Çocukların mide ve zihinlerini doyurduğumuz kadar ruhlarını da beslemeliyiz. Soğuk bir kış günüydü. Sobanın kenarında oturan Hatice ve Ali yeni doğacak çocuklarının adı için sohbet ediyor, birlikte çay içiyorlardı. Biraz sonra Hatice sancılandı. Ali:
  • “Ne oldu?”
Hatice:
  • “Geliyor”, dedi.
Ali sevinçle bir koşu ebeyi getirdi. Ali, kapıda heyecandan bayılacak gibi bir oraya bir buraya gidip geliyordu. Kapı açıldı, “Haydi gözün aydın”, diyerek yeni doğan Ahmet’i babasının kucağına verdiler. ... Sonra mı? Ahmet bugün 18 yaşında. Hatice ve Ali, Ahmet’in okuması için ne yapabilirlerdi? Ellerinden geleni yapmış, yememiş yedirmiş içmemiş içirmişlerdi. Daha ne olsundu. Evet daha ne olsun... Kanal kanal dizi takip eden, kahvehane alışkanlığını abartan, gece yarılarına kadar kahveden çıkamayanlar, işleri uzayanlar, çok yoğun olanlar, eve geldiğinde eline çocukların gönülleri yerine kumandadan başkasına sürmeyenler... Tüm bu aktivitelerinizi yaparken unutmayın ki, çocuklar büyükleri dinlemek konusunda iyi değildir. Ancak onları taklit etme konusunda oldukça beceriklidir. Siz onları duyarsanız sizi duyarlar, duymazsanız bir gün onlar da sizi duymayacaktır. Velhasıl bir gün sokağa bakan pencereden çocukları izliyordum. Biraz sonra iki tane orta yaşlı kadın karşılaştı ve sohbete başladılar. Mahallenin müdavim kedilerinden bocuk da kaldırımda oturmuş kendini temizliyor, oyunlar oynuyordu. Kadınlardan birinin kızı - sekiz veya dokuz yaşlarında- kediyi gördü. Yavaşça yanına yaklaştı, kediye dokundu, biraz sevdi. Bizim boncuk da dünden razı sürekli ilgiye ve sevgiye! Küçük kız, kediyi biraz sevdikten sonra heyecanla annesinin yanına koştu:
  • “Anne! Anne! Kediye dokundum”, dedi.
Belli ki ilk defa bir kediye ellemiş ve sevmişti. Annede hiç bir tepki yoktu. Diğer bayanla hararetli bir sohbete dalmış kızı duyamıyordu. Kız çocuğu: - “Anne! Anne! Kediye elledim!” Annesi, kızına karşı beyin ölümü gerçekleşmiş bir hasta misali diğer kadınla sohbete devam ediyordu. On beş veya yirmi dakikalık sohbet boyunca küçük kız, onlarca defa kediye ellediğini söylemesine rağmen ne anneden ne de annenin arkadaşından hiç bir tepki yoktu. Bayanlar ayrıldı. Anne koştura koştura pazara doğru gidiyordu. Eve geç kaldığını, yemeği acilen yapması gerektiğinin farkına varmış olacak ki kızcağızın annesinin elbisesini çekiştire çekiştire “Anne kediye elledim” demesini gözden kaybolana kadar duydum ama annede evdeki işleri düşünmekten beyni kulaklarına sinyal göndermiyordu ve hiç bir cevap alamadı. Bazen susmak gerekir duymak içi Bu durumu değerlendirirken bu nasıl bir anne der gibi sesinizi duyuyorum. Ne olurdu da bir dakikacık bir zamanının kızına dönüp o anına ortak olasaydı arkadaşıyla olan sohbetine bir dakika ara verseydi çocuğunun sesini duyabilseydi. Herkes öyle değil istisna bir durum diyebiliriz Ebeveynler olarak bizde farklı durumlarda sağır olduğumuzun fakına varabiliriz. “Çocukluğunu tam yapmamış insan, kolay kolay tam bir insan olamaz.” Bize seslenen ve bizim duyamadığımız sayısız çocuklar var. Sorunlu olan kulaklarımızı tedavi ettirsek. Önceliklerimiz neler olmalı biraz düşünsek Kahve arkadaşımıza, komşumuza verdiğimiz zamanın çok küçük bir kısmını onlara ayırsak, ne olur on beş dakika onunla kitap okusak, o konuşunca biraz dinlesek, okulda durumunu iki üç ayda bir sorsak, iki üç ayda bir imkanlar dahilinde onunla baş başa bir yerde vakit geçirsek tüm dünyamız çok tatlı olur. Bütün dünya üzerinde bir tek güzel çocuk vardır, bütün anne ve babalar da ona sahiptir. Saygılarımla Murat EROL


Murat EROL

KARANLIKTA KALAN ÇOCUKLAR

KARANLIKTA KALAN ÇOCUKLAR

Tarih: 24.12.2022 10:46