Betül ALTINSOY

Tarih: 15.11.2023 09:02

Betül Altınsoy’un Yazar Birsen Tankaya Dinç İle Söyleşi

Facebook Twitter Linked-in

Betül Altınsoy’un Yazar Birsen Tankaya Dinç İle Söyleşi Kendinizi okurlar, genç ve yeni araştırmacılar için kısaca tanıtır mısınız? Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi Mezunuyum.   Çocukluğum Ankara’da geçti. İstanbul da yaşıyorum. 19 yıl Türk Hava Yollar A.O. çalıştım.  Evliyim ve Ela isminde bir kızım var. Okumayı, yazmayı, yeni yerler görmeyi ve keşfetmeyi   seviyorum. 7 yıl önce yazmaya başladığım Marmaris Bülten Gazetesinde, yazmaya devam ediyorum.   Ne kadar zamandır yazıyorsunuz? Gençlik yıllarının verdiği şiir tutkusu ile şiirlerimi 1993 yılından itibaren yazılı olarak tutmaya başlamıştım. Roman yazmadan önce, arada yazdığım çocuk hikayelerim vardı. Ana yemekten önce aperatif gibi.  Daha sonra Marmaris Bülten Gazetesinde gönüllü köşe yazarı olarak haftada bir yazma teklifi aldım. 2015 yılında “Serseri Gönlüm Döndün mü?” şiir kitabım çıktı. İtalya da düzenlenen 16-18 Mart 2018 yılında Euro Expo Art sergide Ressam Güler Özcan’ın Kadına Şiddet temalı resim sergisinde 3 adet şiirim İngilizce ve italyan’ca ya çevrilerek resim sergisinde yer aldı ve İtalya da yayınlanan Art&trA dergisinde yayınlandı. Ardından, 2020 yılında “Bir Acayip Cenaze Töreni” romanım, 2021 yılında “Kırılma Noktası 2051 Kaçış” ve  2023 yılında “Aşk Tükez” yazdım ve şu an başka bir roman yazarak  yola devam ediyorum.   Günlük yaşamdaki ilişkileriniz, yaşadığınız olaylar kaleminize nasıl yansıyor? İyi bir gözlemciyimdir. Çevremde yaşanan olayları analiz etmeyi severim. Bazen hiç tahmin etmediğim bir yerde bir cümle kullanılır veya bir olay yaşanır onu ayrı bir göz ile bakıp olayı farklı bir şekilde irdelemeye çalışırım ve çıkardığım sonuçları unutmamak için küçük küçük notlar alırım. Roman yazarken bunlar benim için rehberdir ve daha sonra kurgulayacağım olaylarda bakış açımı daha geniş tutmamı sağlar.   Edebiyatla ilişkiniz ne zaman ve nasıl başladı?  Edebiyatla ilişkim önce okumayla başladı. Yazabilmek için önce çok iyi bir okuyucu olmak gerekiyor. Bunu zamanla öğrendim. Kitap okuma sevdam ise ilkokul 2. Sınıf da başladı. Bizim çocukluk yıllarımızda mahalle aralarında kitapçılar vardı. Verilen harçlıklarımı biriktirerek, her ay bir kitap almayı hedeflerdim.   Hem şiir hem de roman yazan biri olarak kendinizi hangi türe daha yakın hissediyorsunuz? İlk zamanlar şiir yazıyordum. Romanı daha çok okumayı seviyordum. Ve bu okuma sevgim her geçen yıl katlanarak büyüdü. Roman yazmanın ayrı bir hazzı olduğunu gördüm. Tutku gibi bir şey. Hangi türe daha yakınım diye düşündüğümde, ikisinin de yeri çok ayrı. Şiir bir anda gelen bir duygu eşliğinde yazılıyor. Romanın önce ana temasını düşlüyorsun. Sonra tek tek karakterler belirleniyor. Olayların akışı, diyaloglar, duygular derken, romanın başlama ve bitişine kadar geçen süre benim bir parçam oluyor. Bu süreç; bazen 2 yıl, bazen daha uzun süre olarak devam ediyor.   İlk kitabı bastırmak hep sancılı bir süreçtir. Sizde de mi böyle oldu? Kesinlikle sancılı bir süreç. Düşünün, ilk kez hiç tadını bilmediğiniz bir porsiyon yemek konuyor önünüze. Yemek görselde çok güzel ve iştah açıcı gözüküyor. Bir kaşık alıyorsunuz yemekten tamamen beklentiniz dışında bir tat ile karşılaşıyorsunuz. Bu tat size hitap etmeye bilir veya damağınızda enfes bir tat bırakabilir. İşte önemli olan o süreçte sizin tutumunuz, sizin beklentileriniz veya beklentiniz dışında karşılaştığınızda o süreci nasıl idare edeceğinizdir. Kitap basılmaya başlayıp okurlar ile buluştuğunda ilk yorumları dört gözle bekliyorum. Şu da bir gerçek ki, kaleme aldığım yazı önce benim içime sinmeli, çıkan kitabı herkes beğenecek diye bir kural yok, aksine gelen negatif eleştiriler benim kendimde göremediğim yanlarımı göstererek, aslında o tarafımı geliştirerek güçlendirmemi sağlayacaktır.   “Kırılma Noktası 2051” kitabınızdan bahseder misiniz? “Kırılma Noktası 2051 Kaçış” 2018 yılında kaleme almıştım. 2019 yılında kitap üzerinde son düzenlemelerimi yapıyordum ki, bir anda 2019 yılının sonlarına doğru reklama ihtiyaç duymadan bir anda tüm ödüllere aday olacak şekilde dünyada Covid19 virüsü ismini ilk sıraya yazdırmıştı. Virüsün çıkışı  gelişimi yayılması, insanların virüs karşısındaki tepkilerini, kabullenişlerini, feryatlarını, çığlıklarını, ölümlerini veya hiç virüs yokmuş gibi ret edişlerini ve maddiyatın yeterli olmadığı noktasındaki rüzgârlar dünyada eserken, ben sanki bu yaşanılacakları daha önceden yaşamış gibi veya zaman içinde yolculuk yapmış gibi başka bir gözle izliyordum. Kitabımda dile getirdiğim salgında yaşayan insanların yaşamlarının orta yerinde kanımla, canımla ve nefesim ile buldum kendimi bir anda. Hayal ürünü olan bu kitabı oluşturan olaylarının bir kısmı yaşamımda benzerlik göstererek ne yazık ki gerçek olmuştu. Kitapta yaklaşık 30 yıl ileriye gidiyoruz. Bir dünya düşünün salgın bir hastalıktan sonra enjekte edilen sıvıların yan etkileriyle insanların doğurganlığının etkilendiği ve neredeyse üremenin tamamen durduğu, teknolojinin son bulduğu bir zaman dilimi… Hamile kadınların can güvenliğinin olmadığı bebeklerin çeteler tarafından kara borsaya düşürüldüğü bir zaman… Ve geriye kalan yaşları 8 ile 17 arasında değişen 12 çocuk, Baş Komitenin dayattığı kurallara baş kaldırabilecekleri mi?  Bu 12 çocuk birbirleriyle inanılmaz bir şekilde iletişim kurup kaçma planı düzenliyorlar. Bir gece buluşup özgürlüklerine kavuşmak için yola çıkıyorlar. Yeni Dünya düzeni, eşit kurallar, yaşamın parçası olabilmek ve yaşamda kalabilmek için verdikleri mücadele ve yaşadıkları Derin Kuyu’nun gizemli köşelerinde yeniden Güneş’i görebilecekler mi veya  Derin Kuyu’dan çıkabilecekler mi sorusu zihnimizde belirken onlar ile nefes alarak esaretlerine, haykırışlarına, özlemlerine, çabalarına, özgürlük arayışlarına tanık olarak satırlar arasında yolculuk yapmak benim için inanılmazdı. Kırılma Noktası 2051 Kaçış, tamamen bir hayal ürünü bir eser olup, kitabın devamı şuan yazılmaktadır.   Hayal gücü yazmaya etken mi peki? Benim için hayal gücü yazmanın ana noktasıdır. Önce hayalde başlar sonra yaşamda ete kemiğe bürünür. Evet, hayal gücü yazmaya etkendir.   Hayatın amacı sizce ne olmalı? Hayatın amacı yaşamak. Yaşamak için geldik bu dünya ya. Madem bu dünya ya geldik, yaşadığımız bu dünyanın bizlerden beklediği değerlerini de korumamız gerekiyor. “Benden öncekiler ne yaptı ki ben ne yapayım” olgusunu elimizin tersiyle geriye iterek, bir ağaç kesiliyorsa biz on ağaç dikelim, bir hayvan öteleniyorsa biz ötelenen hayvanın başını okşayalım. Hür ve aydınlık yarınlar için yanan birer meşale gibi çevremizi aydınlatabilmek için bilimin ışığında öğrenelim gelişelim yaşama tutunalım, huzur ve mutluluk içerisinde sevdiklerimiz ile birlikte anılar biriktirelim.   Güzel ve keyifli bir sohbetti. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey, takipçilerinize vermek istediğiniz bir mesaj var mı? Edebiyat; büyük engin bir deniz. Bu denizde bir kum tanesini oluşturabilmek için kelimelerin oluşturduğu bu büyük sihirli dünya da, “Tutkum olan” yazmaya kalemim izin verdiği sürece devam ederek üreteceğim.  Kitabı yaşamınızdan eksik etmeyin. Okuyun okutun. Bu güzel söyleşi için çok teşekkür ederim.   Bu sohbet için çok teşekkür ederiz.
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —