Aziz, sıddık kardeşlerim!
Evvela: Umum Nurcuların mübarek bayramlarını ve haccü’l-ekberde bulunan Nur şakirdleriyle ve hacdaki Nur taraftarlarının bayramlarını tebrik içinde ve çok zamandan beri esaret altında kalmış ve istiklaliyetini kaybetmiş Hindistan, Arabistan gibi âlem-i İslâm’ın büyük memleketleri birer devlet-i İslâmiye şeklinde Hint’te yüz milyon bir devlet-i İslâmiye, Cava’da elli milyondan ziyade bir devlet-i İslâmiye ve Arabistan’da dört beş hükûmet bir cemahir-i müttefika gibi Arap birliği ile İslâm birliğini birleştirmesindeki âlem-i İslâm’ın bu büyük bayramının mukaddimesini tebrik ile bu bayram bize müjde veriyor.
Sâniyen: İstanbul’da, Re’fet Bey’in ve Mustafa Oruç’un yazdıklarına göre, çok zaman İslâm ordusunu idare eden ve sonra dârülfünuna inkılab eden Harbiye Nezareti ve Bab-ı Seraskerî, o muazzam binanın alnında
اِنَّا فَتَحْنَالَكَ فَتْحًا مُبٖينًا وَ يَنْصُرَكَ اللّٰهُ نَصْرًا عَزٖيزًا
hatt-ı Kur’an ile o manidar Kur’an âyeti yazılmışken, sonra da mermer taşlarla üzeri kapatılıp o nurları gizlemişlerdi. Şimdi yeniden hatt-ı Kur’aniyeye bir numune-i müsaade ve Risale-i Nur’un takip ettiği maksadına bir vesile ve Üniversite ileride bir Nur medresesi olmasına bir işaret olduğu gibi Denizli Nurcularından Ahmedlerin meşhur âlim ve akılca on dokuzuncu asrın en büyüğü ve içtimaî feylesofların en ilerisi Bismark’ın eserinden aldıkları bir fıkrada, o yüksek Bismark eserinde diyor ki:
“Kur’an’ı her cihetle tetkik ettim, her kelimesinde büyük bir hikmet gördüm. Bunun misli ve beşeriyeti idare edecek hiçbir eser yoktur ve gelemez.”
Ve Peygamber’e hitaben der:
“Yâ Muhammed! Sana muasır olamadığımdan çok müteessirim. Beşeriyet senin gibi mümtaz bir kudreti bir defa görmüş, ba’dema göremeyecektir. Binaenaleyh, senin huzurunda kemal-i hürmetle eğilirim.”
Bismark
diye imzasını atmış.
(*) Ahmetlerin mektubunda işaret ettiğim gibi o fıkra, bu mektubumla beraber Rehber’e girebilir.
Ve o fıkrasında tahrif ve nesholunan kütüb‑ü münzeleyi ziyade tenkis ettiği için o cümleler yazılmamalı, ben de işaret ettim. O zat, on dokuzuncu asrın en akıllı ve en büyük bir feylesofu ve siyasetin ve içtimaiyat-ı beşeriyenin en mühim bir şahsiyeti olması hem âlem-i İslâm istiklaliyetini bir derece elde etmesi ve ecnebi hükûmetlerin hakaik-i Kur’aniyeyi araması ve Garp ve Şimal-i Garbîde Kur’an lehinde büyük bir cereyan bulunması hem Amerika’nın en yüksek ve meşhur feylesofu olan Mister Karlayl dahi aynen Bismark gibi demiş:
“Başka kitaplar, hiçbir cihette Kur’an’a yetişemez. Hakiki söz odur, onu dinlemeliyiz.” diye kat’î karar vermesi
(*) Risale-i Nur’dan Arabî İşaratü’l-İ’caz tefsiri otuz sene evvel, onun bu kıymetli hakperestane hükmüne işaret etmiş.
ve Nurların da her tarafta fütuhatı ve ileri gitmesi, büyük bir fâl-i hayırdır ki ecnebide çok Bismarklar ve Mister Karlayllar çıkacaklar ve emareleri de var diye Nurculara bir bayram hediyesi olarak takdim ediyoruz ve Bismark’ın fıkrasını leffen gönderiyoruz. Umuma selam.
اَلْبَاقٖى هُوَ الْبَاقٖى
Kardeşiniz
Said Nursî Ahmedlerin Mektubunda Bismark’ın Beyanatı
İzzetli Üstadımız Efendimiz!
Meşhur Alman hükümdarlarından Prens Bismark’ın edyan-ı muhtelife ve bilhassa İslâmiyet hakkında sarf etmiş olduğu sözlerini siz Üstadımız efendimize arz ediyoruz. Garp’ta İslâmiyet’in ne kadar ileri gideceğini bu sözler göstermektedir.
A’zamî müşahede-i içtimaiyemden ve bilhassa on dokuzuncu asrın müteferrikalarıyla müteveffa Prens Bismark’ın edyan-ı mefsuha hakkındaki beyanatı:
“Edvar-ı muhtelifede beşeriyeti idare etmek için taraf-ı lahutîden vürûd ettiği iddia olunan bütün kütüb‑ü münzele-i semaviyeyi tetkik ettim. Tahrif edilmelerinden hiçbirisinde aradığım hikmeti bulamadım. Bu kanunlar, beşeriyetin saadetini temin edecek mahiyetten pek uzaktır. Lâkin, Muhammedîlerin Kur’an’ı bu kayıttan âzadedir. Ben Kur’an’ı her cihetle, her noktadan tetkik ettim. Her kelimesinde büyük bir hikmet gördüm ve bu kitabı Hazret-i Muhammed’in âde-i tabı olduğunu iddia ediyorlarsa da en mükemmel bir dimağdan böyle bir hârikanın zuhurunu iddia etmek, hakaike göz kapayarak kin ve garaza âlet olmak manasını ifade ediyor. Bu da ilim ve hikmet ile kabil-i telif değildir. Ben şunu iddia ediyorum ki Hazret-i Muhammed mümtaz bir kudrettir. Destgâh-ı kudretin böyle bir ikinci vücudu saha-i imkâna getirmesi, ihtimalden baîddir.
Yâ Muhammed! Sana muasır bir vücud olamadığımdan müteessirim. Nâşiri olduğun bu kitap, senin değil. Belki lahutî olduğunu inkâr etmek, ilim mevzuatının butlanını irtikâb etmek gibi gülünçtür. Beşeriyet senin gibi mümtaz bir kudreti bir defa görmüş, ba’dema göremeyecektir. Binaenaleyh, huzurunda kemal-i hürmetle eğilirim.”
Bismark
RN-Gençlik Rehberi/110