Metin ÖZMEN
Tarih: 05.03.2023 14:15
Gelecek yıl hangi faylar kırılacak?
Kıyamet kopmadan önceki son zamandayız. Yani ahir zamandayız.
Başımıza türlü türlü belalar gelecek. Türlü türlü belalar ve musibetler ile sınanacağız. Belki bugüne kadar tarihin görmediği, işitmediği, kaydetmediği belalar musibetler depremler… Kabirlerinden bizleri seyredenler belki de
“bunlara neler oluyor?” diyecekler. Belki de
“ölümlerden ölüm beğenmek bu olsa gerek” diyecekler. Covid, bela, seller, kazalar, depremler, soğuk ve şiddetli bir gecede uyandırılan insanlar ve uyandırılamayanlar… Dar-ı bekada uyandırılanlar, gözlerini belki de manevi bir şehit olarak Resulullah(a.s.m)’ın huzurunda açanlar. Sevdikleri gerçek dostlarına kavuşanlar…
Evet felaket ve helaket asrındayız, Bugüne kadar gelen bütün peygamberlerin şerlerinden, belalarından ve zorluklarından Allah’a sığındığı ve bu zamanda olmamak için dua ettiği felaket ve helaket asrındayız. Ve bu felaket ve helaket asrının da belki de son demlerindeyiz.
Normal bir zamanda yaşamıyorsak, başımıza gelenler de elbette ki normal şeyler olamayacak. Bu yüzden kendimizi eskilerle kıyaslamayacağız.
Eskiden bizim Koram mahallesinde Haydar (Bizde Arapça şive ile Haydır) amca diye biri varmış. Haydır toplumu iyi bilen, geleceği de tahmin eden bir kanaat önderi. Birgün sohbet ederken diyor ki
; “Birgün gelecek İstanbul’daki insanlar evlerinden oturup buradakilerle konuşacaklar.” Daha televizyon yok, telefon yok, telsiz yok. Onu dinleyenler de
“Haydır yaşlılıktan herhalde biraz kafayı yemiş, ne konuşmasından bahsediyor” diyorlar.
Günler birbirini kovalamış, Haydır amcamız vefat edeli yıllar oldu. Şu an biz Koram’ın dağlarından Haydır amcanın Hızorta mezrasından İstanbul ile görüntülü konuşuyoruz.
Ahir zaman ümmeti olarak hızlı ilerliyoruz, hızlı yaşıyoruz. Bununla beraber de hızlı ölüyoruz maalesef…
Günah cihetinde de farklı değiliz, eskilerin bir ömür işlediği günahları belki biz bir günde işliyoruz. Asrın alimi bu zamanı tarif ederken
“şimdiki tarz-ı hayat-ı içtiamiyede yüz günah insana karşı geliyor” diyor. Yani özellikle teknolojinin ilerlemesiyle bir dakikada yüz günah işleyebiliyorsunuz. Tabi günahlar ve günah ihtimalleri artınca ahir zamanda bunun manevi karşılıkları da farklı oluyor. Sevapları da, azapları da, felaketleri de… Ahir zamanda istikamette olanlara Resulallah (a.s.m)’ın sünnetini ihya edenlere 100 şehit sevabından bahsediliyor. Evet dakikada 100 günah işleme imkanına sahipken sen günahları işlemeyip istikamette devam edip sünnet-i seniyyeye temessük etsen 100 şehit sevabı kazanabiliyorsun.
Böyle bir zaman işte…
Eskilerden farklıyız, farklı geldik, farklı yaşıyoruz, farklı gidiyoruz. Buda bizim yazılanımız diyelim.
Geçenlerde Gaziantep’te yaşayan yazarlarımızdan Gülşen Gazel güzel bir depremle ilgili paylaşımla özetlemişti bu durumu
“Ölümlerden ölüm beğenmenin pratiğini yaşayacağımız hiç aklıma gelmezdi. Korona beğenmeyene deprem, deprem beğenmeyene soğuk ve açlık, onu da beğenmeyene hasarlı evinde korkudan kalp krizi geçirme. Hepimiz için Allah’tan ferahlık diliyorum” tam da bu zamanımızı tarif ediyor bu cümleler…
Dedim ya; farklı geldik, farklı gidiyoruz.
Yalnız burada kesinlikle unutmamamız gereken bir gerçek var. Bu olanların hepsi ind-i İlahi’de olan, levh-i mahfuzda yazılan ve sırası geldiğinde gerçekleşen şeyler. Bu konu biraz da kader meselesine taalluk ettiği için inşallah başka zamanda bu detaylı konuşuruz.
Bu hafta gündemine dair kısaca değinmek istiyorum.
Değerli kardeşlerim İslam inancına göre yaş ve kuru her şey kitapta vardır. O’nun emri ve izni olmadan bir yaprak bile kımıldamaz
“Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; onları O’ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O’nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. O, yerin karanlıklarındaki tek bir taneyi bile bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.” (En'âm Suresi-59)
Dolayısıyla işin sorumluluk, tedbir, teslim, tevekkül ve sorumluluk kısımları elbette var ve bu dünyada olmazsa bile dar-ı bekada herkes yaptığı ve sebep olduğu yanlışların elbette ki hesabını verecek ve zerre kadar hayır ve şerrin hesabının sorulduğu o günde bütün müsebbiplere hesaplar sorulacak. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Yalnız şunları bilelim;
İslam inancına göre depremde ve diğer afetlerde vefat edenlerinin tümünün bu vakitlerde vefat edecekleri doğdukları günden belliydi ve yazılmıştı. İnsan doğduğunda alacağı ve vereceği nefesler bellidir, sayılıdır. Ne bir nefes fazla ne bir nefes az.
“Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler.” (Nahl-61)
Yine İslam inancına göre yıllık tanzimat ve taksimatın yapıldığı geçtiğimiz yılın Berat kandilinde bu depremlerde vefat eden kardeşlerimizin isimleri Azrail (a.s)’a verilmişti. Aynı zamanda meydana gelmiş olan depremlerin, zelzelelerin ve diğer doğa olaylarını hepsinin yeri ve zamanı belirtilerek Cebrail ve Mikail (a.s.) lara verilmişti. Cenab-ı Hakk’ın iradesi dışında hiçbir şey tecelli etmiyor. Bu konuda rahat olun. Kainatın sevk ve idaresi onun elindedir. Sebepler farklı olabilir, farklı görünebilir. Sorumluluklar farklı olabilir o ayrı. Ama sevk ve idare onun izni dışında hareket etmez.
Önceden var olan planlar yıllık uygulamalar için ilgili meleklere görev olarak bu mübarek gecede tevdi ediliyor. Bazı rivayetlerde de bu geceden başlanarak Kadir gecesinde tamamlanıyor.
Rızıkların dağıtımı ile ilgili defter Mikâil Aleyhisselâm'a, amellerle ilgili defter İsrâfil Aleyhisselâm'a, zelzelelerle harplere ait olan nüsha Cebrâil Aleyhisselâm'a, musibetlere ve ecellere ait olan ise Azrâil Aleyhisselâm'a tevdi olunur. Böylece her müvekkil melek bir yıllık vazifesini bilmiş oluyor.
Bu anlamda yıllık kader programı hükmünde olan bu gece bizim için çok önemli,
“Leyle-i Berat bütün senede bir kudsi çekirdek hükmünde ve mukadderat-ı beşeriyyenin proğramı olması cihetiyle Leyle-i Kadrin kudsiyyetindedir.” diyor Bediüzzaman hazretleri. Bu gecede bütün mahlukatın bir yıllık amelleri, ömürleri ve rızıkları bir bilanço şeklinde çıkarılıp yeniden tanzim edilir. Allah bu mübarek gecede mahlukatının başına gelecek bir yıllık hadisatı meleklere talim edip tanzim ettiriyor. Nasıl küçücük çekirdek içine koca ağacın tarihçe-i hayatı dürülüp program şeklinde istif ediliyor ise, bu mübarek gece de bir çekirdek hükmüne geçip başa gelecek bir yıllık hadisat tanzim ediliyor.
Bu yüzden yıllık programın yapıldığı ve gelecek yılki öleceklerin ve tabiat olaylarının, depremlerin yazıldığı ve ilgili meleklere verildiği bu gecenin Müslümanlar için ayrı bir kutsiyeti vardır. Ve buna inanan her Müslüman bu bilinçle hareket ederek Meleklerin
''Bir şey isteyen yok mu, dilediği verilsin? Duâ eden yok mu, duâsı kabul edilsin? Tevbe eden yok mu, tevbesi kabul edilsin? Günahlarının affını dileyen yok mu, günahları bağışlansın?” dediği bu geceyi değerlendirmelidir.
Zirâ Cenab-ı Hak Hazretleri o gece güneşin batmasından itibaren dünya semâsına rahmetiyle tecelli edip, buyurur ki:
“Yok mu benden mağfiret dileyen, onu affedeyim! Yok mu rızık isteyen, onu rızıklandırayım! Bir musibete uğrayan yok mu, onu kederden kurtarayım! Yok mu şunu isteyen, yok mu bunu isteyen!' Bu ilâhî sesleniş sabaha kadar devam eder.' (Tirmizi)
Evet
“Bir musibete uğrayan yok mu, onu kederden kurtarayım!” kısmını iyi okumamız lazım. Musibetlerle uğraştığımız bu hengamda bu gece bizim için bir affolma ve kurtuluş, gelecek yılların musibetsiz geçmesi için bir milat olabilir. Önemli olan yapılan yanlışlara pişmanlık ve içten bir yakarış… Bize nasip olan bu gecenin feyzinden hakkıyla istifade etmeye çalışmak
. “Herbir hasenenin Leyle-i Kadirde otuz bin olduğu gibi, bu Leyle-i Beratta herbir amel-i salihin ve herbir harf-i Kur’ân’ın sevabı yirmi bine çıkar.” (Şualar-626) İşlenen hasenatlarının sevabının 20 bine çıktığı bir gecede gelecek yılki programımızın iyi olması için elimizdeki belki de bu son fırsatı iyi değerlendirmeliyiz.
Hikâye olunur ki Hazret-i İsâ Aleyhisselâm bir gün dağlarda gayet güzel yeşilliklerin arasında dolaşırken gözü beyaz bir kayaya ilişir. Kayanın güzelliğine hayran olur.
Tam bu sırada Cenâb-ı Allah vahiy yoluyla
'Yâ İsâ! Sana bundan daha güzelini göstermemi ister misin?' diye sorar.
O da
'İstemez olur muyum!' buyurur. O büyük kaya birden yarılır ve içinde ibâdet etmekte olan ak sakallı bir zât ile bir zeytin ağacı görülür.
Hazret-i İsâ Aleyhisselâm merak eder, o ağacın neyin nesi olduğunu ve kaç yıldır ibâdet ettiğini sorar. Nûr yüzlü ihtiyar da
'O zeytinlerle sene boyunca karnını doyurduğunu, tam dört yüz yıldır o mağarada kaldığını, bütün vakitlerini ibâdetle geçirip, bir kere bile insanların arasına karışmadığını' söyler.
Bu manzaraya çok sevinen, âdetâ iftihar edip göğsü kabaran Hazret-i İsâ Aleyhisselâm'a Cenâb-ı Hakk vahiy yoluyla tekrar hitap eder:
'Yâ İsâ! Bu kadar senedir durmadan ibâdet eden bu zâtla iftihar etmekte haklısın. Fakat senden sonra Muhammed(a.s.m.) adında bir peygamber göndereceğim. Ona bir Berat gecesi vereceğim ki, ümmeti arasında bu geceyi ibâdet ve taatla geçirenler, nezdimde senin ibâdetine hayran olduğun sofudan daha hayırlı olacak.'
Evet bu gece böyle bir gece… gelecek yılın plan ve programı bu gece yapılacak. Gelecek yılki vefatlar, depremler, zelzeleler, kazalar, kırılacak faylar, kısacası her şeyin planı bu gece yazılacak.
Planınızın nasıl olmasını istersiniz? Nasıl olmasını istiyorsanız ona göre tevekkülünüzü ve duanızı yapınız. Elinizden geleni yapın sonucu O’na bırakın. O da sizin ihlasınıza göre cevap verecektir.
Hasbunallahu ve ni’mel vekil, ni’mel mevla ve ni’mennasir.
İsterseniz dua ile bitirelim bugünkü yazımızı.
“Allahım! Benim ve bu yazıyı okuyanların adını bedbahtlar listesine şaki olarak yazdıysan sil. Şayet bahtiyarlar listesine bahtiyar olarak yazdıysan dokunma. Zira sen dilediğini siler, dilediğini sabit kılarsın. Allah’ım bizleri hesap gününe hazırlıklı yakalananlardan eyle.
Allah’ım, ansızın ortaya çıkan kıtlıktan ve bilinen yangınlardan… din düşmanlığından, gafletten, rahata düşkünlükten, hakkı kabul etmemekten ve helak eden gizli felaketlerden taundan vebadan deprem, zelzele gibi felaketlerden sana sığınırız.
Ey bütün varlıkların hallerinden hareketlerine kadar her şeyini kaydedip koruyan ve varlıkların asıllarını ve nesillerini tohumlarda ve çekirdeklerde muhafaza eden ve insanların ve cinlerin bütün amellerini dikkatle kaydedip koruyan ve bütün varlıkları her türlü kötülük ve tehlikelere karşı muhafaza eden Hafîz, bizi muhafaza eyle! Bizleri her türlü deprem, afet bela ve musibetten muhafaza eyle.” (amin)
Selametle…
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —