Türkiye’de Gençlik ve Gangsterleşme: Karanlık Bir Dönemin Eşiğinde
Son yıllarda Türkiye’de gençler arasında hızla yayılmakta olan bir gangsterleşme akımı, toplumun huzurunu ve geleceğini tehdit eden ciddi bir problem haline geldi. Özellikle sosyal medyada kendini gösteren bu akım, 10 yaşındaki çocuklardan, henüz 20’li yaşlarını aşmamış gençlere kadar geniş bir kitleyi etkisi altına alıyor. Şiddet, yasa dışı faaliyetler ve suç unsurları, bu gençlerin gündelik yaşamlarının bir parçası haline gelmiş durumda.
Genç Yaşta Suç Kültürü: Tehlikeli Bir Eğilim
10 yaşında bir çocuğun eline silah alıp, bunu gururla Instagram’da paylaşması, toplumsal yozlaşmanın geldiği noktayı gözler önüne seriyor. Bu gençler, henüz çocuk yaşlarında suç ve şiddet kültürüne maruz kalıyor, babaları ya da aile büyükleri hapishanelerde olan bu çocuklar, çevrelerinde gördükleri yasa dışı davranışları normalleştiriyor. Babasının yaşı küçük olmasına rağmen hapiste olduğu gerçeği, bu döngünün nesilden nesile aktarıldığını gösteriyor.
Babasının arkadaşlarının da hapiste olması, çocuğun çevresinde bir suç kültürünün kök saldığını ve bu kültürün, sadece bireysel değil, toplumsal bir sorun haline geldiğini gösteriyor. Bu çocukların yetiştiği ortamda, yasadışı faaliyetler ve şiddet, bir yaşam tarzı olarak benimseniyor. Bu durum sadece bireyleri değil, bütün bir toplumu etkileyen bir soruna dönüşüyor.
Sosyal Medya ve Şiddetin Teşvik Edilmesi
Sosyal medya, bu tür suç unsurlarını teşvik eden en büyük platformlardan biri haline gelmiş durumda. Gençler, silahlarla poz vererek ya da yasadışı araç kullanma gibi faaliyetleri paylaşarak, binlerce insanın beğenisini kazanıyor. Bu, sadece bireysel bir gösterişin ötesinde, suç kültürünün yayılmasına ve gençler arasında normalleştirilmesine neden oluyor. Birçoğu, bu tür paylaşımlarla sosyal medyada takipçi kazanmayı ve onaylanmayı hedefliyor. Ancak bu paylaşımlar, suçun meşrulaştırılması ve yaygınlaşmasına hizmet ediyor.
Bu gençler arasında giderek artan gangsterleşme eğilimi, aynı zamanda toplumun geneline de yayılma riski taşıyor. Artık birini ortadan kaldırmak, sadece 50 bin TL karşılığında yapılabilecek bir işlem olarak görülüyor. Bu durumun vahameti, sadece suça eğilimli bireylerin artmasıyla sınırlı kalmıyor; toplumda ceza sisteminin caydırıcı olmaması da bu eğilimi besliyor. Bir suikast ya da saldırı girişiminden sağ kurtulan birinin adalet arayışı, çoğu zaman sonuçsuz kalabiliyor.
Cezai Yaptırımların Yetersizliği
Türkiye’de yasaların, bu tür suçlar karşısında yeterince caydırıcı olmaması, bu karanlık sürecin daha da derinleşmesine neden oluyor. Cinayet ya da suikast girişiminde bulunup başarısız olanların aldığı cezalar oldukça düşük. Bu durum, suç işlemeyi göze alan gençler için adeta bir teşvik niteliğinde. Hukuk sistemindeki bu açıklar, gençler arasında suça yönelimi artıran bir diğer faktör olarak karşımıza çıkıyor.
Toplumun Karanlık Geleceği
Türkiye, bu tehlikeli gidişatla birlikte daha karanlık bir geleceğe doğru ilerliyor. Gangsterleşme, sadece bireysel değil, toplumsal bir sorun olarak karşımızda duruyor. Gençlerin bu yola sapmasını engellemek, yalnızca ailelerin değil, eğitim sisteminin, hukukun ve devletin ortak sorumluluğudur. Bugün sosyal medyada silahlarla poz veren bir çocuğun yarın nasıl bir yetişkin olacağını öngörmek zor değil.
Bu döngüyü kırmak için gençlerin suç ve şiddetten uzak, sağlıklı ve güvenli bir ortamda büyümeleri sağlanmalıdır. Eğitim, toplumsal bilinçlendirme ve etkili ceza sistemleri bu konuda atılacak en önemli adımlar arasında yer alıyor. Aksi takdirde, Türkiye daha da derin bir suç ve şiddet sarmalına sürüklenebilir.
Sonuç olarak, Türkiye’de gençler arasında yaygınlaşan bu gangsterleşme akımı, geleceğimizi tehdit eden büyük bir tehlike olarak karşımızda duruyor. Bu karanlık dönemi aşmak için, toplumsal bir seferberlik şart. Eğitim, hukuk ve sosyal medya üzerinde denetim mekanizmaları geliştirilmediği sürece, bu tür suç faaliyetlerinin önüne geçmek zor olacaktır.