Karaciğer nakli son dönem karaciğer hastalığının tedavisinde altın standart olarak kabul edilmektedir. İlk karaciğer nakline 1960’lı yıllarda başlanmış olmakla birlikte 1970 ve 1980’li yıllara kadar az sayıda yapılmış ve sağkalım oranları başlangıçta %30-45’ler düzeyinde iken daha sonra yeni ilaçlar ve cerrahi tekniklerin gelişmesi ile başarı oranları artmıştır. 1980’li yıllara gelindiğinde nakil yapılan merkez sayısı ve yapılan operasyon sayılarındaki artışa paralel olarak hasta ve organ sağkalımlarının iyileştiğini görüyoruz. İlk karaciğer nakli 1963 yılında Thomas Starzl tarafından üç yaşındaki bir çocuğa yapılmıştır.
Karaciğer nakli için organ uzun yıllar kadavradan (ölü kişilerden) sağlanmaya çalışılmıştır. Karaciğer naklinde ilerlemeler çok hızlı gerçekleşmiş ve 1998 yılında yetişkin olgularda ilk canlı vericili karaciğer nakli yapılmıştır. Kan gurubu uyumu olan tercihen birinci derece aile bireyleri karaciğer vericisi olabilmektedir. Karaciğer naklinde olgu seçimi karaciğer hastalığı ve sirozun sınıflandığı belli skorlama (CTP, MELD) sistemleri ile gerçekleştirilmektedir.
Organ nakli açısından dünyada bu gelişmeler olurken ülkemizde de buna paralel olarak hızlı ilerlemeler kaydedilmiştir. 2000’li yılların başlarında öncelikle Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi olmak üzere birçok üniversitede karaciğer nakli ile ilgili çalışmalar başlatılmış, hatta canlıdan canlıya karaciğer nakli konusunda ülkemiz özellikle Prof. Dr. Yaman Tokat önderliğinde Avrupa’da ilk sıralara yükselmiştir. Daha sonraları konu hakkında birçok merkez tecrübe kazanmıştır. Bölgemiz hasta kitlesinin daha kolay erişebileceği Malatya’daki İnönü Üniversitesi bu konuda ciddi tecrübeler kazanmış olup, birçok hastaya hizmet vermeye devam etmektedir.
Karaciğer nakli için gerekçeler: Son dönem siroz, karaciğer kanseri, kolestatik karaciğer hastalığı, akut karaciğer yetmezliği, metabolik hastalıklar, otoimmün hepatit.. Sirozlu olgularda karaciğer nakli gerekçeleri: yemek borusundaki varis kanaması, karında su toplanması (assit), karın zarı iltihabı, ciddi-dirençli kaşıntı, karaciğer kanseri gelişimi, siroz nedenli ciddi kemik hastalığı, iyi beslenememe, ciddi şuur bulanıklığı atakları (ensefalopati). Siroz tablosu kabaca iki guruba ayrılmaktadır: Kompanze ve dekompanze. Karaciğer rezervinin korunduğu ve batında asit olmayan, varis kanaması gelişmeyen hastalar kompanze olarak kabul edilir ve uzun süre medikal tedaviden fayda görebilirler. Dekompanze siroz ise bunun tersine karaciğer rezervinin iyice bozulduğu, asit gelişen, varis kanaması olan veya şuur bulanıklığı yerleşen hasta gurubunu oluşturur. Dekompanzasyon olmayan olgularda 5 yıllık yaşam %91, dekompanzasyon geliştikten sonra 5 yıllık yaşam %50’nin altındadır ve bunlarda karaciğer nakli tek tedavi seçeneğidir.
Karaciğer nakli bir ekip işidir, bu ekip içerisinde nakil cerrahlarının yanısıra organ nakli alanında deneyimli hepatolog, gastroenterolog, anestezi uzmanları, radyolog, psikiyatrist, patolog, kardiyolog, enfeksiyon hastalıkları uzmanları ve hemşireler yer almaktadır. Bu ekip sadece nakil konusunda değil, karaciğerin tüm hastalıklarının tanı ve tedavisi konusunda en üst düzeyde hizmet verebilecek durumda olmalıdır. Karaciğer naklinde son dönemlerde büyük gelişmeler kaydedilmiştir. En önemli basamak nakil adayı hastanın erken dönemde nakil merkezine gönderilmesidir. Hastanın erken yönlendirilmesi hastaya, hastanın ailesine, gönderen hekime avantaj sağlar ve nakil merkezince hasta ve hastanın var olan problemleri daha iyi anlaşılır olur.
Tüm dünyada organ naklinin önündeki en büyük engel organ vericisi (donör) sayısının son derece az olmasıdır. Son yirmi yılda nakil cerrahisindeki başarılı ilerlemelerle paralel olarak bekleme listelerindeki hasta sayısı çığ gibi büyümeye başlamıştır. Bundan dolayı her yıl bekleme listelerindeki hastaların %10-40’ı operasyon için bir organ bulunamadan önce kaybedilmektedir. Canlı donör kullanılmasının en büyük avantajı, alıcının organ bekleme listesinde uzun süre beklemeden karaciğer bulabilmesidir. Nakil listesinde bekleyen hastalarda bekleme süreci uzadıkça hastanın sağlık durumu daha kötüleşmekte, bu kötü hali ile operasyona alınmakta veya durumu daha fazla kötüleştiği için nakil listesinden bile çıkarılabilmektedir. Kadavra kullanıldığında erken operasyon sonrası dönemde bazı komplikasyonlar daha sık görülmektedir. Canlı donör kullanıldığında bu gibi komplikasyonlar daha az oranda olduğundan sağkalım daha iyi olmaktadır.
Özet olarak karaciğer nakli karaciğer yetmezliği veya ileri evre sirozu olan hastaların tek şansıdır. Bu hastalara yönelik nakil konusunda bilinçlenmek, etrafımızda var olan bu hasta gurubu ve yakınlarını karaciğer nakli konusunda bilgilendirmek önemli bir katkı sunacaktır.