Yaz aylarının gelmesiyle birlikte Batman’da ne yazık ki her yıl tekrarlanan acı haberlerle yüzleşiyoruz: boğulma vakaları. Özellikle sulama kanalları, baraj göletleri ve akarsular, serinlemek isteyen gençler için birer cazibe noktası haline geliyor. Ancak bu doğa alanları, gerekli önlemler alınmadığında can pazarına dönüşebiliyor.
Her yıl birkaç gencimizi bu nedenle toprağa veriyoruz. Bu vakalar sadece birer sayı değil; ardında yıkılan aileler, yarım kalan hayatlar, toplumsal travmalar bırakıyor. Oysa bu kayıplar kader değil, açık ihmaller zincirinin bir sonucu.
Sorumluluk Kimde?
Sorumluluğu yalnızca vatandaşlara yüklemek adil değil. Elbette bireysel bilinç önemli; ama asıl görev yerel yönetimlerde, ilgili kamu kurumlarında ve merkezi yönetimde.
Gölet etraflarının tel örgüyle çevrilmemesi, uyarı levhalarının olmaması, yeterli denetim yapılmaması; bu ölümlerin “önlenebilir” olduğunu ortaya koyuyor.
Batman gibi yaz sıcaklarının 40 dereceyi aştığı bir şehirde, çocukların ve gençlerin suya yönelmesi şaşırtıcı değil. Asıl mesele, kontrolsüz alanlarda değil, güvenli ve gözetimli yüzme alanlarında bu ihtiyacı karşılayacak imkânları sunmakta.
Ne Yapılmalı?
Her yıl yaz öncesi geniş kapsamlı bilinçlendirme kampanyaları düzenlenmeli.
Tehlikeli bölgeler tel örgü ve uyarı levhalarıyla çevrilmeli.
Belediyeler ve valilik öncülüğünde ücretsiz yüzme kursları açılmalı.
Kolluk kuvvetleri ve AFAD koordineli şekilde sık sık devriye gezmeli.
Ailelere çocuklarını kontrol etmeleri konusunda seminerler verilmeli.
Sadece Yas Tutmak Değil, Çözüm Üretmek Gerekir
Boğulma vakaları yaşandıktan sonra yazılan birkaç sosyal medya mesajı, yapılan birkaç haber ya da paylaşılan taziye dilekleri çözüm değil. Gerçek çözüm, daha çocuklarımız suya girmeden, önleyici mekanizmaları kurmakla mümkün olur.
Batman’da her yaz tekrarlanan bu acı haberleri gelenek olmaktan çıkarmak elimizde. Unutmayalım, önlemek, tedavi etmekten her zaman daha kolaydır. Hele ki söz konusu olan, gencecik hayatlarsa.