İsrail’in Ortadoğu’daki askeri operasyonları ve Arap ülkelerine karşı yürüttüğü stratejik eylemler, tarihsel, dini ve jeopolitik nedenlerle karmaşık bir yapıya sahiptir. Filistin meselesi, İran’la olan gerilimler ve ABD’nin güçlü desteği, İsrail’in bu askeri politikaları sürdürmesinin arkasındaki başlıca nedenlerdir. Bölgedeki mezhepsel ve siyasi ayrışmalar, İsrail’e karşı birleşik bir Arap tutumunun ortaya çıkmasını engellerken, uluslararası toplum, özellikle ABD, İsrail’in güvenlik politikalarını büyük ölçüde desteklemektedir.
İsrail’in Ortadoğu’da süregelen çatışmalarda oynadığı rol ve neden birçok Arap ülkesine karşı askeri eylemlerde bulunduğu, tarihsel, siyasi ve jeopolitik açıdan karmaşık bir meseledir. Bu durumun altında yatan nedenler, bölgedeki tarihsel süreçler, dini farklılıklar, stratejik çıkarlar ve bölgesel güç dengelerinden kaynaklanmaktadır. Bu makalede İsrail’in bölgedeki durumu, savaşların kökenleri, bölgesel güçler ve uluslararası toplumun tepkileri ele alınacaktır.
Tarihsel Arka Plan
İsrail devleti, 1948 yılında kurulduğunda, Arap ülkeleri bu oluşumu reddetti ve İsrail ile Arap devletleri arasında ilk büyük savaş başladı. İsrail’in kuruluşu, Filistin topraklarında yaşayan Arap halkı için bir tehcir ve toprak kaybı anlamına geldi. Bu süreç, Arap ülkeleriyle İsrail arasındaki tansiyonu başlattı ve 1948’den bugüne kadar devam eden bir dizi savaşın temelini oluşturdu.
1948 Arap-İsrail Savaşı, 1967 Altı Gün Savaşı ve 1973 Yom Kippur Savaşı, İsrail ile Arap komşuları arasındaki askeri çatışmaların en belirgin örnekleridir. 1967 Savaşı sonucunda İsrail, Batı Şeria, Doğu Kudüs, Gazze, Golan Tepeleri ve Sina Yarımadası’nı işgal etti. Bu topraklar üzerindeki egemenlik meselesi, İsrail ile komşu ülkeler arasındaki ilişkilerin temel sorunlarından biri haline geldi.
İsrail’in Güvenlik Endişeleri
İsrail, çevresindeki Arap ülkeleriyle yaşadığı sürekli çatışmalar nedeniyle güvenliğini garanti altına almak amacıyla güçlü bir savunma politikası benimsemiştir. İsrail’in bölgedeki düşmanlıkların arkasındaki ana gerekçesi, çevresindeki birçok ülkenin varlığını tehdit ettiğini düşünmesidir. Filistin meselesi başta olmak üzere, Hizbullah gibi Lübnan’da etkili olan milis grupları ve İran’ın İsrail’e yönelik tehditleri, İsrail’in bölgede askeri güç kullanma isteğini tetiklemektedir.
İsrail’in özellikle Filistinlilerle olan çatışmaları, 1967’den bu yana işgal ettiği topraklarda devam eden yerleşim politikaları ve bu toprakların Arap nüfusuna olan etkisiyle daha da karmaşık bir hal almıştır. İsrail, sınırlarını korumak adına Gazze ve Batı Şeria gibi bölgelerde sık sık askeri operasyonlar düzenlemektedir. Bu operasyonlar, bölgedeki Filistinli grupların (Hamas ve diğer direniş örgütleri) İsrail’e yönelik füze saldırılarına karşılık olarak sunulmaktadır.
Bölgesel Güç Dengesi ve Arap Dünyası
İsrail, bölgedeki birçok ülkenin düşmanlığını kazanmış olmasına rağmen, son yıllarda Arap dünyasında bir “normalleşme” süreci yaşanmaktadır. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Sudan ve Fas gibi ülkeler, 2020’de imzalanan Abraham Anlaşmaları ile İsrail ile diplomatik ilişkiler kurmuştur. Bu gelişmeler, bölgedeki bazı Arap ülkelerinin İsrail ile ekonomik ve stratejik ilişkiler kurmayı tercih ettiğini gösterse de, özellikle Filistin meselesi hâlâ birçok Müslüman ülke için önemli bir sorun olmaya devam etmektedir.
İran, İsrail’in bölgedeki en büyük rakibi olarak öne çıkmaktadır. İran’ın nükleer silah geliştirme çabaları, İsrail için varoluşsal bir tehdit olarak algılanmaktadır. İsrail’in İran’ın Suriye, Lübnan ve Irak’taki etkisini kırmak için gerçekleştirdiği hava saldırıları, bu iki ülke arasındaki gerilimin bir yansımasıdır.
Uluslararası Toplum ve İsrail’e Tepkiler
İsrail’in Ortadoğu’daki askeri müdahalelerine uluslararası toplumdan gelen tepkiler genellikle iki uçta yer alır. Batılı ülkeler, özellikle ABD, İsrail’in en güçlü müttefikidir ve güvenlik politikalarını büyük oranda desteklemektedir. ABD, İsrail’e her yıl milyarlarca dolarlık askeri ve ekonomik yardım sağlamaktadır. Bunun karşılığında, İsrail ABD’nin Ortadoğu’daki stratejik çıkarlarını destekleyen bir rol oynamaktadır.
Ancak, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlar, İsrail’in işgal ettiği topraklardaki yerleşim politikalarını ve Filistin halkına yönelik uygulamalarını sert bir şekilde eleştirmektedir. Birçok ülke, İsrail’in özellikle Gazze’de uyguladığı askeri operasyonları insan hakları ihlalleri olarak nitelendirmekte ve bölgedeki insani krizin derinleşmesine katkıda bulunduğunu savunmaktadır.
Neden Kimse “Dur” Demiyor?
İsrail’in Ortadoğu’daki askeri faaliyetlerine yönelik sert eleştiriler olmasına rağmen, güçlü bir müdahale gelmemesinin birkaç nedeni vardır:
1. ABD’nin Desteği: İsrail, ABD’nin güçlü desteğini arkasına almış bir ülkedir. ABD, İsrail’in güvenliğini sağlamak adına Birleşmiş Milletler’deki kararları veto edebilmekte ve İsrail’e yapılan eleştirileri engelleyebilmektedir. Bu da İsrail’in bölgedeki askeri operasyonlarına daha rahat devam etmesine olanak tanımaktadır.
2. Bölgesel Zayıflık ve Ayrılıklar: Ortadoğu’daki Arap ülkeleri, İsrail’e karşı güçlü bir ortak cephe oluşturamamaktadır. Arap dünyası, mezhepsel ve politik farklılıklar nedeniyle bölünmüş durumdadır. Özellikle Suudi Arabistan ve İran arasındaki rekabet, İsrail’e karşı birleşik bir tutum sergilenmesini zorlaştırmaktadır.
3. Güç Dengesi ve Askeri Kapasite: İsrail, bölgedeki en gelişmiş askeri güce sahip ülkelerden biridir. Nükleer silah kapasitesi olduğu düşünülen İsrail, diğer bölge ülkeleri üzerinde caydırıcı bir güç olarak görülmektedir. Dolayısıyla, birçok ülke İsrail’e doğrudan askeri bir müdahalede bulunma riskini göze alamamaktadır.
Sonuç olarak; İsrail’in Ortadoğu’daki askeri operasyonlarının ardındaki temel nedenler, güvenlik kaygıları, Filistin sorunu, bölgesel güç dengeleri ve jeopolitik çıkarlarla şekillenmektedir. İsrail, hem ABD’nin desteği hem de bölgedeki askeri üstünlüğü sayesinde bu operasyonları sürdürmeye devam etmektedir. Ancak bu durum, bölgedeki tansiyonu sürekli olarak yüksek tutmakta ve uzun vadede kalıcı bir barışın önündeki en büyük engellerden biri olarak görülmektedir.
Kaynaklar:
• Middle East Eye • BBC News
• Al Jazeera • The Washington Post