek ve dışkıda kan dahil olmak üzere bağırsak alışkanlıklarında kalıcı değişikliklerdir. Kanser hücreleri çoğaldıkça vücudun enerjisini tüketir ve bir tümörün gelişmesi kolon veya bağırsak yolunu tıkayarak yeterli besin emilimini önleyerek kilo kaybına neden olabilir.
Gençlerde görülme oranı artıyorKolon kanseri uzun zamandır sadece yaşlı nüfusu etkileyen bir kanser türü olarak görülüyor, ancak her yıl daha fazla genç yetişkin kolon kanserine yakalanıyor. Son veriler, 50 yaşın altındaki bireylerde kanser vakalarında her yıl artış olduğunu gösteriyor.
Vakalardaki bu artışın, özellikle tanı anında 30 yaşına kadar olan çok genç bireyleri etkilediği düşünülüyor.