Bir köy camisinin yeşilliklerle çevrili avlusunda, imam Yasin Hoca, oynayan öğrencilerini seyrediyordu. Çocuklar eğlenceye o kadar dalmıştı ki hocanın varlığını unutmuşlardı. Ancak içlerinden biri, Abbas, oyuna katılmak yerine bir köşeye diz çökmüş, elindeki Kur’an’ı okuyordu.
Yasin Hoca, Abbas’ı diğer çocuklardan ayrı bir yere koyuyordu. Çünkü Abbas, yaşıtlarına kıyasla çok daha derin bir iman, ahlak ve bilgiye sahipti. Allah’a karşı büyük bir sevgi ve saygı duyuyor, O’nun rızasını kaybetmekten korkuyordu. Ölümden sonraki hayatı düşündüğünde en büyük endişesi, Allah’ın huzuruna mahcup çıkmaktı.
Ancak Yasin Hoca’yı üzen bir durum vardı. Abbas’ın bu üstün ahlakı, diğer çocuklarda kıskançlık uyandırmıştı. Onu aralarına almıyor, onunla oynamıyorlardı. Hocası, bu durumu değiştirmek için bir fikir buldu. Çocuklara birer hurma verdi ve onlara, “Kimsenin göremeyeceği bir yerde yeyin,” dedi. Çocuklar hemen saklanarak hurmalarını yediler. Ancak bir tek Abbas hurmasını yememişti.
Yasin Hoca merakla sordu:
— Abbas, sen neden yemedin?
Abbas, büyük bir içtenlikle cevap verdi:
— Hocam, siz ‘kimsenin göremeyeceği bir yerde yeyin’ dediniz ama Allah her şeyi görür. O’ndan gizli hiçbir şey olmaz. Bu yüzden hurmayı yemedim.
Bu sözler karşısında Yasin Hoca, Abbas’ı tebrik etti. Diğer çocuklar ise şaşkınlık içinde birbirlerine baktılar. Hiçbirinin aklına bu gelmemişti. O andan sonra çocuklar Abbas’ın ne kadar özel biri olduğunu fark etti ve ona karşı duydukları kıskançlık yerini hayranlığa bıraktı. Hepsi ondan özür dileyerek onu aralarına aldılar.
Bu olay, çocuklara sadece Abbas’ın değil, herkesin Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerektiğini öğretti. İman, yalnızca dilde değil, davranışlarda da kendini göstermeliydi. Abbas’ın bu küçük ama derin anlam taşıyan tavrı, çevresindeki herkes için büyük bir ders olmuştu.