Evet! *O Zât (A.S.M.) vazifesi itibariyle, hakkın bürhanı, hakikatın ziyası, hidayetin güneşi, saadetin vesilesidir. Şahsiyet ve hüviyet cihetiyle, muhabbet-i Rahmaniyenin misali, rahmet-i Rabbaniyenin timsali, hakikat-i insaniyenin şerefi, şecere-i hilkatin en kıymetdar ve kıymetli bahadar bir semeresidir. Tebliğ ettiği dini de hârika bir sür'atle şark ve garbı ihata etmiş, nev'-i beşerin beşte biri kabul etmiştir. *Acaba böyle bir zâtın davalarında, nefis ve şeytanın münakaşa ve itirazlarına bir imkân var mıdır?*
Mesnevi-i Nuriye - 25
Mevlid-i Nebevinin Rahmeti bereketi Tüm Alem-i İslamın üzerine olsun.
İKİNCİ MAKAMI
(*) Hâşiye: Bu İkinci Makam’daki parçalar şiire benzer fakat şiir değiller. Kasdî nazmedilmemişler. Belki hakikatlerin kemal-i intizamı cihetinde, bir derece manzum suretini almışlar.
Bırak bîçare feryadı, beladan gel tevekkül kıl!
Zira feryat, bela-ender, hata-ender beladır bil!
Bela vereni buldunsa atâ-ender, safa-ender beladır bil!
Bırak feryadı, şükür kıl manend-i belâbil, demâ keyfinden güler hep gül mül.
Ger bulmazsan bütün dünya cefa-ender, fena-ender hebadır bil!
Cihan dolu bela başında varken ne bağırırsın küçük bir beladan, gel tevekkül kıl!
Tevekkül ile bela yüzünde gül, tâ o da gülsün.
O güldükçe küçülür, eder tebeddül. Bil ey hodgâm! Bu dünyada saadet, terk-i dünyada.
Hudâbin isen o kâfidir, bıraksan da bütün eşya lehinde
Ger hodbin isen helâkettir, ne yaparsan bütün eşya aleyhinde.
Demek, terki gerektir her iki halde bu dünyada.
Terki demek: Hudâ mülkü, onun izni, onun namıyla bakmakta.
Ticaret istiyorsan ger, şu fâni ömrünü bâkiye tebdilde.
Eğer nefsine talip isen çürüktür hem temelsiz de.
Eğer âfakı ister isen fena damgası üstünde.
Demek, değmez ki alınsa çürük maldır hep bu çarşıda.
Öyle ise geç, iyi mallar dizilmiş arkasında. SİYAH DUTUN BİR MEYVESİ
(O mübarek dut başında Eski Said Yeni Said lisanıyla söylemiştir.)
Muhatabım Ziya Paşa değil, Avrupa meftunlarıdır.
Mütekellim nefsim değil, tilmiz-i Kur’an namına kalbimdir.
Geçen sözler hakikattir, sakın şaşma, hududundan hazer aşma,
Ecanib fikrine sapma, dalalettir kulak asma, eder elbet seni nâdim.
Görürsün en ziyadarın, zekâvette alemdarın,
O hayretten der daim: “Eyvah, kimden kime şekva edeyim, ben dahi şaştım!”
Kur’an dedirtir ben de derim, hiç de çekinmem.
Ondan ona şekva ederim, sen gibi şaşmam.
Hak’tan Hakk’a feryat ederim, sen gibi aşmam.
Yerden göğe dava ederim, sen gibi kaçmam. Ki Kur’an’da hep dava nurdan nuradır, sen gibi caymam.
Kur’an’dadır hak hikmet, ispat ederim, muhalif felsefeyi beş para saymam.
Furkan’dadır elmas hakikat, dercan ederim, sen gibi satmam.
Halktan Hakk’a seyran ederim, sen gibi sapmam.
Dikenli yolda tayran ederim, sen gibi basmam.
Ferşten arşa şükran ederim, sen gibi asmam.
Mevte, ecele dost bakarım, sen gibi korkmam.
Kabre gülerekten girerim, sen gibi ürkmem.
Ejder ağzı, vahşet yatağı, hiçlik boğazı; sen gibi görmem.
Ahbaba kavuşturur beni, kabirden darılmam, sen gibi kızmam.
Rahmet kapısı, nur kapısı, hak kapısı, ondan sıkılmam, geri çekilmem.
Bismillah diyerek çalıyorum (Hâşiye) Eyvah diyerek kaçmıyorum. arkama bakmam, dehşet de almam.
Elhamdülillah diyerek rahat bulup yatacağım, zahmeti çekmem, vahşette kalmam. Allahu ekber diyerek ezan-ı haşri işitip kalkacağım (Hâşiye) İsrafil’in ezanını fecr-i haşirde işitip Allahu ekber diyerek kalkacağım. Salât-ı kübradan çekilmem, mecma-ı ekberden çekinmem. mahşer-i ekberden çekinmem, mescid-i a’zamdan çekilmem.
Lütf‑u Yezdan, nur‑u Kur’an, feyz-i iman sayesinde hiç üzülmem.
Durmayıp koşacağım, arş-ı Rahman zılline uçacağım, sen gibi şaşmam inşâallah.
* * *
RN-Gençlik Rehberi/105