Ölümü bize sevdiren, ölümün yokluk olmadığını tam aksine ebedi, daimi var olmak olduğunu bildiren, ölümü öldüren adamın ölümsüzlüğe yürüdüğü gün...   “Bir azm , eğer iman dolu bir kalbe girerse, İnsan da o imandaki son sırra ererse, En azgın ölümler ona zincir vuramazlar... Volkan gibi çoşkun akıyor durduramazlar...” En azgın ,en hunharca ölümlerin reva görülmeye çalışıldığı adamın, zehirlenerek ya da idam edilerek değil, bir Kadir Gecesi iman dolu kalbinin ahiret için çarptığı ,Resulün aşkıyla yandığı adamın Allah’a yürüdüğü,  Allah’a koştuğu, Allah’a kavuştuğu gün...   “Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde fani dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme!” Arkasında  milyonlarca Nur Talebesi ve  55 dile çevrilen Risale –i Nur  Külliyatını bırakan adamın  hakiki diyarına, gerçek memleketine, vatan-ı aslisine göçtüğü, dünya gurbetinden kurtulduğu gün...   “Kur’an’ımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa  Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin imanını selamette(güvende) görürsem ,Cehennemin alevleri içinde yanmağa razıyım. Çünkü vücudum yanarken gönlüm gül-gülistan olur.” Diyen, dini, Kur’an’ı, imanı için Cennetten istiğna gösterecek kadar müstağni, Cehenneme girecek kadar fedakar adamın Cennete yürüdüğü gün...   “Cehennemde vücudumu o kadar büyüt ki ehl-i imana yer kalmasın! Diyen Hz. Ebubekir sadasının iman  dolu göğsüne çarparak dilinde yankılandığı adamın Hz. Ebubekir’e kavuştuğu gün...   Başkasının günahına ağlayan, narı(ateşi) nura dönüştüren, imanlı nesillerin yıllarca, asırlarca bıkmadan, usanmadan takip ettiği ve edeceği mümtaz ve müstesna adamın düğün günü...   Kinata meydan okuyan, Kur’an’ın sönmez ve söndürülmez bir nur olduğunu bütün kainata ispatlayan adamın Rahmet-i Rahmana kavuştuğu gün...   Cihadı; insanların  İslam’a ulaşması için engelleri ortadan kaldırmak ve hakiki İslamı yaşamak olduğunu anlatan, nefsiyle bir ömür boyu arslanlar gibi mücadele eden mücahidin mücadeleyi ebedi ve daimi kazandığı gün...   Ayette;”Ehl-i küfrün ölmesiyle semavat ve zemin onların üstünde ağlamıyorlar.” Mefhum-u muhalifiyle yani zıt anlamıyla;”Semavat ve arz, ehl-i imanın ölmesiyle ağlarlar.”Çünkü ehl-i iman semavat ve arzın vazifelerini bilir. Onların ifade ettikleri manaları iman ile anlar. Dolayısıyla semavat ve zemini bu asırda iman ile  en iyi anlayan ve anlatan ,onlara yani kainata; Ey Kainat Kardeşler! Diyecek kadar  kainatla duygusal bağ kuran adamın ölümünden dolayı  kainatın kara bulutlarla matem tutması, yağmurlarla göz yaşı akıtması akıldan uzak değildir. 23 Mart 1960’da Şanlıurfa’da vefat ettiği zaman orada hazır bulunan gerek talebeleri(öğrencileri), gerek sevenleri ve çevre halk tarafından durumun böyle olduğu , çamurlu yağmurun yağdığı, rüzgarın adeta inilti sesi çıkardığı ve gökyüzünün karardığı anlatılmaktadır.   Hayatı ve ölümü  bizlere çok farklı bir bakış açısıyla anlatan; hayatı anlattığında insanın hayatı çok sevdiği ,ölümü anlattığında ise insanın ölümü arzu ettiği; Rabbine ,Resulüne, asıl memleketine kavuşma isteği uyandıran adamın, yani Bediüzzamanın doğrusu ne diyeceğimi bilemiyorum! Bizlere o kadar farklı bakış açıları kazandırmış ki; bugün onun ölüm yıl dönümü mü yoksa asıl yaşamın ve gerçek hayatın başladığı doğum yıl dönümü  mü?  Neyse kafanız kuşadası escort karışmasın! Bugün ölümü öldüren zatın ölümsüzlüğe yürüdüğü ve ruhunun bedenini kısa süreliğine terk ettiği gün... Allah onun gibi olmayı ve aziz hatırasına hakkıyla sahip çıkmayı ,verdiği mesajları bütün dünyaya anlatmayı ve  yaymayı cümlemize nasip eylesin!... Ruhuna  El-Fatiha....


Zekeriya KAYA

KAİNATI AĞLATAN ADAM!

KAİNATI AĞLATAN ADAM!

Tarih: 07.02.2022 17:31