Uğur UTKAN

Tarih: 12.12.2025 16:48

Şehirde Günlük Yaşam ve İslam Şehirciliğinin Bu Meselelere Bakışı

Facebook Twitter Linked-in

Şehirde günlük yaşam; kalabalığın ritmi, modern hayatın hızı ve kültürel çeşitliliğin oluşturduğu sürekli bir akışla şekillenir. Sabah trafiği, çalışma temposu, kamusal alanlardaki hareketlilik ve akşam saatlerinin sosyal yoğunluğu, şehri dev bir organizma hâline getirir. Teknoloji ise bu ritmi daha da hızlandırırken, aynı zamanda şehir insanında yorgunluk ve yalnızlık gibi duyguların artmasına yol açar. Parklar, sahiller, kültürel mekânlar bu yoğunlukta nefes alanları oluşturur.

Şehrin ortaya çıkmasını sağlayan temel unsur konuttur. Ancak konut, yalnızca fiziksel bir yapı değil; bireyin kimlik, aidiyet ve mahremiyet duygusunu kurduğu “ev”e dönüşen bir yuvadır. Bu dönüşüm şehir yaşamının ritmine, ekonomik koşullara, sosyal ilişkilere ve teknolojik alışkanlıklara göre şekillenir. Hızlı şehirlerde ev bir sığınak olurken, geleneksel dokuda ev-mahalle bütünleşmesi güçlüdür.

Konutun ekonomik yönü, ev sahibi–kiracı ayrımını belirginleştirir. Ev sahipleri için konut sermaye birikimi ve yatırım değeriyken, kiracılar için bir masrafa dönüşür. Modern şehirlerde konut fiyatlarının yükselmesi, kiraların fahişleşmesi ve mekânsal eşitsizlikler ciddi krizlere yol açmaktadır.

Bu noktada İslâm şehircilik anlayışı önemli bir perspektif sunar. İslâm geleneğinde ev (beyt), huzur ve sükûnet mekânıdır; barınma temel bir haktır. Mülkiyet korunur fakat sınırsız değildir; “zarar vermeme” ilkesi gereği fahiş fiyat, spekülasyon, konut stokçuluğu veya kiracının sömürülmesi meşru kabul edilmez. Mahalle kültürü, yardımlaşma ve sosyal denge İslâm şehirlerinin ayrılmaz parçalarıdır. Boş tutulan mülk hoş karşılanmaz, kamu yararı bireysel menfaatin önünde tutulur.

Kira ilişkileri de fıkıhta adalet, belirlilik ve zararı giderme esaslarına dayanır. Modern krizde yükselen kiralar, dar gelirlinin merkezden dışlanması ve konutun finansallaşması İslâm şehir ahlâkı açısından kabul edilebilir değildir. Mülkiyet toplum karşısında sorumluluk doğurur; sosyal konut, makul kira, boş konut vergisi, kamu–vakıf ortaklı modeller İslâmî geleneğin çözüm yaklaşımına uygundur.

Sonuç olarak İslâm şehircilik perspektifi barınmanın bir ticaret metaı değil, temel bir insan hakkı olduğunu vurgular. Ev, yalnızca duvarlardan ibaret değildir; adalet, paylaşım, kamusal denge ve komşuluk hukuku ile anlam kazanır. Bu nedenle İslâm şehir anlayışında kira meselesi doğal olarak sorunlu görülür; çünkü barınma hakkının metalaşması sosyal adaletle bağdaşmaz ve servetin tek elde toplanmasına yol açar.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —