Mehmet Salih SEYHAN

Tarih: 23.05.2025 12:00

Sessiz Çığlık: Okullarda Akran Zorbalığına Dur Deyin!

Facebook Twitter Linked-in

Sınıflar sessiz, koridorlar kalabalık. Ama o kalabalığın içinde kimsenin duymadığı bir ses var: Akran zorbalığına uğrayan çocukların sessiz çığlığı.

Türkiye’de hemen her okulda gözlemlenebilen bu sorun artık sadece bireysel değil, toplumsal bir yara haline geldi. Öğrenciler arasında alay, dışlama, fiziksel şiddet, sosyal medya üzerinden linç... Hepsi okul çağındaki çocukların hayatını derinden etkiliyor. Bu durum ne yazık ki öğretmenlerin, okul yönetimlerinin ya da bakanlığın sadece "izlediği" bir hal almamalı. Artık harekete geçme zamanı.

Bu Sessizliği Kim Duyacak?

Akran zorbalığı, yalnızca bir öğrencinin başka bir öğrenciye fiziksel ya da sözlü baskı kurması değildir. Aynı zamanda, maruz kalan öğrencinin psikolojisini, özgüvenini ve okul başarısını ciddi şekilde etkileyen derin bir travmadır. Üstelik bu durumun yaptığı sonuçlar sadece sınıfla sınırlı kalmıyor; çocuk bu travmayı evine, sokağına, geleceğine taşıyor.

Bugün birçok okulda öğrenciler, sadece başarılı olmak için değil, hayatta kalmak için mücadele ediyor. Sessizce... Kimi zaman gözleri dolu dolu, kimi zaman alay konusu olmamak için sustukça susarak...

Öğretmen, Yönetici ve Bakanlık Neredesiniz?

Buradan açık bir çağrı yapmak gerekiyor: Her öğretmen, her okul müdürü, her milli eğitim yöneticisi bu meseleye karşı artık daha fazla sorumluluk almalı. Öğrencilerle daha yakından ilgilenilmeli, rehberlik servisleri etkin çalışmalı ve zorbalığa sıfır tolerans politikası her okulda uygulanmalı.

Milli Eğitim Bakanlığı ise bu konuya dair geniş kapsamlı bir ulusal politika oluşturmalı. “Akran Zorbalığına Karşı Ulusal Eylem Planı” neden hâlâ yok? Zorbalığa maruz kalan çocuklar için psikolojik destek, öğretmenler için farkındalık eğitimleri ve velilerle ortak bilinçlendirme kampanyaları geciktirilmeden hayata geçirilmeli.

Yarını Korumak Bugünden Geçer

Zorbalık karşısında sessiz kalmak, zorbalığın ortağı olmaktır. Bu çocuklar bizim geleceğimiz. Okulları yalnızca bilgiyle değil, güvenle de donatmalıyız. Her çocuğun sabah “acaba bugün kim bana sataşacak?” kaygısı taşımadan, güven içinde okula gidebildiği bir Türkiye hayal değil, görevdir.

Unutmayalım ki; Bir çocuğun gözyaşı, hiçbir sistemin başarısını göstermez.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —